29 Ekim 2010 Cuma

SARI DOBRA: BEYİMLE SEMİREREK EVLENDİK

BEYİMLE SEMİREREK EVLENDİK AMA...

Merhaba Lanbânu Hanım. Beyim Çağdaş'la semirerek evlendik. Doğru okudunuz sevişerek değil. Kendisiyle aynı işyerinde çalışırken, ben "Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer" düsturu gereğince, Çağdaş'a evden getirdiğim öğlen yemeklerinden yidirmeye başladım. Elceğizimle yaptığım cevizli kadayıf dolmaları, hünkârbeğendiler, içli pilav, kısır, kolböreği ve sarmalar, beraberinde tutkulu bir aşk getirdi.
Çağdaş'ın doksansekiz, benim seksendokuz kilo olduğumuz doksanyedi yılında aile arasında yapılan sade bir törenle dünya evine girdik. Aynı yılın sonunda onar kilo daha aldık. Evlilik hayatının huzur ve güven dolu ortamında kanepeye kurulup sıcak bir battaniye altında sarmaş dolaş televizyon izlerken elbette çok mutluyduk. Minik çerez tabakları, tereyağında patlatılmış mısırlar, maç geceleri bi kaç kutu bira... Sözün kısası, dışardaki vahşi dünyadan uzakta birbirimize yetiyorduk, herkes ilişkimize gıptayla bakıyor, "Rüveysâ bu tiple hayatta koca bulamaz" diyen faraş ağızlı karılar hasetlikten yarılıyorlardı...

KENDİMİZDEN GEÇTİĞİMİZ BİR GECE KANEPEYİ KIRDIK

Evet aşkımızın mabedi, sunak yeri, beşiği, televizyon karşısındaki o kanepe kendimizden geçtiğimiz bir Yaprak Dökümü gecesi çattadanak kırıldı. Dizinin en heyecanlı yeriydi, mısır patlağı ve cevizli sucuk yiyerek Ali Rıza Bey'in başına gelen talihsizlikleri izlerken hop oturup hop kalkıyorduk. Hiç unutmuyorum o esnada bir "sıralı otogaz sistemi" reklamıyla dizi kesildi. Beyim Çağdaş "Tam da yerinde kesiyo şerefsizler. Hay sokiim, sıralı otogaz sisteminize" diyerek kanepede şöyle bir doğruldu. Belki aynı anda ben de gereksiz bir devinime girmiş olabilirim, bilmiyorum. Uzatmıyayım, o kanepe o gece kırıldı ve bu olay mutluluğumuzun dönüm noktası oldu.
Çağdaş, kırılan kanepeye ait çivi ve kıymıklarla yarlanırken ben olayı hafif sıyrıklarla atlattım.

AŞKIMIZI BİTİREN TETANOS AŞISI

Beyimin böğrüne giren paslı kanepe çivileri nedeniyle hastaneye gitmiştik. Kendisine hastabakıcı Zuhal'in vurduğu tetanos iğnesi'nin ilişkimize hunharca enjekte edilen bir ayrılık zehri olduğunu nerden bilebilirdim.
Daha o dakka Zuhal karısı beyimin göbeğinde aşı vurduğu yeri oğuştururken "Yazık size pek kilolusunuz Çağdaş Bey. Obezite'nin kanserle beraber bir çok soruna yolaçtığını biliyoruz" diyerekten işveli cümleler kurmaya başlamıştı.
Bu olaydan sonra Çağdaş yüzseksen kilo, düzeltiyorum, yüzseksen derece değişti, bambaşka bir insan oldu. Yıllarca ilmek ilmek örerek kendime koca yaptığım o domestik tombik gitti, yerine kurnaz planlar içinde dönen bir fırıldak geldi. Artık yemeklerimi yemiyor, Yaprak Dökümü'nü geçtim Kurtlar Vadisi'yle Ezel'i bile seyretmiyor, bir zamanlar yayın saatini iple çektiği, arasına sıralı otogaz sistemleri reklamı girince deliye döndüğü bu dizilerin yayın saatinde kilo verme amaçlı yürüyüşlere çıkıyordu.

ERKEĞİMİN KALBİNE TEK VESAİTLE GİTTİĞİM YOLU DARALTTI SÜRTÜK

Sessiz telefonlar, uzayan kilo verme koşuları, "Hassas terazide tartılıcam" diye ortadan kaybolmalar.... Bütün bunlar başta beni kuşkulandırmamıştı. Çağdaş; kupon yapıp lig tivi seyreden, cumartesileri muhakkak annemgile gittiğimiz, pazarları düzenli olarak oto yıkamacıda Doblosunu yıkatan, herşeyi ayna gibi ortada, ideal kocamdı benim. Hakkaten aklıma kötü bişey gelmiyordu. Şimdi düşünüyorumda aklım yokmuş benim.
"Hanım ben düşündüm taşındım, mideme kelepçe taktıracam" dediğinde sevinmiştim. Kelepçeylen felan kilo verirse koşuya çıkıp ortadan kaybolmaklardan vazgeçebilirdi. Hemen onay verdim kendisine.
Ne kadar salakmışım ki kelepçe ameliyatından sonra başucundan ayrılmayan Zuhal karısının cilveli hallerini "Normaldir, kadıncaaz hastabakıcı, burda çalışıyor. Hepimiz aslen Yozgatlı olduğumuz için nekâhat dönemindeki hemşehrisine sahap çıkıyor" diye değerlendirmiştim.
Heyhat, bir zamandan midesinden geçen yolla kalbine gittiğim Çağdaş yuva yıkıcı bir kadın tarafından midesine kelepçe taktırtmaya ayartılmış, benim geçtiğim yolları trafiğe kapatmıştı. Kısa süre içinde Çağdaş
* 95 kilo birden verdi, saç ektirdi, bıyığını kesti, arabayı değiştirdi.
* Cumartesi günleri annemgile gitmez, kupon yapmaz oldu.
* Yozgat Yerköv'deki atadan kalma tarlaları sattı, parasıynan "yatırım yaptım" dedi. (Meğersem Zuhal karısına Haznedar Kiptaş'tan daire almış. Bunu ben sonradan öğreniyorum)
* "İşyerindekilerle beraber umreye gidiyoruz. Şimdi gitmemek olmaz, devir böyle gidemem felan dersem patron bi kalemde siler beni. Onun da eli mecbur biyerde, ekmeğinin peşinde ihale kovalıyo" diyerekten on günlüğüne kayboldu. (Zuhal karısıyla güneyde sanatçılı bir otele gidip alem yapmış eşşoğleşek. Tabi ben bunu sonradan öğreniyorum)
* "Kelepçe enfeksiyon yapmış, haftanın iki gecesi kliniğe yatıp serum alıcam" deyip eve gelmeyi de kesti (Klinik mlinik yok ortada. Zuhal'e açtığı eve gidip orada sabahlıyomuş körolası. Ben bunu sonradan öğreniyorum tabi)...
Hızla karşı manevra yapıp ben de Sibel Can diyeti yapmaya başladım, terleten eşortman, tokluk sinyali gönderen yüksük, göbekten titreten kemer kullandım... Ama iş işten geçmişti bir kere... Sonradan öğreniyorum, kaynım Sefer'e "Abi ben Rüveysâ'yı o tombuş haliyle seviyodum. Tuttu iskeletora çevirdi kendini, hepten sıtkım sıyrıldı vallahi" diyesiymiş.
Anacım sen söyle, naapıyım şimdi ben? Kocamı bana geri verebilir misin?

(...)