- Bence erkek oyuncu ödülünün Şevket’e verilmesi çok manasız...
- Saçma! Filmlerin hiç birisinde Şevket diye birisi yok zaten...
- Hadi ordan... Ben bi sürü Şevket gördüm... Asıl siz film gösterilerinde uyukladığınız için, bi tane bile Şevket görememişsiniz, kalkıp fikir yürütüyosunuz...
- Asıl sen su gibi votka içip perdede olmayan Şevketler görüyosun... Şuna bak kibrit çaksam infilak edicek, leş gibi votka kokuyo herif...
- Burası Antalya Film Festivali diil mi kardeşim? Şevket diye birisinin olması lazım... Bir ay önce Arif’in yerinde oturuyodum, yanıma geldi, “Abi bizim film festivalde, sen de jürideymişsin” dedi... Şööle esmerden bi çocuk... Bi sürü votka içtik, hesabı bana kitleyip tüymüş... Madem ki bööle bi terbiyesizlik yaptı, Şevket olayı bitmiştir artık... Benim için Şevket yok... Finito... Bitdi.
- Siz bi kahve için de öyle oylamaya geçelim...
- Lan yoksa biz Şevket’in yerinde içiyoduk da Arif diye biri mi geldi?.. Ben karıştırıyo muyum?
- İtiraz ediyorum... Bu adam jüriden çekilsin... Dut gibi sarhoş, burnunun ucunu göremiyo... Demin en iyi kadın oyuncu oynanırken de oyunu “Sezercik” diye bişeye verdi.
- Buldum bi dakka... O çocuğun adı Şevket diildi. Suphi galiba... Şiir yazıyodu... Bana şair jürisi için kulis yapıyodu, o arada kitledi votka hesabını... Şiir jürisinde mansiyon bile verdirtmiycem o şerefsize... Bittin sen Suphi... Finito...
- Bu ayyaş da her boka jüri... Bundan habersiz apartmana başkan bile seçilmiyo şu ülkede. Geçen yıl ilkokullar arası “Tasarruf ve biz” konulu kompozisyon yarışmasında halamın kızını harcayıp, birincilik ödülünü Cihangir’de 38 yaşında cüce bir hayat kadınına verdirtti... Neyse... Oylamaya geçelim... Bence en iyi erkek oyuncu ödülü Namık Tilbe’ye verilmeli... Dinamik bir oyunculuk, yeni bir yüz...
- O adam kim yaa? Yüzünü kim yeniltti?
- Türk Sineması votka krizi içinde... Saçmalamaya başladı... Namık Tilbe’yi nası tanımazsınız beyefendi?
- Ben ona bi heykel yarışmasında bi ikincilik verdirtmiş miydim? Hani topluca bi çocuk, burnu var hani...
- Herkesin kendi çapında bir burnu vardır beyefendi... Ama görünen o ki, bazılarımızın beyni yok...
- Noporm... Öpsi..
- Hıı?
- Zzzzzzzzt... Tokai, Erenköy distüribütörlüğü...
- Edepsizler... Laf dinleyin şurda... Sizin kulis oyunlarınıza pabuç bırakmıycim... Hakkeden, hakkettiği ödülü alıcak, işte o kadar... “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü Namık’ındır...
- Zzzt... Babayii...
- Sabote etme efendi... Otur votkanı hortumla... Bu tip kayırma ve kliklerle sinemamız bi yere gitmez... İtme insanı be! Bi çarparım...
- Yaşlı jüriye el kalkmaz, Erol Taş kesilirsin...
- Asıl siz, taraflı kararlara katılmıyorum diye bana karşı Mütecaviz Coşkun kesiliyorsunuz.
- Naapalım... Burada Türk Sineması tartışılıyor... Francis Ford Coppola kesilicek halimiz yok ya. Anca Tecavüzcü Coşkun kesilinebiliniyor... Zaten salon yok, bi bok yok..
- Ne alâka frigo yaa? Konuyu niye dağıtıyosunuz şimdi? Salon filan nerden çıktı... Oylamaya dönelim...
- Ben Cemil Filmer’le beraber Yeşilköy’de film çekiyorum... Bi baktım Kriton İliyadis geliyo... Bizim sesçi çocuk... Abi dedi, negatifler ışık almış, ilk beş sekans yeniden çekilecek...
- Aaa ama... Konuyu daatmayın dedikçe...Geyiğin kralı dönüyo... Zıçarım jürisine... Ben çekiliyorum arkadış... Ne haliniz varsa görün...
- Kalsaydınız, orontgutz. Noporm öpsi?
- Zzzt dedirtmiycem işte..
* * *
- Sonunda jüriden çekillip gitti inek... Tutturmuş kulis var, kayırma var... Sen kimsin lan?.. Delirtmeseydik gidiceği yoktu adinin... Oyunculuk yeteneğimi kullanarak sinirlerini bozdum... İlk ikisi çabuk üşüttü de bu sonuncusu dişli çıktı... Neyse, çatlak sesler ayıklandığına göre, önceden belirlenen listeyi basına veriyoruz... Gazetecilerden kıllanan olursa ne diyceğinizi biliyorsunuz: Noporm opzi... (Ebekulak/İletişim Yayınları)