8 Mayıs 2018 Salı

TEZGÂH DERGİSİ Mayıs Sayısı


(...)
Belgeseller vardı mesela. Hayatı kafan kaldırmadığında, karşısına iki seksen yatar, uyur uyanık, bilmediğin diyarlara, heybetli dağlar üstünde süzülen kuşlara, duru sularda salınan rengârenk balıklara filan bakardın. Bitti onlar. Yerlisi yabancısı, paralısı beleşi, cümle belgesellere kızışmış ayı halleri geldi. Motor, araba filan tamir eden herifler, yılan yumruklayıp porsuk döven, haykıra haykıra konuşup, üstüne bir de arada, "Urrrrei, vahahaağ" filan diye ekstradan nara atan manyak görüntüleri var. Hurdacılar, kamyoncular, altın arayıcıları, birbirlerine dev tuna balıklarıyla vuran oltacı yarmalar, bayırlarda bir başına bağırarak koşup kuduran "hayatta kalmacılar"... Ne o? Belgesel... İçinden beşe kadar bile sayamıyorsun, o görüntü asla yerinde durmuyor. Kazaen, para peşinde hurda, altın, balık, inşaat işi falan kovalayan çakal irisi bir herifi bağırtmayı, göstermeyi unuttular diyelim; aradaki beş saniyelik ufuk, masmavi deniz, gümüşlü balık, renkli bir kuş resmi tuhaf bir efekt sesiyle hemencecik uçup gidiyor. Kamerayı sara krizi geçiren deli bir maymunun eline vermişler, montaj masasına da hiperaktif bir ana sınıfı çocuğu oturmuş, hem görüntüleri arka arkaya diziyor, hem de " Vıjjt... Tatata... Dobangaaa..." diye bin türlü dijital çatışma sesi veren oyuncak uzay tabancasıyla oynuyor gibi. (..) 

Uzağın Mor ırmakları/ Atilla Atalay
Vinyet: M.Sinan Gürsel