2 Haziran 2012 Cumartesi

DUP DUP ÇEDENE (1998) ADLI KİTAPTAN...


Sipor Küntür ve San’at






- Tabi Tengiz Abi, belli bazi bir takim ilkelerden taviz vermeden elbet biz de bi tarafiyla fitbol olsun, sipor yahut sanat olsun, bu çeşit olaylarin içinde bi tavır, bi imza olmalıyız neticede. Hali hazırda fitbol hayatında sahibi olduğumuz takımlarla Türkiye gurur duyuyor zaten, bu olay niçün sanat hadiselerine de sıçramasın ki...

- Aferin lan Namık, senden başka bu kadar uzun cümle kurabilen bir adamım daha yok. Fedailerim arasında en kültürlü olanı sensin. Diploman sahte değil dey mi, biz yapmadık, okuyup da kendin aldıydın sen?

- Maalesef benim diplomam yok be Tengiz Abi. Sipor Akademisini son sınıfta terketmek zorunda kaldım. Güvercintakla Hocası muhtemelen vatan haini şeklinde bi insandı, bana taktı, vize vermedi, neticede vurmak zorunda kaldım kendisini, soona Vatikan’a firar ettim, diplomayı da alamadık tabi...

- Vay hain güvercintaklacı vay... Gönder iki tetikçi vursunlar herifi Namık, ibret olsun aaleme...

- Anlatamadım galiba abi, ben vurdum o Güvercintakla Hocasını. Hem öldüydü zaten. Şimdi, ölü bi adamı ikinci kere vurupta milletin gözünde kahraman yapmıyalım derim ben...

- Ha, vurdun yani sen o adamı. İyi etmişsin Namık... Güvercin takla atarak, bu toprakları bölmek isteyen bir kukla, bir uşak daha temizlenmiş. Verseydi o da vizeyi sana, gitmezdi mukaddes toprağın altına... Sana geçer not vermeyen kişi, direkman haindir zaten... Türkiye senin o zamanki mecburi cinayetinle gurur duyuyor Namık.

- İyi de Tengiz Abi, hani biz bööle vurdu kırdı, hain, cinayet laflarından etmiycektik artık. Hani, sipor ve sanatla yeni bir imaj yapacaktık kendimize... Hani biz artık ilim ve kültür insanlarıydık. Bak hazır sahibi olduğumuz fitbol takımları da belli bi başarı kaydettiler. Gerçi hain medya olayı başka türlü aksetirdi ama bizi tahrik etmek için yapıyolar. Biz sinirlenip bi kaç gasteci daha vuralım ki, “bi tarihlerde mecburen bazi bir takım olaylara karışmış kader kurbanı sakin ilim insanı” imajımız zedelensin diye hain emeller güdüyo mihrak tohumları. Ama gel biz bu oyuna düşmeyelim, sanatta ilim ve siporda kükreyelim hainler kaçacak delik arasınlar... Püh... Hay aksi, gene çenemi tutamayıp kükreyelim, hain, mihrak, tohum gibi laflar ettim yav...

- Bi de çok uzun cümleler kuruyosun sen Namık be. Oğlum imaj yapalım derken milletin olan kafası karışacak lan. Herneyse Şimdi nerde çıkıyodu bu Cemil Reşat Bey? Konseri kaçta. Medya eşliğinde soyunma odasına gidip alnından öpeyim mi lavuğu, iyi olur mu bizim içün?

- Abi çocuğun adı Fazıl Say. Naamı dünyayı sarmış ünlü bir Türk piyanisti. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda saat 19’da sahne alıcak. Şunu da sööliyim soyunma odasına gitmek, çelenk göndermek gibi bi adet yok bu alemlerde.

- Oğlum Fazıl Say da kim lan? Hiç duymadım ben o oğlanı. Hem, madem gonserde boy göstericez, kadın bi piyanıst filan olaydı baari. İdil Biret felan yok muydu, vurdular mı o kadını çıkmıyo mu artık sahneye...

- Araştırdım ben, o kadın kaset dolduruyomuş, konseri yokmuş şimdi. Ama bu Fazıl da çok meşhur, piyano alemlerinde Çelik gibi biri, genç kızların sevgilisi. Türkiye onunla gurur duyuyor.

- Nası gurur duyolar lan, kimi vurmuş ki bu oğlan...

- Yok abi ööle diil, Mozart’a yeni bi yorum getirmiş.

- Aferin çocuğa be. O Mozart solcu bi gastecinin can ciğer kuzu sarması dostuydu. Adını getiremedim şimdi o gastecinin “Dostum Mozart” diye kitap bile yazdıydı. Cumhuriyet Gastesinin sahibi... Nadir Nadi. Helal olsun Fazıl’a, iyi olmuş Mozart’ı götürdüğü...

- Yok abi, götürmemiş... Getirmiş... Yeni bi yorum getirmiş... Piyanoyla...



* * *



- Hay aksi... Naaptın sen Tengiz Abi yaa. Niye kırdırttın çocuğun piyanosunun kuyruğunu?

- Kulise haber yollattım, benim istediğim parçayı çalmadı, hain!

- E, çocukcaaz senin malum türküyü yorumladı ya aabi. Üstelik gayet de güzeldi.

- Olm o türküyü benim türküm diye gittiğim her mekanda korkudan çalıyolar zaten. Bu sefer değişiklik olsun diye Rahmaninof diye bi adamdan bişey istediydim, çalmadı iblis tohumu.

- Belki çalmıştır da biz anlamamışızdır abi. Sen nerden duyup da istedin anlayabilmiş diilim ama, o Rahmininof filan pek bildiğimiz bişey diil..

- E, çalarken başında “Tengiz beyin arzusunu yerine getiriyodum” deseydi anlardık.

- Gene de yapmasaydın be abi. Ters oldu şimdi. Yine bize vurdu kırdıcı kültür fukarası adamlar diycekler...

- Yok oolum, sevki ve barış dolu davrandım sayılır o piyanocuya. Unutmaki eskiden istediğin şarkıyı çalmayınca direkman soliste ateş edilirdi. Bülent Ersoy’un bi böbreği bir istek türküsü yüzünden yoktur mesela, üç kurşun yediydi. Şimdi ben de istesem bu Fazıl Lavuğununun ayağına veya piyanonun üç bacağından birine ateş edebilirdim. Oysa piyanonun kuyruğuna sıktırdım üç tane... Bu sevki, ilim, dostdluk, kardeşlik adına bi ilerleme sayılır. Hem piyanonun kuyruğu kopunca yeniden çıkar...

 (Dup Dup Çedene- İletişim Yayınları 1998)