17 Kasım 2011 Perşembe

SIDIKA TÜYAP KİTAP FUARINDA... 19-20 Ekim 14.30 BAYANYANI STANDI


Kitaplar ve Sıdıka

– Babam izin verdi bi kere!


– Herif zilzurnaydı be... Ne dediğini anlamamıştır. Tüyap filan... Kim bilir ne sandı...

– Ben anlamam... “Babacım kitap fuarına gidip bikaç kitap alıyım mı” dedim, kafasını öne eğerek onayladı... “Hüyp” dedi...

– “Kafasını öne eğdi” dediğin; baban yoğurt tabağına düşüp sızdı bi kere... Ayrıca yıllardır babanı rakı sofralarından toplayıp yatağına taşımış bi kadın olarak diyebilirim ki, çıkardığı “Hüyp” sesi, “Hayır” demek... O haldeyken söylediği sözleri en iyi ben yorumlarım... Mesela; “Hanmbikahbzubeaa” derse, bu “Hanım bi sade kahve yapsana” demek... “Biycammımımı” şeklinde mırıldanırsa, “Pijamamı giydir” demek... “Raggıynerezakmınnavradına” diye haykırdığında ise “Rakıyı nereye sakladınız lan, daha içicam” demek...

– Peki anne! Ben anlaşılır ve net sözcüklerle söylüyorum... Kitap fuarına gidicem, işte o kadar!

– İyi! Dönüşte Kelime-i Şahadet getir... Baban seni sağ komaz... İstersen minibüsten bi durak önce in, harakiri yap... Ev kana bulanmasın...

– Ay anne, şiddetin ne hoş, ne güzel dehşetin... Kendimi yuvamda, sıcacık bir mezbahada gibi hissettim... Altı üstü bi fuara gidicez dedik, derhal ortalık kan ve barut koktu... Anlaşıldı... Sağ kalabilmek için kitap fuarından sonra, silah fuarına ve Bekaa Vadisi’ne de uğramam gerekiyo...

– Gerekmiyo aslında, manyaklaşmazsan uzun yaşarsın... Şurda sıcacık sobanın başında otur işte... Boş zamanlarını değerlendirmek için ille de kitap okuman mı gerekiyo... Zaten bizim ev hobi fuarı gibi... Çiçekler, kuşlar, akvaryum, kedi... Onlarla vakit geçir.

– Çiçekmiş... Geberik bir menekşe var... Geçen gün bi tane açıcak oldu, babam saksıda izmarit ezerken paraladı... Bu sevgisiz evde çiçek mi büyür be... Bütün hayvanat stress içinde... Balık doğurduğunu yiyo, kuşun bi kere “cik” dediğini duymadım, kedinin de âdetleri düzensiz...

– Çiçeğe çubuk gübre koydum, kedi yaşlı zaten... Kuşu da değiştiricez...

– Kuşu değiştiriceklermiş... Şu sevgisizliğe bak... Zavallı hayvan... Mobilya mı kız bu? Koltukların yüzünü, duvarkâğıdını filan mı değiştiriyorsun? Önce şunu anla, o bir organizma, o kuşun bile bir kimliği var anne!

– Senin de bi kimliğin var... Baba adı hanesinde eşşek kadar Zekeriya yazıyo... Hatırlatırım!.. Bu mevzu kapanmıştır Sıdıka, kuşa yem ver!


* * *

– Sıdıkağ! Sıdıkaa!.. Kuş nerde kız, naaptın?..

– Abim yemiştir...

– Doğru cevap ver... Kafesinde yok hayvan...

– Ay ne baarıyosun anne... Kuş eskidiydi zaten, değiştiricez diyodunuz... Belki babam götürmüştür, yerine sıfır kuş alıcaktır... Ya da ne biliim, istavritle filan takas edicektir...

– Naaptın kız kuşa?

– Kuşu bozup yastık yaptım... Çeyizime... Kuş tüyü kırlent...

– Dalga geçme! Akşama baban gelir, seni o kafese sokup duvara asar, görürsün...

– Tamam... Biz kuşla ööle anlaştık zaten... Onu azad ettim. Pır dedi gitti... Şimdi kitap fuarındadır, belki ordan bir tiyatroya gider, oturur arkadaşıyla kahve içer, konuşur... Şimdiye belki insan bile olmuştur...


* * *

– Teytö! Mmmmınazastaravradını heytk! Zımbalinsstimini... Rrrosb!

– Baban diyo ki, kuşu niye saldın? Kitap fuarında bok mu var? Yediğin dayak yetmedi mi...

– Piycammımı...

– Baban pijamasını istiyor...