25 Eylül 2010 Cumartesi

İMZA GÜNÜ


Yaklaşık onbeş yıldır birlikte çalıştığımız İletişim Yayınları tarihinde ilk kez TÜYAP Kitap Fuarı Etkinlikleri çerçevesinde bazı yazarlarıyla imza günü düzenlemeye karar verdi.

7 KASIM PAZAR günü Beylikdüzü TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi'nde 13- 14 arasında yazarınız tükenmez kalemiynen Usulcacık, Uyuyamadığım/Düşkovalayan, Ebekulak, Sıdıka, Civciv Kutusu, Menekşe İstasyonu, Yalnızlık Aletleri, Dup Dup Çedene, Eray, Hayaller Kâhyası, Ağlama Dolabı, Kişi Başına Bir Yalnız ve Kalbin Böcüü kitaplarını okunaklı bir şekilde karalıyacak.

21 Eylül 2010 Salı

İLİŞKİ UZMANI VE YAŞAM KOÇU SARI DOBRA LANBANU OHNUR'DA BU AY: İLİŞKİMİZE UZMAN SOKTUK ÇIKARTAMIYORUZ!

İLİŞKİMİZE UZMAN SOKTUK ÇIKARTAMIYORUZ

Çok sevgili Lanbânu Ohnur. Hayat arkadaşım Sabri ve ben (Kübra) artık yıpranmaya başlayan ilişkimizi elden geçirmesi için sizin gibi bir ilişki uzmanından ücreti karşılığında yardım almaya karar verdik.
Bunun için daha önce ilişkisini kurtarttıran, liise arkadaşım Rüveysa'ya durumu açtım. Rüveysa şunları söyledi;
" Bizim Engin'le olan ilişkimizin üzerinde karabulutlar dolaşıyodu. İlişki uzmanı Bedri Bey'in Yenibosna'daki yerine gittik. Kendisi üç seans sonra ilişkimizi uçurumun eşiğine getirdi. Ben kocam Engin'in karnına kasap piçağı sapladıktan sonra, Bedri Bey'e gidip 'Lan sen ne biçim uzmansın, elimininen kendi beyimi piçakladım, hani ya sen bizim ilişkiyi kurtaracaktın, aldığın para haram zıkkım olsun, burnundan ivil ivil fittil gibi gelsin' şeklinde serzenişte bulundum. Bedri suratından tükürmüğümü silerkene bana ' Bakınız Rüveysa, her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Ben üzerinde karabulutlar dolaşan ilişkinizi kasten uçurumun eşiğine getirdim. Bu dünyada otoritelerce kabul olunmuş yeni bir ilişki onarma yaklaşımı. Şimdi ilişkinizi uçurumun kenarından alıp bi de kopma noktasına getiricem. Sonra göreceksiniz ilişkiniz aniden düzelecek. Unutmayınız ki bazı ilaçların tadı acıdır' dedi. Hakkat gel zaman git zaman Bedri'nin dediği oldu, beyim Engin'len tekrar muhabbetimiz arttı, Engin içkiye tevbe etti, at yarışı kuponu görünce domuz görmüş gibi tiskinmeye başladı ve kendisiynen bir çocuk daha yapıp Bedri adını verdik. İşin aslı adamın yöntemleri biraz tuhaf amma Enginlen ben şu sıralar birbirimize çılkınlar gibi aşığız. Kendisinden hiç tadmadığım duyguları tattım, nazar değmesin, afedersin, bir orgazm oluyorum, kemüklerim yerinden oynuyor. Bence siz de baştan biraz yorulmayı göze alın amma Bedri Bey'e gidip ilişkinizi bi gösterin"
Liise arkadaşım Rüveysa'nın bu tavsiyesi üzerine Bedri Bey'in Yenibosna'daki yerine gittim. Maalesef kendisi ordan ayrılmış. Yerine açılan bayan kuaförü "Bedri Bey Haznedar'a annesigilin yanına taşındı" deyince soluğu Haznedar'da aldım.
İlişki Uzmanı Bedri Bey'i annesinin yanında buldum bulmasına. Ancak Bedri Bey Annesiyle çeşitli nedenlerle geçinemediğini, bir müddet bizde kalabilirse ilişkimizi ücretsiz onararak yoluna koyabileceğini söyledi. Beraberce Haznedar minibüslerine pinip beyimin İkitelli'deki iş yerine giderek durumu kendisine açtık.
Beyim Sabri İlişki uzmanı Bedri Bey'e " Bak arkadaş, yemişim ilişkisini. Benim derdim bu karıyı kazara öldürüp hapisanelerde sürünmemek. Ortada üç çocuk var. Elimden bi kaza çıkmasına mani olacaksan buyur, evimiz sana açıktır" dedikten sonra benim boğazıma yapıştı.
Bedri ikimizi ayırdı, Sabri'ye bir sigara verip bana kolonyalı su içirerek sakinleştirdikten sonra "Kocanın sorunu açıkça ortaya koyması iyi bişey. Kabullenmek çözüme giden yolda dev bir adımdır" dedi. Sabri ayısına ise "Siz de Sabri Bey, eşinizin boğazına yapışmadan önce, diyaframdan nefes alıp burnunuzdan verin ve içinizden ona kadar sayın, sakinleşin" dedi.
O gün üçümüz beyimin çalıştığı fabrikanın servisiyle eve döndük ve beraber yaşamaya başladık. Uzman Bedri'yi büyük oğlum Ali Sadri'nin odasına yerleştirdik. Gece çişe kalkanda evi yabancılayıp sağa sola çarparak kafayı yarmasın diyerekten kendisine bir de el feneri verdik.
Uzman Bedri bizim eve yerleşir yerleşmez salona sofra kurup beyimle beraber içmeye başladılar. Sabahlara kadar hahaha hihihi, içip sohbet ediyollardı. Ben masaya kavun götürmeye felan gittiğimde Uzman bir iki ilişki lafı söylüyor;
"Sabri'ciğim çöpü dışarı çıkar, önemli gün ve haftaları unutma, önsevişmeye önem verelim bi de... Yenge sen de beyin eve geldiğinde saçı başı bi tara, şık giyin 'Günün nası geçti kocacım' felan diye sor adama." Diyor ve büyük oğlum Ali Sadri'yi bi ufak rakı daha alması için bakkala yolluyordu.

İLİŞKİMİZE BİR DE UZMANIN ANNESİ TAŞINDI

Bir ay içinde madden ve maddeten olan dengemizi de bozdu bu adam Lanbanu Hanım;

* "Mesleki nedenlerle Oprah'ı izlemem gerekiyor, ilişkininin beşiği Amarika'dır, Oprahtır" diyerekten kablolu TV pakedi aldırttı.
* "Anamgilin Haznedar'daki eve boşa kira ödüyoruz. Onu da yanımıza alalım, kira parasıyla ikinci el bi Doblo edinip haftasonları pikniğe gideriz" dedi ve annesi Semiramis Hanım'ı da bize yerleştirdi.
* Doblo'nun peşinatı için bizden ayrıca 4000 lira para istedi. Sonra o Doblo'nun zaten kendisinin olduğu haciz nedeniyle Yedikule'de bir otoparkta sakladığı, bizden aldığı parayla haczi kaldırdığı ortaya çıktı...
* Annesigil Semiramis Hanım da gelince evin kalabalıklaştığını söyledi. "2011 de seçim var şimdi kimse bulaşmaz, kaçak kat çıkalım ev biraz genişlesin, hem daha fazla başbaşa kalırsınız, ilişkiniz ferahlar" diyerek bizi gecekondulaşmaya kışkırttı.

Daha yaptıklarını söylesem burada satırlar yetmez Lanbânu Hanım. Herif "uzmanım" diye resmen ailemizin üstüne çöktü. Ancak ben liise arkadaşım Rüveysa'nın bana söyledikleri yüzünden kendisinin tuhaf ilmî metodlar izleyerek çalıştığını, sonradan, aniden beyimle ilişkimizin düzeleceğini düşündüğüm için bu herife sabredebildiğim kadar sabretmeye karar vermiştim.
Gelgelelim, herifin başımıza açtığı masraflar yüzünden iyice bunalan ve kaçak inşaat nedeniyle mahkemelere düşen beyim Sabri iyice çileden çıkmıştı. Artık adam hayatımıza karışmadan bir adım atamaz olmuştuk. Sonra Sabri fabrikadan arkadaşı Sungur'un ev anahtarını almaya başladı. Bazı akşamüzerleri Sabri ile o evde buluşup bu heriften nasıl kurtuluruz diye plan yapmaya koyulduk.
Doğrusu başka ev bambaşka bir ortam bizi farklı duygulara sürükledi. Artık yaşamımızın o heriften ne pahasına olursa olsun kurtulmak gibi gizli, hatta kurulan planlar nedeniyle tatlı bir şekilde maceralı, hafif tehlikeli bir amacı vardı. Bu amaç bizi birbirimize iyice yakınlaştırdı... Artık haftada üç gün Sungur'un evinde buluşuyor, Uzman Bedri'den, anası Semiramis'ten ve üç çocuğun gürültüsünden uzak yasak aşk yaşayan iki genç gibi bambaşka duygular içinde çılgınca bir maceranın bizi çektiği girdapta, fütursuzca, yalnızca anı yaşayarak, çok afedersiniz sevişiyorduk.
Sabri Uzman Bedri'ye olan hıncı nedeniyle kuduz mikrobu bulaşmış bir panter edasıyla çevik, durdurulamaz hırslı bir tempoyla kendinden geçerken, ben de hayalimde Semiramis karısının ağzını yırtarcasına çılgın, engellenemez, hesapsız taşmış bir yırtıcılıkla kocama yatakta eşlik ediyordum. Yeni aşk yuvamızda vücüdlarımız adeta birbirini yeniden keşfediyor, kemiklerimiz yerinden oynuyordu...
Uzatmıyayım Lanbânu Hanım, hakikaten bi şekilde ilişkimiz yoluna girmiş oldu. Ama bu herif ve deli annesi hep bizim evde mi kalacak? Evi bunlara bıraksak çocuklarla Doblo'yu alıp memlekete kaçsak, bu herif bizi orda da bulabilir mi, siz de ilişki uzmanısınız, anlarsınız biz bundan nası kurtulucaz....

EKİM L' MANYAĞINDAN ÖZETLE

12 Eylül 2010 Pazar

SIKILHAN'IN HALASI DELİ ADEVİYE'NİN MACERALARI

- Alo, kimininen? Alo, Sıkılhan, sensin dey mi, benim ben Adeviye Halan. Bişey diyeceem, Başbakanı dinledin dey mi, adam herkeş evlensin arzu ediyor. Hani, nooldu? Bana "o porogramdan bu porograma koşuyor, herkeşi evlendirtmek istiyor, şuurunu gayboltmuş habre bunlarla uğraşıyor, şişko, mutsuz, asabi mahalle hanımı" demek kolay. Sıkıysa şimdik konuş. Konuş da duysun telekulaklar. Evleneceksin Sıkılhan, gaçamaycaksın. Hade, bi lafsöyle, hade... Alo alo, dinliyoruz, evet?
- Yaa hala yaa... Alayınız boş olun... Boş ol... Boş ol... Boş ol...
- Boş versene sen lan!... Bekâr kalırsan, bertaraf olursun bak. Huzura çıkmak içün tek ayak üstünde saatlerce bekletilirsin. Ne telefonların açılıır, ne sana telefon edilir.
- Oh ne güzel, aramayın işte... Oh demokraasi, büyüksünüz....
- Alay geçme lan halayla, bekâr şimşir! Bak hepinize hep söylüyorum, derhall evleneceksiniz. Evlenip yapabildiğiniz gadara çocuk yapacaksınız ki borçlanacaksınız. Borçlu olunca gapitalizmin sizi düdüklemesine en müsait hale geleceksiniz. İşsizlik, ajlık korkusuyla, her denileni yapacaksınız. Sıkıysa yapma, çocuklarını aj bırakıp katil olmak ister misin, evlad bu can parçası. Halbusi bekâr kalırsan, laf dinlemezsin, "gezegen, sınırlı gaynak, çalışan hakkı" felan deye bik bik edersin, bu da egemenlerin işine gelmez... "Eve ekmek götürüyorum, çoluğum çocuğum var" diye her türlü alçaklığı yapmaya hazır olman lazım ki, gaptalizm bu can çekişen dünyayıyı az daha somursun...
- Nooluyo lan? Oha, hala bilinçlenmişin sen...
- Sorma, arada bi konuşuyorum böyle. Doktor haplarımı değiştirdi. Gidiyo gafa bazen. Sigorta her hapı vermiyo gayrı. "Muadili ilaç" verdiler, bazılarını vermediler, yüzde bilmemgaç da hasta payı istiyolar, eczane "sistem kitli, kare kodu yok, felan feşmek" diyo. Ölüyüm de maaşımı kessinler diye sistemcek gözümün içine bakıyollar. Ben ölüncü, yerime üçer tane sigortasız doğacak, rahata erecek şşoğleşekler!
- Konuş, büyüksün hala...
- Sen hâlâ bekârsın ama... Bak hastanede benim bölümden çok güzel bir şizövren gız buldum sana. Dört ayrı kişiliği var. Bir kerrede dört hanım almış gibi olacaksın. Bu dediğimin, asi gız, Japon ev gadını, akadamisyen ve uzunyol kaptanı, olmak üzere toplam dört kişiliği var hakkaten. Japon kişiliği çatır çatır doğurur, akadamisyen evlatlığa sıcak bakıyo, asi kız kişiliği pek yırtıcı, az büyüsün iyi iş kadını olur bak ondan.
- Ben bunu öbür kişiliklerimle bi konuşıyım hala, seni ararız...
- Konuşun tabi yavrım. Elinizi çabuk tutun da bi toplu nikah yapalım. Öyle görünüyor ki, ben istediğim zaman huzura çıkabilirim. Çıkarım huzura, arzederim, nikâh şahidi olaraktan beyefendiyi de çağırırız. Soona hemen eve gider çocuk yapmaya başlarsınız.
- Niyyçün olmasın. Hadi ben kapatayım sen de hapını al hala...
- Haa bak uzunyol kaptanı kısmını hiç görmedim kızın, hep seferdeymiş, o bölümü biraz uçarı tabii. Ama evlenin alışırsınız birbirlerinize. Alo? Alo... Kapadın gene de mi, bekâr şimşir! Alo? Lan! Oğlum ele güne karşı halangilin suratına telefon gapatılır mı lan... Bunun dinleyeni var okuyanı var, rezil olduk herkeşe. Çoayıp! Bugün hala dediğin ana yarısıdır. Üç bölü iki baba eder. Bir halanın merkezinden inilen dikme dayı çevresini tam ortasından keserken, dayıya teğet çızılan bir çizgi teyzeye birleştirildiğinde bu çızgı daha önceden haladan indiğimiz dikmeyle eşittir ve... Hapımı alacam, evet...
***
- Sıkılhanaloğ... Kimsiniz? Alo, ben Adeviye Halan. Hâlâ evelenmedin dey mi Sıkılhan?
- Hâlâ, hala...
- Hele hele... Şuna bak hele.... İlla evlenmeyip tohuma kaçacak Allahın kıtipiyozu. Her neyse, bak benim kimsenin yaşam tarzına garışmak kibin bir adetim yoktur amma sana Bulgaristan'dan bi gelin buldum Sıkılhan... Enişdengile telefon etmiş "Adım Nadiya, istiyor ben evlenmek bir Türk erkeg, bilet ve bir miktar nakit göder bana" demiş.
- Aman hala onlar çete... Tee oralardan evlenme manyağı edilmiş insanları telefonla kandırıp yoluyolar....
- Canım ne var, çeteyse, çete... Evlenin alışırsınız birbirinize. Çıkar al kızı çetenin elinden, en büyük sevap işte. Evlendikten sonra çeteyi bırakır evinin kadını olur.
- Bırak çetesinden ayırmayalım kızcağızı hala. "Çete yıkanın çetesi olmaz" denilmiştir.
- Denilmemiştir, uydurma zırtapot. Bak bizim burda bi Sinan var eskiden kozmonot olan Veronika adlı bir kızınan evlenip yuvasını kurdu. Çekti aldı kadını uzay istasyonunun felanın elinden.
- Uzaylıolsa ben de düşünürüm bak...
- Lan karı uzaylı değil, iş için oralara gitmiş, uzay istasyonunda kozmonot olarak çalışmış. Bunda ayıp bişey yok ki, ekmeğinin peşinde uzay gurbetine çıkmış, ordan ailesine para yollamış, çeyizine çamaşır makinası felan almış. Şimdi bak beyi siyah film camlı Doblo aldı yeni, cadde üstünde tükkanları var, TOKİ' ye girdiler. Bayramlaşmaya gelmişler Süblime Yenge'ye "Ay kız abla uzay dediğin evlerden uzak, arıyosam Allah canımı alsın, beyimle evimle mesudum" demiş kızcağız... Aynı sinir ilacından doktor ona da yazmış, beyi SGK'lı, bi reçeteye dört kalem ilaç yazılabiliyo. Ama doktorun yazdığını eczane vermiyo "Sistem kitli" diyo, "protokol nu yok, dottor kaşesinde diploma nu yok" diyo. Bazısı veriyo, bazısı vermiyo, karekoda geçildi şimdi sinir ilaçlarında, işti bööle...
- Uzay dediğin evlerden uzak.

Leman'ın son iki sayısından özetlenmiştir

2 Eylül 2010 Perşembe

SIKILHAN: BUNALGÜL'ÜN ÖLÇÜLÜ AŞKI



- Alo Miriba, Sıkılan Öflan'la mı görüşüyorum, ben Şey Çağrı Merkezi'nden Callnur. Aezin kızlk soyodı, doom taariniz günayyıl olarak? Kepçellezine gaz gabarıyor? Labızıttınız mı?
- Ha? Ne? Bana bak Callnur, çağrı merkeziniz beni sadece "zzzt erenköy" demek için mi arıyor, bu yeni bir hizmetiniz mi? Onaylıyor musunuz?
- Burda soruları biz sorarız Sıkılhan Bey. Hele hele "Onaylıyor musunuz" sorusu tamamen bize aittir şirket politikısı geree... Yanlış anlama senin güvenliğin için bebeem.... Şimdi soruyorum: onaylıyo musunuz?
- Neyi onaylıyo muyum peki?
- Aslında tam olarak bilmiyoruz. Ancak şirketimiz sizi abone başına yirmibeş kuruş civarında kazıklamaya karar verdi.... De... Henüz bi kulp bulunamadı, Arge Departmanı içerde çalışıyo, akşama doğru bi "kampanya" felan bulurlar nasolsa. Ama sen şimdiden onayla istersen uğraştırma bizi. Soona çok yoğun oluyo, hızlı konuşuyoruz diye dalga geçiyosunuz. Bak şimdi sakin, tane tane soruyorum işte... Alo... Kapadın gene di mi? İyilik de yaramıyo lan bunlara... Alo... Onaylayıp da kapasaydın bari maymun... Kalbimizdesin Sıkılhan Öflan, seni hiç unutmıycaz, durmadan arıycaz, ıhıhahahaa...

* * *

- Allo, naaber Sıkıl, Bunagül ban. Baksana ne diicam, bizde bi tuhaflık var. Yaz sonu olması bakımından şu sıralarda "ilişkimizin üzerinde karabulutlar dolaşıyo" olması lazım. Uzmanlar ööle diyo ama ben bişe hissetmiyorum, peki sen?
- Hağ o ilişki senin miydi?
- Aslında tebi, onu uzmanlar "yaz aşkı" için söölemiş olabilirler. Normal ilişkide partnırların birbirine ilgisi 3.333333333 yıl sürüyo biliyosun uzmanlara göre, tam bi rakam çıkmıyo esasen...Yaa baksana sen sessiz sessiz naapıyosun orda...
- Kendimi 0,456 ile çarptım Bunalgül...
- Niye ki, uzmanlar ööle mi diyo? Bu yıl ilişki katsayısı ööle mi açıklamış, ben kaçla çarpıcam peki? Bi dakka bişi söölicam, bunu elimizde hesap makinası varken bi daha konuşalım olur mu, yanlış bişi yapmak istemiyorum bu ilişki için... Baksana, ne diicam...
- Bişi söölican.
- İvet... Rakamlardan felan söz edince "Altın oran" diye bişe var bi de uzmanların söölediği. Yüzün simetrisi, boyun basen genişliğine oranı, çene ucuyla göbek deliği arasındaki mesafenin, ayak baş parmağının, dizkapağının tam ortasındaki noktaya uzaklığına farkı... Bunlar haytımızı etkileyen rakamlar... Cep telefonumuzu, ayakkabı numaramızı hepsini ezbere biliyoruz ama....
- Onyedi cm, artı, çıkarmadan beş...
- Yoh! Sıkılhan, var ya, tam otuzbeşbin hayvan oturuyo senin içinde. Terbiyesizlerce kere terbiyesizsin. Derhal ört şu telefonu, kendini sıfırla çarp, yutan elemana yutul, arama bi daha beni...
(Bu haftanın Leman'ından özetlenerek)