30 Ağustos 2010 Pazartesi

BU AY LANBANU OHNUR....

KOCAMIN GEÇMİŞTE BEN OLDUĞUM ORTAYA ÇIKTI

Sayın Lanbanu Ohnur, arapsaçına dönmüş bir çok ilişkiyi çözmeyle ünlü bir yaşam koçu ve ilişki uzmanı olmanız nedeniyle, bu durumu size açmayı uygun buldum...
Maceramız, eşimle beraber güncel bir modaya uyarak soylarımızı en ince detayına kadar araştırmaya kalkışmamızla başladı...
Başlangıçta eşim Sunder'le yaptığımız birkaç kütük incelemesi beni çok etkilememiş olmasına, hatta Sunder'in bu konudaki çalışkanlığını bir dalga konusu yapmış olmama rağmen sonraları benim de bu esrarengiz konudaki iştahım arttı...
Çünkü soyumum onbirinci yüzyıl Britanya asillerinden, iyi at binmesi, ok fırlatması, davul dövmesi ve yorgan dikmesiyle tanınan iki çocuk annesi Clara Atkinson'a dayanabileceğine ilişkin belgeler elde ettim...
Clara, yani o tarihlerdeki ben, daha sonra bir arpa suyu çıkartma şenliklerinde tanıştırıldığı Floransa'lı bir terziyle evleniyor, ve bu evlilikten.(...)
Ben tam bu ciddiyetle ve her geçen gün artan esrarengiz bir diziyi izler gibi, eşim Sunder'e anlatırken, kendisi birgün aniden bana
" Lan yeter, zzna çaktığımın karısı evde çocuklar üç gündür aç dolanıyo, kırdırıcan soyunun sopunun ağzını o olucak" dedi.
Ben, bunu tarihte "Sunder'in manyağa bağlayıp camı çerçeveyi kırdığı ve benim çocuklarla abimgile sığındığım an " anlamına gelmek üzere şöyle bir isim takarak defterime kaydettim...

SUNDER'İN MANYAĞA BAĞLADIĞI YAVAŞLAMA DÖNEMİ...

Sunder benim tarihi araştırmalarıma soğuk bakmaya başladığı sırada ben derinlerde kalmış soyumun asilliği gereğince kendisini hiç taklamadan başta Sayın Murat Bardakçı olmak üzere bir takım tarihçilere başvurdum, internette ilgili gruplara kaydolup Birmingam ve Zelanda'yla yazışmaya başladım....
Aramızdaki karı koca ilişkisi ise iyice soğumaya yüz tutmuş, Sunder içkiye başlamış ben ise lüleli ve pudralı peruka takarak evde dolaşmaya başlamıştım. Zira mensubu olduğum hanedan ev içinde genelde o şekilde dolaşmaktaydılar.
İnce belli demir telden kafesli saten etekler giyme planım ise demircinin ölçüyü yanlış alması, "malzemeye zam geldi" felan diyerek işi uzatması nedeniyle maalesef gerçekleşemedi. Sanayii'deki dükkana verdiğim malzeme parasını istemeye gittiğim Demirci Senai Efendi üzerime kaynak arkıyla elektrik şelaleleri saçarak beni kovaladı.
Ben de ileride, geçmişteki soyumdan kalan mirasla o sanayii sitesine bir giyotin kurdurup kendisini oracıkta halletmek üzere tarihimin tozlu yapraklarına minik bir not düştüm...

TOKİ SÜİKASTİ- SUZAN'I KASTİYYE VAKASI

İnternetten bulduğum Kanada Ontorio'daki bir Soy Araştırma Şirketi'ne 4750 dolar kadar bir para yolladığımı duyan Sunder'in beni bir ekmek bıçağıyla yaraladığı o meş'um lanetli suikaste ise, Gaziosmanpaşa 2. Etap TOKİ evlerinde geçmesi bakımından yukarıdaki adı verdim.
Daha sonra abim Zübeyir'in araya girmesiyle olay bir antlaşmayla geçici olarak barışla sonuçlandı...
Zübeyir Abi Antlaşmasına göre;
1) Taraflardan Sunder içkiyi bırakıp eve dönecek.
2) Taraflardan Suzan hergün en az iki kap sıcak yemekle beraber bir porsiyon cacık ve/veya salatayı evde bulundurmayı taahhüd edicek.
3) Peşinatını Zübeyir Abi'nin ödemesi şartıyla taraflardan Sunder'e bir adet Doblo araba alınacak.
4) Taraflardan herhangi bir tanesi antlaşmayı bozacak olursa Zübeyir Abi o tarafın ağzını burnunu kıracak....
Antlaşma Zübeyir Abi'nin Bağcılar TOKİ 3. ETAP konutlarında, şahitler Kadriye Kuytu (Eltim) ve Mustafa Bodur (Kadriye Ablamın abisigil) huzurunda imzalanmış ve an itibarıyla yürürlüğe girmiştir...

ZÜBEYİR ABİ ANTLAŞMASININ SÖZDE İHLALİ

Yukarıdaki antlaşmayı hep beraber okuduk. Görüldüğü gibi taraflardan Suzan'ın yani benim derin soy araştırmalarımı devam ettirmemi engelliycek bir madde yok. Tamam cacık var, efendime sööliyeyim iki kap yemek var ama Suzan "tarihin derinliklerine dalmıycaktır" deye bir harf dahi geçmiyor...
Bu durumda ben de soyumun derinliklerine doğru araştırmalarıma devam ettim.
Bir medyumla anlaşıp hipnoz olayına karar vermemiz o tarihlere rastlar.
İleri Medyumluk ve Hipnotizma Koçu Hürrem Bey bana on, on beş seans boyunca derin hipnozlara girerek geçmişimin en derin noktalarına inebileceğimi söyledi(...)

Eylül Ayı Lmanyak Dergisi'nden Özetlenerek

26 Ağustos 2010 Perşembe

BUNALGÜL'ÜN VE HIRGÜRKAN'IN SOYU SOPU


- Alo, Bunalgül Peremecioğlu sizinle görüşmek istiyor Sıkılhan Öflan... Konutuma gelebilir misiniz?
- Alo, Bunalgül... Eve mi çağırıyorsun beni... Evet bu! Tebrik ediyorum sonunda kendini aştın... Fakat neden kendinden başkası gibi söz ediyorsun? Kaç kişi olucaz, bu nasıl bir fantezi, ne giymem gerekiyo?
- Soyumuz araştırdık genç adam. Henüz kendime konutta çalıştırmak için mürebbiye, lala ve dadı almadım ancak taşıdığımız ve bize soyumuzdan kalan ünvan düşünülecek olursa bunlar konutumda çalışması zorunlu hizmetliler... Herneyse size Çisil'den söz etmeliyim. Bu yüzden konutuma bekliyorum...
- Olur geliriz de ne diyecez sana, mesela "Bunal Hanedanı'nın As Başkanı, Majesteleri..." Uygun mu, hehe?
- Günlük konuşmalarda "altes" diyebilirsiniz. Yaklaştığınızda benden üç adım uzakta durarak reverans yapınız ve konuşma esnasında asla gözlerime direkt bakmayınız...
- Ehö... Sen neymişsin be abla böyle ki, peki...
- Biz sen değiliz.
- Düşes, kontes soyuna filan mı karışmışsınız? Nerden bakınılıyo şey ağacınıza?
- Konuta geldiğinde sana ailemizin armasını gösterebilirim. Bu arada internette Sirius hanedanı diye ufak bir araştırma yapabilir misiniz? Araştırmalar gösteriyor ki yalnız bu topraklarda değil, galaksinin Orion adıyla anılan bölgesinde de uzun yıllar hükümranlık sürmüşüz.
- Ha bizim buralardan diilmişiniz yani? Nası oralarda adsl ücretleri, 3G şebekeleri felan...
- Evet, gerekli bilgiyi vereceğim konutta. İşin doğrusu ben ve yakın arkadaşım Çisil, ki kendisinin bir ayağı altı parmaklıdır, bizim "normal" olmadığımız konusunda yerleşik bir fikre sahiptik. İnternet gibi uluslar arası bir ağın soyumuzu bulmamızda bize yardımcı olduğu ise kuşkusuz tarafımızdan takdire şayan bir durumdur. Bu bakımdan adı geçen internet çalışanlarını "Haşmetmeab Bunalgül'e Yürekten Bağlı, Asil ve Sadık İnsanlar" anlamına gelen "Mavi Babet Ayakkabı Nişanı"yla taltif edeceğim...
- Kaç numara, bana oluyo mu?
- Miyzah müesseseisinin bu olduğunu zannetmiyoruz gençadam. Sarayımızda yerleşik bir soytarı kurumu var. Bu bakımdan mizah işlerini ona bırakıyoruz. Ayrıca altını çizerek tekraren belirtmeliyim ki, mizah bu değil. Alo, sesiniz gelmiyor... Alo... Kapadınız mı yoksa, alo... Yine kapadın di mi ayıca. Sizin suratınıza zçayım bayım! Ben ve maiyetimdeki saray personelinin ağzını bozmayı başardınız. Sizin hayvanlarca kere hayvan olduğunuz konusunda hemfikiriz. Bizi bi daha arama soysuz, ilk insanların ilki... En ilki. Prototip parçası. Alo... Çekildin di mi huzurumdan, durma orda...

* * *

- Aloo... Nasılsın Aslan parçası, napıyor benim yiğit dostum... Bak Sıkılhan açık konuşucağım; senden sadece yiğit dostlardan istenebilecek bir vazife isteyeceğim. Gel beni tapancamla defalarca kez ateş etmek suretiyle vur, olaya kan davası süsü ver, sonra kendini de ortadan kaldır...
- Noluya lan size bugün? 35 derece sıcak bana da vuruyo olm, yapmayın böyle şeyler...
- Durum ciddidir Sıkılhan. Ben enternetten soyumu araştırdım. Görmez olaydım ki ve maalesef gördüm ki,; ben tee viking döneminde donanma zenneliğiyle uğraşan adeta maymun gibi bir adamla çok uzaktan akraba çıkabilirim. Donanmayı eğlendirmek için karı gibi etek giyen sarı bir herifi yaşatmazdım ama, o yıllar önce ölmüş zaten
- Ne gerek var, ne karıştırıyosun vikingleri, vizigotları, ostrogotları filan...
- Sonu "got"la biten şeyleri beni kızdırmak için söylememelisin Sıkılhan... Gel beni iftardan sonra, bu utançtan kurtar.
- Ya peki bundan sane ne ki tee şimdi.... Koskoca adamsın, "Yırtıcılar Gourup İnşaat ve Taahhüt gibi yükselen bir yıldızınız" var... "Üçüncü köprüye sadece 25 dakka uzaklıkta yüz katlı evler felan yapıyosunuz. Dövnur, Vursıkcan, gibi akıncı ağabeylerin var. Siz artık apayrı yırtıcı ve yayılmacı bir soy sayılabilirsiniz. Unutun o vikingi felanı. Yanlış mıyım?
- Oralar halledildi koç. Hepimiz sırayla işleri tasviye edip kendimizi yok edicez. Geçmişimizde donanmayı karı kılığında eğlendiren alkollü bir viking olmasını reddediyoruz. Alo... Yine ne gülüyosun lan sen orda... Burada çok ciddi bi mesele anlatıyorum sana... Alo... bak bi de yüzüme kapadı eşşoğleşşek... Dur lan orda, dur vurmaya geliyorum, şşerefsiz! (Haftanın Leman'ından)