- Günaydın
Sıkılhan kardeş. Enes ben, Binsatar. Minik ticared insanı, istatükoya karşı
sevimli esnaf, arazi kelebeği, AVM aşığı... Alo ordasın de mi kardeşim?...
Alo... Yoksa daha yeni mi uyanıyorsun? Ben çoktaan kalktım, yeni bir gün içün
düğmeye bastım...
- He...
Yeni kalktım ya. Rüyamda iki koyun görüyodum... İki koyun vermişler bana,
gütmeye uğraşıyorum, bir türlü iki koyunu dahi güdemiyorum... Ahahe...
- Yahu
hemen sarakaya alma insanı be mübarek adam. Bu sefer ticared değil san'at içün
arıyorum seni... San'at içün düğmeye bastım.
- Çin'de
ucuz orkestra mı yaptırdın, nedir?
- Hayır,
bir tiyatro eseri kaleme alıyorum, repertuar ihalesine giricem. Ünlü tüccar,
Sultan- ül ticara Ebu Hüveyye'nin kıssalarından birini sahnelemek arzusundayım.
İki perde olacak, ayrıca perdenin üzerine reklam alıncak. Rantabl bir sanat
eseri olsun arzusundayım. Win win yani, kazan- kazan prensibine göre sahneye
koyacağım, hem izleyen, hem sahneleyen win edecek. Hatta diyorum ki,
oyuncuların giydikleri kostümlere de fitbolcu forması gibi reklam alalım ordan
da win olsun. Ayrıyetten koltuklara devremülk sistemi, vip, gold, platin, ultra
platin gibi bir ürün çeşitlendirmesi getireyim...
-
Winwin, vip, ebu...
- Aynen
ööle. Yeter artık bu tiyatoracıların benim Ayşe Teyzemin sırtından
geçindikleri. Oyun öyle bir kâr edecek ki, esnaf ayakta alkışlayacak. İki perde
bitip de izleyici salondan ayrılırken gözler dolacak, yürekler ticared hissiyle
hafifleyecek...
- Sadece
iki perde mi? En az üç olsun bence. Arada büfe iş yapsın... Ayşe Teyze
alışveriş etsin.
- Lan
bravo bak sende bayaa bi sanatkar kafası var ha. Doğru dört perde olsun arada
büfeye gitsin seyirci. Büfe sayılarını arttıralım, helaları paralı yapalım, çiş
etme yerlerine ekran koyup reklamcılara satalım. Otoparklar saati beş lira,
vestiyer iki lira, fuayede ücreti mukabilinde masajlı koltuk, elektronik tartı,
at jetonu peluş havyan yakala oyunları... Her bir milimetre karesinden win
edilecek bu dev eserin. Al sana san'at... Bak bakalım benim Ayşe teyzem o vakıt
nası dolduruyo o salonları...
- Çok
güzel, Ayşe Teyze parayla çiş etsin, ederken zorla reklam izlesin, alışveriş
tuzaklarına çekilsin, aralıksız cebinden para tırtıklamaya uğraşılsın,
bankalara borca sokulsun. Bişey sorucam,
bu meşhur keriz Ayşe Teyze kim, Ebu Hüveyye'nin teyzesi mi?
- Benim
düşündüğüm oyunda teyze yahut başka bir kadın rolü yok. Sadece Ebu Hüveyye ve
beraberindekilerin ticared kıssaları anlatılacak. Ama sen eklerim diyorsan ekle
tekste. İyi olur, hanım tüketici sever böyle şeyleri. Misal şöyle bir kıssa var,
onu oyunlaştırabiliriz. Bir kerresinde ünlü tacir Ebu Hüveyye ve arkadaşları
Tüketiyye şehrinden Lüleâbad şehrine seksen deveden müteşekkil bir deve
kervanıyla yolculuk ediyollarmış. Bir vahaya gelindiğinde ünlü ticared adamı
Ebu Hüveyye durmuş ve demiş ki "Burada geceleyelim esnaf kardeşlerim"
Etrafındakiler göz yaşları içersinde dönüp demişler ki...
- Kesiyorum
ama merak ettim bu etraftaki esnaf niye hep dönüyor ve göz yaşları içinde
konuşuyor ya? Esnaf te ozaman dan mı kan ağlıyomuş...
- Az
dinlesen, oyunu yarıda kesmesen, anlayacaksın. Biraz san'ata saygı göster,
araya girme! İzlerken cebini kapat, lüzumdan fazla kahkaha edip çıkıntılık
yapma, ifrahata kaçmadan sakız çiğneyebilirsin amma ööle eserin ortasında
anlatıcıya cart deye soru sorup zihnini dağıtma. Evvela insan ol. Ne
anlatıyordum ben unuttum işte...
- İyi o
zaman kapatalım perdeyi, soona sen aklına gelince... Hadi ört sen şimdi. Veee
perde...
- Bi dur,aç
perdeyi, hatırladım. Etrafındaki esnaf dönüyor ve göz yaşları içinde diyor ki; "Burası
rüzgar alıyor, kum fırtınası gözümüze kaçıyor, az daha ilerde kuytu bir yerde duralım".
Bunun üzerine esnaflığın altın çocuğu, tüccarlığın pîri Ebu Hüveyye dönmüş ve
demiş ki "Bırakınız sabaha kadar fırtına essin, kum hayvanların heybesine
dolsun. Böylelikle heybeler ağır ve iri gözükür. Şehre girdiğimizde halk ' yahu
bu iri heybelerde ne ola ki, kimbilir içinde ne çeşitli ürünler vardır. Hiç
böyle büyük, mall tipi mega bir kervan şehrimize gelmemiş idi' diye merak eder.
Kervan daha şehre girişte kendi reklamını yapıp tükediciyi celb eder"
Etrafındakiler göz yaşları içersinde "Haklısın yaa Hüveyye" demişler
neş'e içinde orada konaklamışlar. Yaa görüyor musun mübarekteki inovativ
projeksiyonu. Tükediciyi nasıl da tanıyor, bazara ne kaddar hâkim, kervan
segmentindeki ürünleri nasıl da bir çeşitlilik içre piyasaya win win
nidalarıyla arz ediyor. Oyun veriyor ibreti, burada bitiyor, perde iniyor,
üzerindeki reklamı görüyoruz, tükedici dağılıyor... Nasıl? Alo... Sıkılhan...
Nasıl dedim... Alo, orda mısın? Kapattın gene deymi kaltaban! İşte busunuz
oolum siz. Bi tepeden bakma, bi Ayşe Teyzemi küçümseme, bi ticared düşmanlığı...
Alo... Edepsiz luuzır, ezik elit.