(...)
Belgeseller vardı mesela. Hayatı kafan kaldırmadığında,
karşısına iki seksen yatar, uyur uyanık, bilmediğin diyarlara, heybetli dağlar
üstünde süzülen kuşlara, duru sularda salınan rengârenk balıklara filan
bakardın. Bitti onlar. Yerlisi yabancısı, paralısı beleşi, cümle belgesellere
kızışmış ayı halleri geldi. Motor, araba filan tamir eden herifler, yılan
yumruklayıp porsuk döven, haykıra haykıra konuşup, üstüne bir de arada,
"Urrrrei, vahahaağ" filan diye ekstradan nara atan manyak görüntüleri
var. Hurdacılar, kamyoncular, altın arayıcıları, birbirlerine dev tuna
balıklarıyla vuran oltacı yarmalar, bayırlarda bir başına bağırarak koşup
kuduran "hayatta kalmacılar"... Ne o? Belgesel... İçinden beşe kadar bile sayamıyorsun, o görüntü
asla yerinde durmuyor. Kazaen, para peşinde hurda, altın, balık, inşaat işi
falan kovalayan çakal irisi bir herifi bağırtmayı, göstermeyi unuttular
diyelim; aradaki beş saniyelik ufuk, masmavi deniz, gümüşlü balık, renkli bir
kuş resmi tuhaf bir efekt sesiyle hemencecik uçup gidiyor. Kamerayı sara krizi
geçiren deli bir maymunun eline vermişler, montaj masasına da hiperaktif bir
ana sınıfı çocuğu oturmuş, hem görüntüleri arka arkaya diziyor, hem de "
Vıjjt... Tatata... Dobangaaa..." diye bin türlü dijital çatışma sesi veren
oyuncak uzay tabancasıyla oynuyor gibi. (..)
Uzağın Mor ırmakları/ Atilla Atalay
Vinyet: M.Sinan Gürsel
Vinyet: M.Sinan Gürsel