28 Şubat 2009 Cumartesi

İSTANBUL'UN 90 YILLIK ÖMRÜ KALDI!!!

Bilim insanlarına göre 90 yıl sonra, başta Avrupa olmak üzere pek çok bölge çölleşecek, İstanbul ise sular altında kalacak.

Saygın bilim dergisi New Scientist, son sayısının kapağına konu ettiği çevre raporunda, 2099 yılında dünyada sıcaklıkların artmasıyla birçok canlı türünün yok olacağını ve pek çok yerin çölleşeceğini açıkladı. Bu senaryoya göre İstanbul'un kıyı şeridi de sular altında kalacak. Dergi muhabirlerinin görüşüne başvurduğu uzmanlar, 41 yıl içinde dünyada ortalama sıcaklıkların 4 derece artacağını öngördü. Dünyada 100 yıl içinde iklim değişiklikleri sonucu ortaya çıkacak yeni tabloyu bir grafikle gösteren dergi, İstanbul'un kıyı şeridinin sular altında kalacağı, Türkiye'nin doğu bölgelerinde ise ciddi kuraklık problemleri ortaya çıkacağı tespitinde bulundu.
Alper Atalan

LAN NE VAKİT YAPTINIZ ONU ORAYA YAV... DU HELE BEN Bİ ANKARAYNAN KONUŞAYIM. GEÇİCİ FELAN RUHSAT AYARLAYABİLİCEZ Mİ?


HACIM HANGİ PARTİ DAĞITIYO BU TAKINDIKLARINIZDAN


27 Şubat 2009 Cuma

İNSAN KALMA ALIŞTIRMALARI

Ve hemen gidemedim
Ve artık gidemedim
Ve sonra hiç gidemedim
Kurtuluş’ta son durakta bir tramvay ölüsü
Sanki ben
Öylece kalakaldım
Hepimiz kalakaldık
Elimizde tetiği çekilmeyen
Namlusu yönsüz bir tabanca gibi.

EDİP CANSEVER
Öncesi var da, nasıldı tam bilmiyorum.
Olan şu ki; üç adam delirtici kırmızılıkta perdeleri içeriye gün ışığı sızdırmayan mağara gibi bir eve sığınmış dışardaki hayatın dinmesini bekliyorduk. İşsizdik. Hayatın orasına burasına CV’ler yazıp yolluyorduk. CV’nin Türkçesi tam olarak nedir bilmiyorum. Çünkü isteyenler “CV” diye istiyordu hayatımızı. Bildiğimiz bilgisayar dillerini, çalıştığımız yerleri, hayırlısıyla mezun olduğumuz okulları İngilizce olarak kâğıda dökerken radyoda Aydın dolaylarından “Koca Arap Zeybeği” çalıyordu. Sigara içtiğimizi gizliyorduk, İngilizcemizin esasen “Elleme körolası Arap uykularda adam vurulmaz” cümlesini çevirmeye yetmediğinden asla söz etmiyor, niyeyse istedikleri vesikalık fotoğraflarımızı, CV’lere iliştirirken gözlerimizdeki yorgun çaresizliği okumalarından korkuyorduk.

“Bu bir oyun naslolsa, niye bu kadar ciddiye alıyoruz ki” diyordu Erdem. Hep sarhoştu. “Bakma sen, üşütmüşler, asıl bunların yapmaya işi yok ‘eleman arıyoruz’ diye çağırıp işsizlerle kafa buluyolar.”

Birkaç ay öncesine kadar hiç ağzına bile sürmemişken şimdi milyon tane sigara içiyor, kırmızı perdeler hariç evin her tarafında delikler bırakıyordu. Bir iş görüşmesinde İnsan Kaynakları Bölüm Başkanı Bişey Hanım’ı, hiç sigara içmediğine, üzerindeki sigara yanığını o an fark ettiği kravatı kardeşinden ödünç aldığına inandıramamış, dönüşte kravata işemiş ve hayatının ilk sigarasını yakmıştı. Hep öfkeliydi.

“Neden oturup da kim olduğumuzu, hatta kim olmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz ki” diyordu. “Hiç kimse değiliz hemşerim. Dinlemiyorsunuz bile, yavşaksınız. Onlar da ‘biz eleman aramıyoruz, yavşak arıyoruz zaten. Okuduğunuz tüm kitapları bi tarafınıza sokun, biz sizi ararız, çok beklersiniz’ diye cevap maili yazsın, bitsin.”

Sonra hızını alamıyor, “24 Ocak, 5 Nisan, Kara Perşembe, Mor Cuma, Deprem, Hortum” gelmiş geçmiş cümle krizleri neden sonuç ilişkisiyle açıklıyor, sektörel ve konjonktürel bazda irdeliyor, hatta üstüne “İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam” diye başlayan yüzelli mısralık şiiri ezberden okuyordu. Hep sarhoştu Erdem. Ve hep aslında sarhoş olmadığını kanıtlamak için bize ve kendisine böyle bilgi-bellek gösterileri yapıyordu. Masanın üstü ayılınca okumak için kendine yazdığı notlarla doluydu. Bir tanesini bile okusanız, kendi bulduğunuz işi hiç düşünmeden O’na verirdiniz.
Delice sessizdi Orhan. Ve delice ayık. Ya da uykusuzlukla sarhoş oluyordu, bilmiyorum. Hiçbir zaman uyku değil ama sürekli bir mahmurluk, bir “hata mesajı”yla yüklü gözlerle dolaşıyor, başka dilde yalnızlık şarkıları dinlerken kafasını bilgisayara sokuyordu. Ekran başında oturmaktan yorulunca sandalyeye bir kuş gibi tüneyip oturan yerlerini dinlendiriyor, ellerini klavyeden, gözünü ekrandan ayırmadan bir ayağıyla diğer ayağındaki çorabı çıkarabiliyordu. Sanki, günün birinde ekranda bizim göremeyeceğimiz bir pencerenin açılmasını bekliyordu Orhan. O pencereden içeri süzülecek ve artık bir “Windows Uygulaması” olarak yaşamını sürdürecekti.
Ben ise uzaylılar tarafından kurtarılmayı bekliyordum. Bir üst medeniyet gelecek bizi manyak eden bu şizofren kültürün ağzını yırtacak, tek harekette cümle Windows uygulamalarından çıkıp televizyonları camdan atacaktı. Soran olursa böyle diyordum. Gerçi şimdiye kadar böyle derinlemesine bir soru soran olmamıştı.

“Eee, okul da bitti. Nerde çalışıyon sen şimdik? Nikâh, nişan öyle bir şey var mı?”

Bıkıp usanmadan bunu soruyorlardı. Ne sorsunlardı ki peki? Bu küçük, sevimli bir ilgi cümleciğiydi. Binin üzerinde duyunca, tuhaf sosyolojik hesaplara giriyordun. Herkeste bir bunalım, bir yırtma arayışı vardı, herkesin çevresinde senin benim gibi Allah’a CV yazası gelmiş bir genç nüfus dolanıyordu. Sana sordukları sorularla kendi durumlarını tartıyor olabilirler miydi?

“İyi iyi, bak Numan Beylerin oğlu da daha iş bulamamış... Nurşizaanımların kızı da 28 yaşına geldi, yetmişsekizli miydi, yok kız yetmişdörtlü... Bührek Beylerin oğlu da sürtüyo, kendini içkiye vurmuş, kafayı bilgisayara sokmuş bıdı bıdı”...

Yok ama. Bu trilyon yıllık mahalle karısı iştahından başka bişeydi artık. Mahalle karılarıyla vır vır yiyerek beyinlerini haşlak yumurtaya çevirdikleri bezgin kocaları öz evlatlarına bu cümleleri bıçak gibi soktuklarının farkına varsınlardı. Neydi lan, ölelim miydi?
Yok be yavrum, hangi anne baba evladının kötülüğünü isterdi ki? Fakat kötü oluyordunuz işte. Her seferinde kendinizi daha bir başarısız, işe yaramaz ve çaresiz hissediyordunuz.
Bazen bir bardak şefkatli çayla gelirlerdi, aslında “eve elektrik yazmasın” diye loş olan ininize, eşek kadar adamken annenizin gizliden koyduğu baba parası bulurdunuz cebinizde. İşte o zaman en ağır bıçak yarasını alıp yorgun düşer uyurdunuz. Soba sönerdi, elektrik saati fır fır dönmeyi bırakırdı, insan, en az uyurken yük olurdu.

Aslında Kurtuluş’taki o eve bir günlüğüne gitmiştim. Galiba o gün kırmızı perdeler açıktı. Ama Orhan’ın “biz bu evden çıkamıyoruz” dediğini adım gibi hatırlıyorum. Erdem sızmış, yerdeki halının üzerinde boylu boyunca yatıyordu. Bakkal çakkal telefonla eve geliyomuş. Anne şefkatiyle onlara sahip çıkan bir şeyden söz ediyormuş gibi “Eh, internet de var işte” demişti. Bir şeyler daha konuşuyorduk, Erdem yattığı yerden tuhaf hırıltılar çıkardı, Orhan bana sarfettiği cümleyi hiç bölmeden kanepeden kalkıp yerde yüzükoyun yatan abisini çevirdi, şöyle bir yüzüne baktı, sonra yine ters çevirip bıraktı.

“Sızınca böyle yatması daha iyi” dedi. “Öbür türlü kendi kusmuğuyla boğulma tehlikesi var.”

Belki o dakika gitsem giderdim, Kurtuluş’taki kırmızı perdeli evden. Erdem’i o halde görünce, az daha yürüyüp her geçen gün giderek incelip alçalan bir duvarın öbür tarafına kolayca geçivermekten korkmuştum. Ama gidemedim... Bilmiyorum, belki o evdeki hiç kimsenin bana bir şey söyleyemeyecek olmasından, belki, “kaybolayım artık” diye. Uyudum işte orda, o duvarın dibinde...
Devamı Var...

KRİZ NEDENİYLE IŞIKSIZ EVLERDE ÇAKTIRMADAN BABA PARASIYLA NEFES ALIP VERMEYE ÇALIŞAN TÜM ÜNİVERSİTE MEZUNLARINA BAG TARAFINDAN ADANMIŞTIR. TIKLAYINIZ


BAG editörü Vamık Abi'nin hususi notu:
Memleketimiz tarihi boyunca "hep badire gençlik " olarak anılıp ardışık badirelerden hamdolsun bir türlü yakayı kurtaramayan bu ülkenin okumuş yazmış ve işsiz gençleri. Ağabey tavsiyesi olarak söylemek durumundayız ki: alkol kötülüklerin anasıdır. Ayrıyetten bu şişelerin depozitosuyla belii bir parayı sermaye olarak kullanıp, hayırlısıyla minik bir bakkaliye açabilir, rızkınızın temini üçün sabah bismillahla tükkanınızın kapısını açabilirdiniz. Hadiseye bu gözle bakmanızı yürekten temenni ediyor, en kâlbi hislerele gözlerinizden öpüyorum.....

26 Şubat 2009 Perşembe

NAAPIYOSUNUZ OLM SİZ!!

ÇORUM Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde çalışan kadrolu işçi Mustafa Y. (38) ile arkadaşı emlakçı Nurettin B. (47), Tapu Kadastro Müdürlüğü'nde staj yapan Kız Meslek Lisesi öğrencisi 17 yaşındaki T.M.'ye içki içirip ters ilişkiye girdikten sonra, gece yarısı bir parka bırakıp kaçtı. Genç kızın başına toplananlar “Ne oldu buna” diye sorarken, yanlarına gelen Ünal Ç. (38), “Ben ağabeyiyim” diyerek kızı alıp evine götürdü. Şüphelenen vatandaşlar onları takip edip, girdikleri evi polise bildirdi. Eve baskın yapan polis, Ünal Ç.’yi de genç kıza tacizde bulunurken suçüstü yakaladı. Her üç zanlı çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde staj yapan T.M., burada çalışan Mustafa Y. ile tanıştı. Genç kız geçen cumartesi akşamı Mustafa Y. ve onun arkadaşı emlakçı Nurettin B. ile gezmeye çıktı. Gece geç saatlere kadar genç kızı gezdiren iki kişi, içkili mekanlara götürerek alkol de içirdi. Daha sonra T.M.'yi bir eve götürerek ters ilişkiye giren iki zanlı, genç kızı gece yarısı Çepni Mahallesi’ndeki Hıdırlık Parka bırakıp kaçtı. Yarı baygın halde olan genç kızın başına toplanan vatandaşlar, “Ne oldu buna hemen polisi arayalım” derken, yanlarına gelen 38 yaşındaki Ünal Ç., genç kızın ağabeyi olduğunu söyleyerek, T.M.’yi alıp evine götürdü. Ünal Ç.’nin hareketlerinden şüphelenen bazı vatandaşlar kendisini takip ederek kızın götürüldüğü evi polise ihbar etti. Eve baskın yapan polis, Ünal Ç.’yi genç kıza cinsel tacizde bulunurken suçüstü yakaladı.


LOTO VAR YA 23 TRİLYON VERİYO BU AKŞAM...

SEN BUNU OKUDUĞUNDA BİZ ÇOKTAN ZENGİN OLMUŞ OLUCAZ SEVGİLİ OKUR... (EVET OYNADIK, NE VAR?)
Necip Aptioğlu

YEMEKTEYİZ

Necip Aptioğlu

Konuşmayı papağandan öğrendi

ABD’de 14 yıl önce geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan ve "bir daha konuşamaz"denilen Amerikalı Brian Wilson (50), 2 papağanı sayesinde yeniden konuşmayı öğrendi.
Hayatını kuşlara adayan emekli itfaiyeci Wilson (50), "2 kuş bana konuşmayı öğretti. Hayatım boyunca 2 yaşındaki bir çocuk gibi bile konuşamayacağımı sanıyorlardı. Ancak 2 papağanım benimle konuşmaktan hiç vazgeçmedi" diye konuştu. Bu olaydan sonra Wilson, evini papağan ve kuşlar için barınak haline getirdi. Wilson Papağan Vakfı’nı kuran Wilson, Washington’daki evinde yaklaşık 80 kuş beslediğini, aylık masrafının da 6 bin dolar olduğunu ve gelir elde etmek için kuşlarla gösteriler düzenlediğini belirtiyor.

Necip Aptioğlu

YAPTIK BUNDAN Bİ TANE "EXPLORER"I FİLAN GÖSTERİYO ALLAH'A ŞÜKÜR AMA SİZ EVDE YAPMAYIN


HOŞGELDİN HARUN... İLK Bİ KAÇ AY CV YAZMAYLA GEÇİCEK.... SONRASI KOLAY.....


MEMLEKET BÜROKRATLARININ SAYILARLA OLAN MÂKUS MÜCADELESİ.

Kalkınma hızımızı hesaplarken..
- Planlama teşkilatının saygıdeğer hesap uzmanları.. Sayın Başbakanımızın isteğiyle yine ülkemizin kalkınma ve büyüme hızını hesaplamak için toplanmış bulunuyoruz. Geçen sefer ülkemizdeki elektrik prizi sayısını, mevcut memeli hayvanlarımızın ayak sayısıyla çarpıp milli gelirimize bölünce, kalkınma hızımızı 0.3 bulmuştuk. Bu rakkamı biraz yuvarlatıp üstünü tamamladıktan sonra, kalkınma hızımızın yüzde 7.9 olduğunu açıklamıştık. Ama şimdi aynı formülü kullanarak hesap yaptığımızda acayip sonuçlar çıkıyor. Ben deminki hesabımın sonucunda bir adet virgül bulmuş durumdayım.
- Nasıl yani? Virgülün solunda ve sağında bir rakam yok mu? Sıfır virgül sekiz olur, yedi virgül beş olur. Ama sadece virgül olması biraz garip değil mi Hikmet Bey?
- Maalesef sadece virgül çıktı efendim.
- Bari bir rakkam bulsaydınız, yuvarlak hesap yükseltir birşeyler uydururduk. Virgülü en fazla yuvarlatsak nokta haline dönüştürebiliriz ki, bunun da konumuzla bir ilgisi yok. Sizin hesaplarınızdan da illallah yani Hikmet Bey. Geçen yıl ülkemizdeki işsizlik oranını yedi litre olarak hesaplamıştınız. Sonra Sayın Başbakanımız da “Litre cinsinden işsizlik yoktur” diye halka açıklamada bulundu.
- Naapabilirim, yüz kere kontrol ettim, virgül çıkıyor.
- Zamanımız yok. Birazdan Başbakan cevap isteyecek. Sonucu bu akşamki “İcraatın İçinden” programında söyliyecekmiş.. Adama şöyle yüksekçe bir şey söylemek lazım, yoksa feci bozulur. Hikmet Bey, bulduğunuz virgülü verir misiniz. Evet, gördüğünüz gibi, hesap neticesinde bulunan virgül dikkatle bakılıp daha büyükmüş gibi tasavvur edildiğinde, aynen dokuza benzemektedir, zaten virgül minyatür bir dokuz rakkamı değil midir? Bütün bu bilgilerin ışığı altında memleketimizin kalkınma ve iktisaden büyüme hızı yüzde dokuzdur. Hadi şimdi daalın..

Yazarın "uyuyamadığım" kitabından özetlenerek bu bloga konmuştur

DÖNÜP DOLAŞIR DA DEV ŞİRKETLERLE BASİRETSİZ YÖNETİCİLERİN UZZUUUUN SÜREN GÖRÜŞMESİ NETİCESİNDE YİNE "PİLOTAJ HATASI" DİYE ÇIKACAK OLURSA DİYEREK


25 Şubat 2009 Çarşamba

Alper Atalan

HACI ABİ TÜKKAN SAHİBİ BURDA DİİL SEN DİĞER ESNAF ARKADAŞLARA TAKIL Bİ İSTERSEN...KUSURA BAKMIYCAN Dİ Mİ ABİ ORTAM FELAN KRİZ İŞTE BİLİYON.


Paris Hilton İkiye Bir Tertip Lejyon Olarak Askere Çağrıldı Ve Sülüsünü Alır Almaz Gidiyor Da…

Alper Atalan

yemeğe sizdeyiz

Alper Atalan

İŞTE TÜRK HANIMININ BAŞARISI! EVDE KENDİ KENDİNE EZBER BOZDU

Cahiliği ve öküzlüğü sonuna kadar körüklemeye and içmiş, reyting tiraj gibi gerekçelerle insan olmayı erkek ve kadın olmayı küçük hileli fotoğraflara indirgemiş "yurt dışında da bööle abi bu işler adamları" Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkentinde önce ev basan beş hayvan tarafından "dağa kadın kaldırma" operasyonunu yine bizim bilemediğimiz seçim öncesi kılıç savaşlarının arasında cümleten birinci sayfaya taşıdılar. Kutsallaştırageldikleri reyting tiraj gibi kerametleri kendinden menkul "profeyşınıl baybıllarda" yazıyo zaten bunlar. Şimdiki moda deyimle hepimizin ezberi bozuluyor. Bi o amcalar teyzeler profeyşınıl baybıllarından ezber ettikleri şeyler icraa etmek için hâla "günlük olayları değerlendirme" toplantılarına bok dolu kahve fincanlarıyla giriyolar... (Tam da bu saatlerde)



PUŞTSUNUZ OĞLUM KAZ KADAR BEYNİNİZ YOK. ŞEHİR AYISISINIZ! BAŞKA LAF YOK... OLANI BEN ETTİM BİTİRDİM. NASI KAZDAN DUYUNCA "BOZULDU MU EZBERİN?"


BAG NOTU: Alttaki haberlen ilgili dile geldi bu kaz.

Kentin göbeğinde evden kaçırıp tecavüz ettiler

Başkentte beş zorba takip ettikleri kadını evinden kaçırıp ormana götürerek tec

avüz etti. Hava karardıktan sonra saldırganlar kaçtı, genç kadın otostopla karakola gitti. Polisin kısa sürede yakaladığı saldırganlar tutuklandıBaşkentte beş zorba takip ettikleri kadını evinden kaçırıp ormana götürerek tecavüz etti. Hava karardıktan sonra saldırganlar kaçtı, genç kadın otostopla karakola gitti. Polisin kısa sürede yakaladığı saldırganlar tutuklandı



24 Şubat 2009 Salı

GÜNÜN TALİHLİ DON KİŞOT’U KALVİNKILAYNKÖY’DEN SÜNDÜZER TESTİMONA… YANNIZ ATI YEMİŞLER SENİN SÜNDÜZER TAKSİYLE GİDİCEN DEĞİRMENLERE…

Alper Atalan

SAATLİ KRİZ TAKVİMİ… SAATİ SAATİNE SABIR TAŞI, ÖMÜR TÖRPÜSÜ

Alper Atalan

DOSYA GELDİ, ALMANCA’DAN TÜRKÇE’YE ÇEVİRİSİ Bİ İKİ YIL SÜRER YANNIZ. ÇOK FAZLA BİLİNMEYEN SÖZCÜK VAR DİYOLAR…

Alper Atalan

TEKNOSA 12 DEV ADAMIN “MİLLİ TAKIMLAR TEKNOLOJİ TEDARİKÇİSİ”


Alper Atalan

UTANDIRAN ANKET!!!

BİLDİĞİMİZ BİŞİ GERÇİ YA Bİ DE RAKAMLARLA UTANALIM BARİ... "TÜRKLER YABANCILARI SEVMİYOR, KİTAP OKUMUYOR VE KADINLARI İKİNCİ SINIF OLARAK GÖRÜYOR"
The Guardian, Konda'nın Türkiye anketine dikkat çekti. İşte araştırma sonuçları… Konda’nın araştırması The Guardian Gazetesi’nde yayınlandı. Araştırmaya göre; “Türkler yabancıları sevmiyor, kitap okumuyor ve kadınları ikinci sınıf görüyormuş”. Konda Araştırma Şirketi’nin, Türklerin çeşitli konulara ilişkin tavırlarını ortaya koyan araştırması yurt dışında da tartışma yarattı. İngiliz The Guardian gazetesi, anketin sonuçlarını ‘Türkler, ankette yabancı düşmanı, muhafazakar tavırlarını ortaya koydu’ başlıklı haberinde değerlendirdi. Tartışma yaratan araştırmadan habere yansıyan en çarpıcı sonuçlar şöyle:

* Türklerin; yüzde 73’ü yabancıların mülk almasına karşı.
* Yüzde 70’e yakını hiçbir zaman kitap okumuyor.
* Yüzde 72’si hiçbir zaman ya da çok ender yeni teknoloji ürünü alıyor.
* Yüzde 70’e yakını, kadınların çalışmak için eşlerinden izin alması gerektiğini düşünüyor.
* Yüzde 57’si, kadınların kolsuz bir giysiyle evden çıkmaması gerektiğine inanıyor.
* Yarısından fazlası da Türkiye’nin laik anayasasının yasakladığı, kamu görevlilerinin görevde İslami başörtüsünü kullanmasına izin verilmesini istiyor.
* Yüzde 88’i ülkenin demokratik sistemle yönetilmesi konusunda mutabık ancak, yüzde 48 gibi önemli bir bölümü, ordunun “lazım olduğunda” müdahale etmesi gerektiğini düşünüyor
.

Alper Atalan

UÇ UÇ VOSVOSUM ANNEN SANA KASKO POLİÇE ALICAK

Alper Atalan

HEMEN ŞEŞ KAPISINI KAPICAN BÖÖLE DURUMLARDA


SÜPRÜÜÜZ


O OLDU....


DİŞLERİ DE FIRÇALADIK... O OLDU


23 Şubat 2009 Pazartesi

akçelik'ten muhteşem kampanya

NOT: www.bobiler.org sitesinden alıntıdır.
Alper Atalan

“UYKUDA BİLİNÇALTIMA ÇİNCE ÖĞRETİCEM, SİGARAYI BIRAKIP, BRİÇ AÇILIŞLARINI EZBERLİYCEM” DİYE KASARSAN SONU BU YANİ…

Alper Atalan

ZEYTİN DALI YERİNİ BAĞCIĞA BIRAKIYOR

İSRAİL ORDU SÖZCÜSÜNE AYAKKABI ATILDI!
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da dün akşam bir otelde düzenlenen toplantıya katılan İsrail ordu sözcüsü Ron Edelheit’e ayakkabı fırlatıldığı ve ayakkabının sözcüye isabet ettiği bildirildi. Polisten yapılan açıklamaya göre, İsrail Enformasyon ve Dokümantasyon Merkezi (CIDI) tarafından Apollo Otelde düzenlenen toplantıda konuşan sözcüye, 20’li yaşlarda ikisi erkek, biri kadın ayakkabılarını attı. Saldırganların olaydan hemen sonra gözaltına alındığı ve hakaret suçlamasıyla polis tarafından sorgulandığı bildirildi. Ayakkabı atan dinleyicilerin kimlikleri hakkında bilgi verilmedi, ancak toplantıya katılmak için önceden kayıt yaptırdıkları belirtildi. Bu arada, toplantı sırasında Apollo Oteli önünde bir araya gelen yaklaşık 50 kişilik bir grubun da İsrail aleyhine gösteri yaptığı kaydedildi.

Alper Atalan

TEYBİ BÖYLE KORUYAMAZSIN ZAFER BABA… ALARM DİYE, DİREKSİYON KİLİDİ DİYE BİŞİ VAR HAYATTA…

Alper Atalan

22 Şubat 2009 Pazar

BENCAMİN HER TÜRLÜ GÖTÜRÜR DİYOLAR AMA BAKICAZ BAKALIM

Alper Atalan

DÖRT KORNER Bİ PENALTI

Alper Atalan

HIRSIZI RÖNTGEN FİLMİ YAKALATTI

İmir'in Konak İlçesi'nde hırsızlık amacıyla girdiği evde, bir süre önce tedavi için hastaneye giden ablasının röntgen filminin konulduğu poşeti bırakan Orhan K., poşetteki barkotta yazılı bilgilerden yola çıkan polis tarafından yakalandı. Aynı suçtan 11 ayrı sabıkasının bulunduğu belirlen 23 yaşındaki Orhan K., sevk edildiği adliyede tutuklandı. İzmir Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği'ne 2 gün önce başvuran Sevilay Kırbaç, Eşrefpaşa Semti 542 Sokak 2/85 numarada oturduğunu, demir çubukla kapısını zorlayıp içeri giren hırsızla karşılaştığını, hırsızın kendisini görünce elindeki poşeti atarak kaçtığını belirtti. Soruşturma başlatan polis, hırsızın demir çubuğu içinde taşıdığı ve eve attığı poşetin üzerinde İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nce verilen bir barkotu farketti. Röntgen filmi poşetindeki barkotta, 27 yaşındaki N.K. adlı hastaya tedavi uygulandığı yönünde bilgilerin yer aldığı saptandı. Hastanın oturduğu eve baskın düzenleyen ekipler, 11 ayrı hırsızlık suçundan sabıkası bulunan Orhan K.'yi yakaladı. Yakalanınca şaşkına dönen Orhan K., ev sahibi Sevilay Kırbaç tarafından teşhis edildi. Emniyette işlemleri tamamlanan Orhan K. sevk edildiği adliyede, nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.
Alper Atalan

- KAPAT SANA YAZMASIN. HAT HATA CELL’LİYİM. ÖDEYENE KADAR KONUŞ KAMPANYAM VAR, 80 KONTÖR.

- 20 DE ELDEN VERİYİM 100 YÜZE KONUŞALIM İSTERSEN DAHA AVANTAJLI
Alper Atalan

DOSYASI GELDİ KENDİSİ YOK

Bİ ORTA Bİ SADE HADİ BANA MÜSAADE
Alper Atalan

BENİM TELEKULAĞIM SENİN TELEKULAĞINI DUYAR!

Alper Atalan

21 Şubat 2009 Cumartesi

EVET ÇÜKÜLÜTAŞ HAYVANOĞLU HAYVANLIK ANITIMIZI DA SEÇMİŞ BULUNUYORUZ VAR MIYDI EŞŞOĞLEŞŞEKLİK ABİDESİ İÇİN ADAY OLAN?

Alper Atalan

MACTANIC

Alper Atalan
“VATAN MİLLET, BAYRAK KONUSUNDAKİ HASSASİYETİNİZİ BİLEN BİR KARDEŞİNİZİM. BUNDAN DOLAYI DA DİYORUM Kİ, GÜMÜŞHANE’MİZİ ÇOK DAHA FARKLI BİR ŞEKİLDE İMAR EDECEĞİZ”
Alper Atalan

PORNO FİLM CİNAYETİNE 18 YIL HAPİS

İzlediği porno filmdeki kadına benzettiği eski karısını 22 yerinden bıçaklayarak öldüren zanlı, eski eşinin tartışma sırasındaki sözlerinin “hafif tahrik” unsuru sayılması sonucu 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Alper Atalan

ŞU SOVUK CUMARTESİ GÜNÜNDE ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNDE GEÇMESİN BÜTÜN ZAMANINIZ SEVGİLİ BAGGERLAR, HAYIR BİLGİSAYAR BAŞINA DA OTURMAYIN...

KİTAP OKUYALIM AZICIK

Erkek şehvet düşkünü

İtiraflardaki verilerden yola çıkan araştırma, erkeklerin şehvet düşkünü kadınların ise kibirli olduğu yönünde
Kiliselerdeki günah kulübelerinde papazlara yapılan itiraflardaki verilerden yola çıkan araştırma, erkeklerin işlediği günahlarda liste başında şehvet düşkünlüğünün, kadınlarınkilerde ise kibrin yer aldığını gösterdi.Cizvit rahip Roberto Busa'nın yaptığı araştırmanın sonuçları, Vatikan'ın resmi yayın organı L'Osservatore Romano gazetesinde yayımlandı. 95 yaşındaki Busa'nın, Katoliklik inancındaki geleneksel yedi büyük günahı esas alarak yaptığı istatiksel araştırma, insanların günah eğilimlerinin cinsiyet farkına göre değiştiğini ortaya çıkardı. Araştırmada, şehvet düşkünlüğünün listenin tepesinde yer aldığı erkeklerin işlediği diğer altı günahın sıralamasının, oburluk, tembellik, kindarlık, kibir, haset ve cimrilik biçiminde olduğu kaydedildi. Kadınlarda ise yedi günahın işlenme sıralamasının tamamen farklı olması dikkati çekti. Araştırmada kadınların işlediği günahların sıralaması ise kibir, haset, kindarlık, şehvet düşkünlüğü, oburluk, cimrilik ve tembellik şeklinde belirtildi. Katolik ilahiyatçı Wojciech Giertych, L'Osservatore Romano'da yayımladığı yorum yazısında, araştırmanın kadın ve erkeklerin günahlarla ilişkilerinde farklılıklar bulunduğunu ortaya koyduğunu savundu.

Necip Aptioğlu