BU, MİZAH YAZARLARI TARAFINDAN ÜRETİLEN BİR BLOG OLUP GAZETE ALINTILARI DIŞINDA YER VERİLEN HABERLER GERÇEK DEĞİLDİR.MİZAH ANLAYIŞI AYIRT ETME YETİSİ HENÜZ GELİŞMEMİŞ OLANLAR İÇİN ÇEŞİTLİ SAKINCALAR İÇERİYOR OLABİLİR. SİTEYE KATKIDA BULUNAN KİŞİLER, SAYFANIN SAĞ ALT BÖLÜMÜNDEKİ KÜNYEDE BELİRTİLMİŞTİR. TWİTTER'DA VE İNSTAGRAMDA HİÇ BİR ŞEKİLDE ŞUBEMİZ YOKTUR
10 Ağustos 2018 Cuma
8 Mayıs 2018 Salı
TEZGÂH DERGİSİ Mayıs Sayısı
(...)
Belgeseller vardı mesela. Hayatı kafan kaldırmadığında,
karşısına iki seksen yatar, uyur uyanık, bilmediğin diyarlara, heybetli dağlar
üstünde süzülen kuşlara, duru sularda salınan rengârenk balıklara filan
bakardın. Bitti onlar. Yerlisi yabancısı, paralısı beleşi, cümle belgesellere
kızışmış ayı halleri geldi. Motor, araba filan tamir eden herifler, yılan
yumruklayıp porsuk döven, haykıra haykıra konuşup, üstüne bir de arada,
"Urrrrei, vahahaağ" filan diye ekstradan nara atan manyak görüntüleri
var. Hurdacılar, kamyoncular, altın arayıcıları, birbirlerine dev tuna
balıklarıyla vuran oltacı yarmalar, bayırlarda bir başına bağırarak koşup
kuduran "hayatta kalmacılar"... Ne o? Belgesel... İçinden beşe kadar bile sayamıyorsun, o görüntü
asla yerinde durmuyor. Kazaen, para peşinde hurda, altın, balık, inşaat işi
falan kovalayan çakal irisi bir herifi bağırtmayı, göstermeyi unuttular
diyelim; aradaki beş saniyelik ufuk, masmavi deniz, gümüşlü balık, renkli bir
kuş resmi tuhaf bir efekt sesiyle hemencecik uçup gidiyor. Kamerayı sara krizi
geçiren deli bir maymunun eline vermişler, montaj masasına da hiperaktif bir
ana sınıfı çocuğu oturmuş, hem görüntüleri arka arkaya diziyor, hem de "
Vıjjt... Tatata... Dobangaaa..." diye bin türlü dijital çatışma sesi veren
oyuncak uzay tabancasıyla oynuyor gibi. (..)
Uzağın Mor ırmakları/ Atilla Atalay
Vinyet: M.Sinan Gürsel
Vinyet: M.Sinan Gürsel
29 Ocak 2018 Pazartesi
26 Ocak 2018 Cuma
15 Ocak 2018 Pazartesi
BİR SARI DOBRA YAZISI...
YAŞAM KOÇU VE İLİŞKİ
UZMANI
SARI DOBRA LANBANU
OHNUR
Gerek dobra, gerekse sarı ve uzman
tavrınızla, düzeyli, samimi ilişkiye aç izdivaçsız edemiyen bir kitleye
verdiğiniz hakiki hizmetlerinizi zevk ile takib ediyorum Lanbanu Hanım.
İsmim Şoraynez, partnerimgilin adı
ise Bekirhan. Sevişmeyerek ve yanlışlıkla evlendik, fakat daha sonra
birbirimize hakiki bir muhabbet ile bağlandık.
YANLIŞLIKLA EVLENDİRİLDİM
Uzun yıllardır ailece severek takib
ettiğimiz tarikat evlenme çağına geldiğimde beni hareketimiz içinden biriyle
baş göz etmek istedi. Biz "Sehveni Tarikati" diye bilinen
yanlışlıklar neticesinde kurulmuş bir tarikatız. Vaktiyle yanlış gelen elektrik
faturalarına itiraz etmek için zamanın elektrik idaresine gide gele birbiriyle
kaynaşan 220 kişi tarafından kurulan birlikteliğimiz, Rabbım nazarlardan
saklasın, yıllardır ilk günkü muhabbet ile sürüyor. Kurucumuz Remzö Efendi
(asıl adı Remzi, nüfusa yanlış yazılmış.) bir gece, kullandığı araç dalgınlıkla
ters yola girip vefat edince tarikat, oğlu Nadir Abi'ye geçti. Kendisi aslında
başka bir tarikata mensup olmasına rağmen babasından da bir tarikat
kalınca ikisini birden idare eden Nadir
Abi Efendi, yoğunluktan ötürü bazı hatalar yapıyordu. Bir keresinde bizim
tarikatı otobüsle Armutlu Kaplıcaları'na götüreceğini ilan etti. Gezi günü
toplaşıp otobüs bekledik. Meğersem Nadir Efendi Abi, yanlışlıkla öbür
tarikatını götürmüş. Onlar da "Yav hani biz toplanıp otobüsle 'Asrın
Tereddütü' adlı filme gidecektik, ne işimiz var kaplıcada?" demişler.
Neyse uzatmıyim... Ben aslında bizim
tariktatten biriyle evlenicektim fakat Nadir Abi Efendi'nin azizliği
neticesinde, öbür tarikattan kocam Bekirhan'la tanıştırılıp evlendirildim.
MUTLULUKTAN
DELİREYAZDIK
Tanıştıkça birbirimize alıştık. Bir
tevafukla başlıyan ilişkimiz, kısa sürede etrafı çatır çatır çatlatacak
şekilde, tensel uyum, değişik hazlar, minik aşk oyunlarıyla adeta şahikalara
ulaştı. Fakat gelgelelim zaman içerisinde Bekirhan bana soğuk davranmaya, eve
geç gelmeye, önemli gün ve haftaları unutmağa, çöpü dışarı çıkarmamağa,
tuvaletin kapağını kaldırmadan işemeğe başladı. Bunlar bir ilişkinin
tavsadığını gösteren evrensel işaretler olduğu için, ben de hemen karşı atak
yaparak derhal kendisine evrensel ilişki düzeltme hamlelerini ettim.
* Saç modelimi deyiştirdim. Ön
tarafı kahkül, enseyi naturel kestirdim. Saçı siyahtan kestaneye açtım.
* Küçük seksi iç çamaşırları
* Hep tavsiye ettiğiniz gibi; minik,
sevimli baştan çıkarıcı hediyeler. Osmanlı puro kesme makası, tekne ayakkabısı,
butik otelde başbaşa tatil...
* İş yerinde ani sürprüzler...
Kendisi belediye zabıtası olduğu için bunu yapmam mümkün olmadı. Ama evde,
dışarıya beş litrelik su, plastik top kangalı, leblelebi kavurma cihazı
çıkararak kaldırımı işgal etmiş bir kuruyemişçi mizanseni hazırladım. akşam
geldiğinde zabıta üniforması üstündeyken aniden leblebi kavurma cihazının
arkasından fırlayarak, "Nabıcaan, bana ceza mı kesecen yiğido?" diye
işveyle bağırdım.
Neyse işte, naaptıysam olmadı...
Tersine benden iyice soğudu bu.
NEDEN BÖYLE OLDUK BU
KİMİN PARMAĞI
Kendim çocukluktan beri
Sehveni Tarikatı'na üye olduğum, Bekirhan ise başka bir tarikata aidat ödediği
için oluyor olabilir miydi? Acaba diğer cemaat mi kocamınan arama giriyor idi. Mutsuzluğumuzda
kimin parmağı var idi? Durumu derhal iki camiaya birden bakan Nadir Abi
Efendi'ye açtım. "Abi sen bu ikisini birleştirsene... Aynı çatı altından
toplanalım. hem sana da kolaylık olur." diyerekten bir nevi ağzını aradım.
Nadir Abi Efendi
Ekselansları (bizim tarikatte Hazretleri değil, Ekselansları şeklinde hitap
edilir. Ekselansın altında "Başkukumav" denilen bir yardımcı, daha
sonra "Raca" denilen bölge ve mahalle sorumluluları geliyor. Her bir
Raca ise "Kuntiz" denilen 28'er kişiden sorumlu.)
Ne diyodum, hah işte
ben böyşe "tek çatı" filan diyince Nadir Abi Efendi; "Doğru
konuşuyosun Şoraynez, iki tarikat ayrı ayrı masraf oluyo, Ben ikisini birden
kapatıp ecnebilerin "Sayntoloji" tabir ettiği bir tarikate iltihak
edicem. Tom Kuruyz, Con Travolta felan takılıyomuş onların sohbetlere. Sızarım
Holivud'a bakarım keyfime." dedi. Hatta ben de ona şaka takılmak
maksadıyla, "Abi, Tom Kuruyz, Con Travolta felan mı kaldı. İkisi de
kadayıf gayrı. Castin Bibır hankı cemaate takılıyo acaba? Bari orayla
birleşelim de, insanlığa bi faydamız olsun." diyerek aklımca nükte yaptım.
O dakka kendisi "zındıke!" diye bağırmak suretiyle beni
çocukluğumuzdan beri ailecek zevkle takib ettiğimiz camiadan attı.
Şimdi, Bekirhangil'in
cemaatine geçeyim desem, o da olmaz, zaten onun da direktörü Nadir Abi Haşmetmeabları.
(Öbür cemaatte Nadir Abi'ye "Haşmetmeabları" deniliyo. Hemen
altındaki kimse "Muavin-i Reys", sonra da bölge sorumluları olan "Baş
Hobitler", mahallerde ise "Beberuhi-i Müberra ve Senyor-ü Mücella"
denilen birim başkanları bulunuyor.)
LANBANU YAP Bİ KOÇLUK,
ALALIM ŞU HERİFİ GERİ
Neyse uzatmıyayım Lanbanu
Hanımcığım, sizin de koçluk yapacağınız, uzmanlık edeceğiniz ilişkiler vardır
daha, meşgul etmiyeyim.
Özetle; ben bu
Bekirhan'ı nasıl yuvamıza bağlayabilirim?
* * *
Bu ara böyle
ilişkiler çok sık geliyor Şoraynez Hanımcım. Neredeyse on ilişkiden dokuzu bu
nedenle arıza yapıyor.
"Kandırıldım
diyenler... "O siyah şey patlıcan diilmiş diyenler... Altılı bira setiyle
evinin verandasında kendini alkole boğanlar.
Aslında ilişki
dediğimiz şeylerin hepsi problemlidir. Minesotalı Yaşam Koçu İlişki Uzmanı,
Kuantumcu ve Mısır Şurubu Toptancısı Clara Ritchman'in "Evren alış veriş yap
diyor" adlı eserinde söylediği gibi: İlişkiler, kahrolası bozuk içecek
makinelerine benzer. Sen elli sent atıp makiyato düğmesine basarsın, o sana
zencefilli Kentaki Gazozu verir. Doğrusu kahveyi unutup evrenin verdiği gazoza
alışmaktır"
Şimdi, gerçi sen
"ilişki kurtarma seti" ni bir kez kullanıp saçını değiştirmiş, minik
sevimli iç çamaşırları, baş başa bir butik otelde tatil, iş yerinde sürpriz sex
filan gibi şeyleri denemişsin... Bir daha dene... Saçta anjelik topuzu, renk olarak
lacivert siyah, beyaz meçli perçem... Elmacık kemiklerini belirginleştir,
dikkatleri kaşlarına oradan da burnuna çeken bir makyaj tipi seç. Bir iki
ispanyolca sözcük öğrenip ona fısılda. Perşembeleri mönüye peşmelba ekle,
mideye çalış. Şık minik hediyeler küçük surprizler, ani beklenmedik tatiller, zarif
hoş bir kravat iğnesi, ipek, kaşmir, B12 vitamini tabletleri, çimen suyu, hafta
sonu kırda baş başa bir at gezisi, kara mürver reçeli... Hep söylerim, masraf
etmeden ilişki düzelmez.
Baktın olmuyor,
beyinle kendi tarikatinizi kurmak için kendisini ikna et. Yandaşlarınızdan para
toplar, hafta sonu baş başa bir butik otele gidersiniz, gene kurtulur o
ilişki...
Bu aylık bu kadar.
Işık ve mavi sizinle olsun, gözünüze girsin.
12 Ocak 2018 Cuma
11 Ocak 2018 Perşembe
9 Ocak 2018 Salı
"Adım Betoner, soyadım Söbü. Kılavuzum ilim, hedefim fezâ." Her Hafta Leman Dergisi'nde
AKRABA ÜNİVERSİTELERİ VE İLİM (1 Ocak Tarihli LEMAN'dan)
Sağda solda okumuşsunuzdur. "Vay efendim,
rektör oldu, dekan oldu, hanımına doçent kadrosu açtı, batının ilmini almağa
kayınçosunu gönderdi, oğluna kantini ayarladı" yok şöyle yok böyle. İlim
ve fen alanındaki bir sıçramanın eşiğinde duruyoruz. Ben dünyaya ilim ile
istikamet vermek üzere yola çıkmışım, niye tanımadığım bilmediğim yabancı
kimselerle çalışayım efendi? Elbette, bildiğim güvendiğim akraabalarımlan,
tanışımlan, eşiminen dostumunan çalışmak isterim. Misal; oturmuşum bana ait
ünüversitemdeki laboratuarımda kuantum zerreleriyle ilgili bir icad yapmışım.
Ne mâlum etraftaki dışarlıklı fesat bir doçentin bunu gidip başka birine
satarak bitcoinleri cebe indirmeyeceği? Ama mesela etrafında akrabadan bir
doçent dolaşıyor, çağırıp onu dersin ki "Neşetciğim, böyle böyle. Ben SÖBÜ
ZERRECİĞİ adını verdiğim yeni bir kuark buldum, bu aile arasında kalsın, aman
diyeyim dışarı sızdırmayalım". Böylelikle teknoloji casusluğuna da,
naapmış olmayız, fırsat vermiş olmayız.
Netice:
Hadiseleri bir ilim adamı şübheciliği çerçevesinde çok boyutlu olarak düşünmek
lazım geliyor. Yoksa "Böyle akademik ahlak mı olur, herif suyun başını
tutunca akrabalarını kayırmış" de, çık işin içinden. Zan ile, zem ile,
ilim olmaz. Olsa olsa akademik gıybet olur. PISA testinde değil amma fitne
fücür işinde dünya çapında dereceye girersin.
Adım
Betoner, soyadım Söbü. Kılavuzum ilim, hedefim fezâ. Seçkin talebeye özel ders
ve lalalık hızmetleri veriyorum. Emlak ofisimiz de haftanın her günü saat 23'e
kadar açıktır.
NAFİZ DAYIM'LA
AKADEMİK TARTIŞMA
Bu köşe
ilmin, fennin hizmetinde... Talebeleri her türlü sınava hazırlama maksadıyla
tecrübelerimi aktardığım bir yer. Asla şahsî mes'elelerime alet etmemeğe gayret
gösterdim. Amma Nafiz Dayımın eytim öğretim esnaflığı kariyerim hususunda
ettiği dedikodular yüzünden, maalesef bir nev'i bir cevab vermem artık farz
oldu.
Nafiz
Dayı, sen ilimden fenden habersiz HODREK Eytim Systemi'nin ne olduğunu asla
anlayamayacak cahil, cüheladan bir kimsesin. O yüzden "Betoner bizden para
toplayarak aldığı ortak arsaya talebelere dersane yapıcam, onları imtihana
hazırlayıp fezaya çıkarıcam diye kondu, SÖBÜ EVLER ETAP 3 Konutlarını yaptı"
diye dedikodu etmekten vazgeç. Siz de kövdeki tarlaların üstüne yattınız.
Onların parasıyla kaç Doblo aldın, çık da onu konuş. Milletin önünde onun
hesabını ver, onun hesabını!
Seninle akademic
bir tartışmaya girecek değilim amma şu kadarını söyleyeyim, günün birinde bana
bir üniversitenin başına geçme imkânı verilse, seni o üniversiteye otoparkçı
olarak dahi almam. Hafize Yengem'e dua et, kendisine olan saygımdan daha fazla
konuşmayacağım. Yengem dört dörtlük doçent olacak hanım bir kadın. O'nun yüzü
suyu hörmetine bu konuyu burda kapatıyorum...
CEVABI
"E" OLAN SUALLER TESTİ
1) Nafiz Dayı bir kimdir?
a)
Vizyonsuz, hayin...
b)
Akraba deyil akreptir.
c) Et
kafa, sincab dostu.
d)
Versem iki koyunu dahi güdemeyecek pij
e)
Hepsi... Alayı...
2) Teyze anne yarısı olduğuna göre, dayı yaklaşık kaç
annedir?
a) Sıfır
b) Boş
küme
c)
Etkisiz eleman, hayvan!
d) Yok
hükmündedir.
e)
Hepsidir.
3) Aşağıdakilerden hangisi bir üniversitede doçent
olamaz?
a)
Hafize Yengem
b)
Mahmut Söbü (Ortanca)
c)
Sencâbi Eniştem
d)
Mustafa Ceceli
e) Bay
Nafiz!
Sınav bitti. Lütfen cevablarınızı kontrol ediniz. İlim ve
fende muazzam sıçramalar yapacağımız, her şeyden evvel yepyeni inşaat ve imar imkanlarıyla
dolu, sıhhatli bir yeni sene temenni ediyorum. Deliren talebeden müessesemiz
sorumlu değildir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)