BU, MİZAH YAZARLARI TARAFINDAN ÜRETİLEN BİR BLOG OLUP GAZETE ALINTILARI DIŞINDA YER VERİLEN HABERLER GERÇEK DEĞİLDİR.MİZAH ANLAYIŞI AYIRT ETME YETİSİ HENÜZ GELİŞMEMİŞ OLANLAR İÇİN ÇEŞİTLİ SAKINCALAR İÇERİYOR OLABİLİR. SİTEYE KATKIDA BULUNAN KİŞİLER, SAYFANIN SAĞ ALT BÖLÜMÜNDEKİ KÜNYEDE BELİRTİLMİŞTİR. TWİTTER'DA VE İNSTAGRAMDA HİÇ BİR ŞEKİLDE ŞUBEMİZ YOKTUR
31 Mayıs 2011 Salı
30 Mayıs 2011 Pazartesi
28 Mayıs 2011 Cumartesi
27 Mayıs 2011 Cuma
Ajda Pekkan'dan Bakan'a şaşırtan sözler "Sizin için canımızı vermeye hazırız"
Ajda Pekkan, sahneden Bakan Egemen Bağış'a da seslenerek; "Sayın Bakanım her zaman sanat ve sanatçının yanında oluyorsunuz. Muhteşem vizyonunuzla hep ülkemizin önünü açıyorsunuz. İyi ki varsınız, hep olun. Sizin için canımızı vermeye hazırız. Siz hep yanımızda olun. Allah sizi başımızdan eksik etmesin" dedi.
(Milliyet)
MUHTEŞEM YÜZYIL
(Aşk-ı Derun)
25 Mayıs 2011 Çarşamba
SIDIKA HER AY BAYANYANI DERGİSİ'NDE...
MADAM SAKA
- Sıdıka kız... Niye ööle tek başına zifiri karanlıkta oturuyosun? Odanda zenci mi saklamaya çalışıyosun? Kimse çıkar dışarı o marsığı, baban ikinizi de öldürür...
- Anne ordan baksana karanlıkta ışıldıyo muyum?
- Yok bi bok gözükmüyo, körolmayası, yakıyorum ışığı. Söyle o zenciye çıblaksa giyinsin, açıyorum.... Sahi naapıyosun kız ööle karanlıkta manyak gibi?
- Dedim ya anne, ışıldıyo muyum diye bakıyorum. Koca nükleer santral yıkıldı cayır cayır radyasyon var gezegende. Belki de öldük, "tüketim durmasın, küresel ekonomi zarar görmesin" diye bize söylemiyolar.
- Bitmedi mi kız o nükleer şeysi. Televizyon gaste felan bi gram laf etmez oldu. Survivor'daki Nihat Doğan maceralarını gösteriyo hepsi. Sen de normal insanlar gibi ööle şeyleri takip etsene. Tutturmuş gezegen de gezegen diye. Sana ne faydası var salak kızım, gezegen getirip önüne bi tas çorba mı koyuyo?
- Dikkatli düşünürsen göreceksin Safiye Saka. Herşeyi bu gezegen koyuyo önümüze. O yoksa biz de yokuz.
- Mesaj verme lan anneye. Bak koca bakan bile çıktı söyledi, "Bekarlık nükleerden daha tehlikeli" dedi. Bu da kalkmış "Ne yapsam da esnaf bi koca bulup yuvamı kursam, bir an evvel üç çocuk yapsam, beyim Doblo alsa TOKİ'ye girsek" diye düşüneceğine, galaksiyi düşünüyo.
- Bir başka bakan da sana "şişman değil şişko" dememizi söyledi ama...
- Niyeymiş bana şişko deniyomuş? Koskoca Bakan'ın işi yok da özel kalemine "Bundan böyle Safiye Saka'ya şişko densin" diye talimat mı vericek? Uydurma şimdi, konuyu dağıtma. İlmen isbatlanmış işte, bekarların düzenli bi hayatı olmadığı içün, sapır sapır dökülüp ölüyolarmış, nerde kaldı nükleer?
- Orası doğru; ölülerin düzenli bir hayatı olur bak...
- Bişiy sorucam Sıdıka; Madam Küri evli diil miymiş? Radyasyonu bulan kadın o diil mi? Madam Küri'de Mösyö Küri diye bi adamla önce yuvasını kurmuş, sonra radyasyonu bulmuş, sonra da radyasyondan ölmüş. Bak herşey sırasıynan. Madem ananı, atanı diil Madam Küri'yi örnek alıyosun kendine, ozman evvela yuvanı kur, sonra radyumla plütonyumla felan istediğin şeyle uğraşırsın, kocan izin verirse.
- Afferin kız, sen bayaa biliyosun periyodik cetveli, elementleri felan. Plütonyum dedin de mi demin?
- Ne zannettin, gençliğimde ben de altın elementiyle uğraştım. Simgesi "Au", bulmacalarda çıkar hep... Aah ah... Çok uğraştım ben altın elementiyle. Mösyö Zekeriya Saka "araba alıcam" felan diye hep yattı benim altın elementlerinin üzerine. Düğünden sonra üç bilezik, abinin ve senin doğumunda takılan çeyrek altın elementleri, hepsini yidi baban. Mösyö eşşoğleşek...
- Oh madam, neler söylüyorsunuz?
- Az bile söylüyorum senin o kazma babana. Ömrümü yedi herif altın peşinde. Düğünde takılanları anında gasp etti. Sonra anamgil ölünce iki "Ata lira" kaldıydı, baca deliğine sakladıydım. Ne dayak yedim, yerini söylemedim. Herif eve "Define bulma cihazı" getirdi, üç gün evi aradı. Tam cihaz "düt düt " etti altınları buluyodu, bi punduna getirip dışarı attım bunu. Kapıyı kitledim içerden. Terlikle vura vura cihazın düdüğünü bozdum. Merdiven dayayıp balkon camını kırdı içeri girdi. Beni döverek konuşturamayacağını anlayınca abingili sobaya atmakla tehtid etti. Abin ufak tabi o zaman odun sobasına sığıyo. Evladım mevzuubahis olunca çıkardım verdim altınları. At yarışında "hop" diye yiyip yuttu kel varil. Sonra abinin sünnetinde altı tane çeyrek altın takıldıydı. Gizli yerim olan baca deliğini öğrendi diye o altınları da bahçedeki kümese sakladım. Asla bulamaz zannediyodum ama, bir gece sansar gibi kümese dalmış sinsi herif... Sen doğduğunda ise konu komşu, akrabalar yedi çeyrek altın taktılar. Bu sefer...
- Ay yeter anne anlatma, testere filmi gibi... Aferin iyi ki bekâr kalmamışsın, düzenli bir hayatın olmuş, muntazaman dayak yemişsin Mösyö Zekeriya Saka'dan.
- Mösyö deme kız babaya. Beyimdir, nikahlı kocamdır, ben derim ama sen diyemezsin. Sehven dayak yemişim felan etmişim, ama bilimsel olaraktan bekarlardan altı sene daha fazla yaşıycam.
- Bravo madam. Sözün bittiği yerden beş durak sonraki bi yerlerden doğru konuşuyosunuz.
- Kız ikide bir madam deyip durma. Burası Kürigillerin memleketi değil. Bu topraklarda kerhane patroniçelerine felan "Madam" derlerdi eskiden. Kerhane nerde? El cevap: ailenin olmadığı yerde. Kişi evli olsa, hanımıynan veya beyiylen haftanın belli günlerinde cinsi münasebette bulunup banyosunu etse, kerhaneye niye gitsin? Her türlü melânet bekarlarlan dulların başının altından çıkıyo. "Bu çocuk bitti öbürünü yapayım" diye düşüneceğine, ota boka kafayı takıyolar işte bööle. Yok efendim nükleer santralmiş, radyasyonmuş, uranyummuş... Al o zaman kapatıyorum ışığı. Madem nükleere, enerjiye karşısın, elektrik felan sana lazımlı değil, buyur yarasalar gibi karanlıkta otur.
- Peki pencereye rüzgar gülü takabilir miyim, ordan enerji üretsem.
- Sen bilirsin, aslında bize de kolaylık olur. Karakolda "Rüzgar gülü takarken pencereden düşmek suretiyle" diye ifade veririz. Bak söölüyorum, bu ışık açılmıycak Sıdıka Saka, terlik yağdırırım kafana. Baban gelsin adama "mösyö" dediğini de sööliycem. Karanlıklar kaltağı seni. (Mayıs Bayan Yanı Dergisi'nden)
22 Mayıs 2011 Pazar
21 Mayıs 2011 Cumartesi
Kaan Sezyum/Radikal: İnternet sansürü nasıl olacak?
... Şu sırada filtrelemenin ‘Romantik bir duygusallık’ olduğunu düşünenlerin dayandığı tek şey olan BTK’nın ‘Standart filtrede hiçbir şey değişmeyecek, yani şu andaki durum korunacak’ açıklaması. Uzaktan ve konuyu bilmeden bakıldığında olay gerçekten de böyle. Fakat biraz durumu biliyorsanız, ‘şu andaki internetin’ sayısı 10 binleri aşan (kimine göre 14 bin, kimine göre 60 bin), BTK tarafından ‘Erişime engelli’ siteye rahatça girdiğini de görürsünüz.
Bu engelli siteler arasında yerli-yabancı bağımsız haber siteleri, sivil toplum kuruluşları siteleri, aktivist çevreci siteleri ve hatta transseksüel forumları bile var (Forumların içeriğinde de ‘Kendime uygun boy ayakkabı nereden alabilirim?’ ya da ‘İstanbul’da gece nerelere gidebilirim, nasıl yaşarım?’ konulu yazışmalar bulunuyor).
Oysa 22 Ağustos’tan sonra bu sitelerin hiçbirine, hiçbir şekilde girilemeyecek. Çünkü bu tarihten itibaren DNS değiştirmek ve ‘şu andaki internete’ erişmek imkansız hale gelecek. Bu böyle bilinsin.
Tabii ki ‘Sansür yoktur’ diyebilmek için, DNS değiştirdiğinizde size değil, servis sağlayıcınıza bir yasal yükümlülük doğacak. Doğal olarak ISS’niz de sizin yüzünüzden zor durumda kalmamak için DNS değiştirmenizi geçersiz kılarak, sizin erişeceğiniz içeriği devletten gelen listeye göre düzenlemeye, filtrelemeye başlayacak.
Servis sağlayıcınız DNS değiştirmenizi de etkisiz hale getirecek, hatta bu denemelerinizi raporlamak zorunda bile kalacak. Bu, sağ ayakla sol kulağı göstermek olsa da sol kulağın memesinde ne yazık ki ‘sansür’ yazıyor olacağından gayet iyi niyetle yaptığımız çocuğumuzun adı yine sansür olacak.
İnternet-sansür-filtreleme üçgeninde kaç haftadır aynı şeyleri yazmaktan sıkıldığım için bu konuyla biraz daha ilgilenenlerin görüşlerini sizlere aktararak, karışık kafaları aydınlatma operasyonuna başlamak istiyorum. Alternatif Bilişim Derneği’nin hazırladığı ‘BTK’nın açıklamalarına yanıt’ başlıklı yazıda durumumuz çok net anlatılmakta:
Her şeyden önce Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) internet ortamının altyapı düzenleyici kurumu olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla, internet ortamını ‘sözde güvenli’ kullanım adı altında ‘filtrelemeye’ hukuken ne yetkilidir ne de görevlidir.
Söz konusu kurul kararının, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 4. ve 6. maddelerine dayandığı iddia edilse de, aslında bu maddeleri açık biçimde ihlal etmektedir. Bu kurul kararına kısaca bakacak olursak:
Kurum tarafından oluşturulacak beyaz ve kara listelerin hangi unsurlar gözetilerek hazırlanacağı bilinmediğinden, şeffaflık [1], sınırlamanın objektif nedenlere dayanması [2] ve yapılacak düzenlemelerde tarafsızlığın sağlanması [3];
Kara listede yer alan herhangi bir site için itiraz prosedürü açıklanmadığından, şeffaflık [4];
Oluşturulacak profiller üzerinden süzülmüş bir içeriğin, kullanıcılara zorunlu olarak sunulması nedeniyle, uluslararası normlara uygunluk [5];
Teknik olarak, İnternet Servis Sağlayıcıları’nı (İSS) kullanıcının bağlanmak istediği içeriği önce listelerden denetleyip, sonra bağlanmasına olanak tanımak zorunda bıraktığı için, bilgi güvenliği ve haberleşme gizliliğinin gözetilmesi [6];
Kararlar yurtiçindeki yer sağlayıcıları bağladığından, yurtdışındaki yer sağlayıcıların rekabet avantajı elde etmesi ve ‘Yurtiçi profil’de yurtdışındaki yer sağlayıcıların yer alamaması nedeniyle, adil rekabet ortamının tesisi [7];
İSS’leri, filtre aşma yöntemlerini engellemek ve sonuçları kuruma bildirmekle yükümlü kıldığı için ve söz konusu sonuçların hangi verileri içermesi gerektiği belirtilmediği için, kişisel veri gizliliğinin korunması [8] ihlal edilmektedir.
[1] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[2] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (d) ve (e)
[3] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j)
[4] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[5] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (f)
[6] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j) ve Madde 6 (c)
[7] 5809 sayılı kanun, Madde 6 (1) a ve b
[8] 5809 sayılı kanun, Madde 12
Bu engelli siteler arasında yerli-yabancı bağımsız haber siteleri, sivil toplum kuruluşları siteleri, aktivist çevreci siteleri ve hatta transseksüel forumları bile var (Forumların içeriğinde de ‘Kendime uygun boy ayakkabı nereden alabilirim?’ ya da ‘İstanbul’da gece nerelere gidebilirim, nasıl yaşarım?’ konulu yazışmalar bulunuyor).
Oysa 22 Ağustos’tan sonra bu sitelerin hiçbirine, hiçbir şekilde girilemeyecek. Çünkü bu tarihten itibaren DNS değiştirmek ve ‘şu andaki internete’ erişmek imkansız hale gelecek. Bu böyle bilinsin.
Tabii ki ‘Sansür yoktur’ diyebilmek için, DNS değiştirdiğinizde size değil, servis sağlayıcınıza bir yasal yükümlülük doğacak. Doğal olarak ISS’niz de sizin yüzünüzden zor durumda kalmamak için DNS değiştirmenizi geçersiz kılarak, sizin erişeceğiniz içeriği devletten gelen listeye göre düzenlemeye, filtrelemeye başlayacak.
Servis sağlayıcınız DNS değiştirmenizi de etkisiz hale getirecek, hatta bu denemelerinizi raporlamak zorunda bile kalacak. Bu, sağ ayakla sol kulağı göstermek olsa da sol kulağın memesinde ne yazık ki ‘sansür’ yazıyor olacağından gayet iyi niyetle yaptığımız çocuğumuzun adı yine sansür olacak.
İnternet-sansür-filtreleme üçgeninde kaç haftadır aynı şeyleri yazmaktan sıkıldığım için bu konuyla biraz daha ilgilenenlerin görüşlerini sizlere aktararak, karışık kafaları aydınlatma operasyonuna başlamak istiyorum. Alternatif Bilişim Derneği’nin hazırladığı ‘BTK’nın açıklamalarına yanıt’ başlıklı yazıda durumumuz çok net anlatılmakta:
Her şeyden önce Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) internet ortamının altyapı düzenleyici kurumu olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla, internet ortamını ‘sözde güvenli’ kullanım adı altında ‘filtrelemeye’ hukuken ne yetkilidir ne de görevlidir.
Söz konusu kurul kararının, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 4. ve 6. maddelerine dayandığı iddia edilse de, aslında bu maddeleri açık biçimde ihlal etmektedir. Bu kurul kararına kısaca bakacak olursak:
Kurum tarafından oluşturulacak beyaz ve kara listelerin hangi unsurlar gözetilerek hazırlanacağı bilinmediğinden, şeffaflık [1], sınırlamanın objektif nedenlere dayanması [2] ve yapılacak düzenlemelerde tarafsızlığın sağlanması [3];
Kara listede yer alan herhangi bir site için itiraz prosedürü açıklanmadığından, şeffaflık [4];
Oluşturulacak profiller üzerinden süzülmüş bir içeriğin, kullanıcılara zorunlu olarak sunulması nedeniyle, uluslararası normlara uygunluk [5];
Teknik olarak, İnternet Servis Sağlayıcıları’nı (İSS) kullanıcının bağlanmak istediği içeriği önce listelerden denetleyip, sonra bağlanmasına olanak tanımak zorunda bıraktığı için, bilgi güvenliği ve haberleşme gizliliğinin gözetilmesi [6];
Kararlar yurtiçindeki yer sağlayıcıları bağladığından, yurtdışındaki yer sağlayıcıların rekabet avantajı elde etmesi ve ‘Yurtiçi profil’de yurtdışındaki yer sağlayıcıların yer alamaması nedeniyle, adil rekabet ortamının tesisi [7];
İSS’leri, filtre aşma yöntemlerini engellemek ve sonuçları kuruma bildirmekle yükümlü kıldığı için ve söz konusu sonuçların hangi verileri içermesi gerektiği belirtilmediği için, kişisel veri gizliliğinin korunması [8] ihlal edilmektedir.
[1] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[2] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (d) ve (e)
[3] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j)
[4] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[5] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (f)
[6] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j) ve Madde 6 (c)
[7] 5809 sayılı kanun, Madde 6 (1) a ve b
[8] 5809 sayılı kanun, Madde 12
18 Mayıs 2011 Çarşamba
Çin in doğusundaki bostanlara sahip çiftçilere daha fazla para kazanmak için yetiştirdikleri karpuzlara aşırı derecede kimyasal verince Karpuzlar "infilak etti".
Çin Merkez Televizyonu nun haberinde , Ciangsu vilayetinin Danyang kenti çevresindeki bostanlarda çiftçilerin karpuzlara aşırı derecede "forchlorfenuron" adlı hızlı büyüme kimyasalı verdikleri ve bu kimyasalı çok geç bir aşamada uyguladıkları , neticede karpuzların patlayarak parçalandığı bildirildi.
Haberde , patlayan Karpuzlar "kara mayınlarına" benzetildi.
Liu Mingsuo adlı çiftçi , 3 hektarlık tarlasındaki karpuzların tümünün "tahrip olduğunu" belirterek , manzarayı "7 Mayıs ta 80 karpuzun patladığını saptadım , öğleden sonra sayı 100 e çıkmıştı , iki gün sonra ise artık saymaya bilgi gerek yoktu" diye anlattı.
Danyang civarında 20 çiftçinin sahip olduğu 45 hektarlık alandaki karpuzların tümünün ziyan olduğu belirtildi.
Çin de söz konusu ilacın kullanımı yasal değil ve ABD de de kivi ve üzümde kullanılıyor.
Haber , gerek yasal gerekse yasal olmayan kimyasalların tarımda , nasıl sağlığa zararlı ve aşırı derecede kullanıldığını gösteriyor.
Hükümet , daha önce , ürünleri daha çekici hale getirmek için gıda boyası ve tatlandırıcı gibi maddelerin aşırı kullanımı konusunda uyarıda bulunmuştu.
AA
POLİS BU OTOMOBİLİ ARIYOR
(Bag Özel) Aşırı hormon basılmış bir bezelye tanesiyle bombalı eylem yapılabileceği ihbarını alan polis, ilgililere dağıttığı bu fotoğrafla bezelye görünümlü patlayıcı hormon yüklü aracı arıyor.
Haberde , patlayan Karpuzlar "kara mayınlarına" benzetildi.
Liu Mingsuo adlı çiftçi , 3 hektarlık tarlasındaki karpuzların tümünün "tahrip olduğunu" belirterek , manzarayı "7 Mayıs ta 80 karpuzun patladığını saptadım , öğleden sonra sayı 100 e çıkmıştı , iki gün sonra ise artık saymaya bilgi gerek yoktu" diye anlattı.
Danyang civarında 20 çiftçinin sahip olduğu 45 hektarlık alandaki karpuzların tümünün ziyan olduğu belirtildi.
Çin de söz konusu ilacın kullanımı yasal değil ve ABD de de kivi ve üzümde kullanılıyor.
Haber , gerek yasal gerekse yasal olmayan kimyasalların tarımda , nasıl sağlığa zararlı ve aşırı derecede kullanıldığını gösteriyor.
Hükümet , daha önce , ürünleri daha çekici hale getirmek için gıda boyası ve tatlandırıcı gibi maddelerin aşırı kullanımı konusunda uyarıda bulunmuştu.
AA
POLİS BU OTOMOBİLİ ARIYOR
17 Mayıs 2011 Salı
BAG ÖZEL HABER: Daha önce obezlere "şişko" denmesini isteyen Sağlık Bakanı görme engelli bir vatandaşı da fırçaladıktan sonra kısa boylu vatandaşlara çattı!
BAG Özel.
Sağlık bakanı Recep Akdağ'ın bu kez de bir "cüce"ye sitem ettiği ileri sürüldü. Bir hastaneyi denetlediği sırada Endokrinoloji servisinde hipofiz tedavisi gören Mevlüt Tomakin(38) adlı bir yurttaşın "Geçinemiyoruz sayın bakanım" demesi üzerine vatandaşı kucağına alarak bir süre sevdikten sonra "Yahu bırak şimdi Mevlüt, senin masrafın ne kadar olacak da geçinemiycen Allah aşkına. Öyle ileri geri konuşmayı bırak, çekerim vallaha kulacıklarını" dediği idda ediliyor.
Sağlık bakanı Recep Akdağ'ın bu kez de bir "cüce"ye sitem ettiği ileri sürüldü. Bir hastaneyi denetlediği sırada Endokrinoloji servisinde hipofiz tedavisi gören Mevlüt Tomakin(38) adlı bir yurttaşın "Geçinemiyoruz sayın bakanım" demesi üzerine vatandaşı kucağına alarak bir süre sevdikten sonra "Yahu bırak şimdi Mevlüt, senin masrafın ne kadar olacak da geçinemiycen Allah aşkına. Öyle ileri geri konuşmayı bırak, çekerim vallaha kulacıklarını" dediği idda ediliyor.
16 Mayıs 2011 Pazartesi
14 Mayıs 2011 Cumartesi
10 Mayıs 2011 Salı
9 Mayıs 2011 Pazartesi
SIKILHAN'DAN
- Sıkılhan , alo. Dayın ben dayın Ömür Kartzambak. Bak ne diicem. Bana orda iki artı bir bi öğrenci evi ayarlayabilir misin? Kombi şart, sık duş alıcam. AVM'ye yakın olsun, Apartman'da Ligtivi çanağı bulunsun. İki kız ev arkadaşı da bakın etraftan. Ösym'den kaat geldi, İstanbul Siyasal'ı kazanmışım da.
- Harikasın dayım yaa... Azmettin sonunda ortamlara girmeyi başardın. Azimle deldin hakkaten yani. Yalnız nası direk siyasala girdin onu anlamış diilim. Daha ikinci sınav yapılmadı ki..
- Ne ikincisi? Ben birincisine de girmedim... Öyle bi kaat yollamışlar, "Sayın Ömür Kartzambak, merkezimiz sınav neticesinde tamamen ilmi metodlarla sizi Siyasal İlimler Fakültesine yerleştirmiştir" deye...
- Oha, sehven kere sehven... Çoyanlış,çoçoyanlış.
- Ne ohası, ne çoçosu şerefsiz? Hemmen komplocuların, derin ÖSYM'nin tuzağına düşme. Noolmuş sınava girmemişsem canım? Bilgisayarın gönlünden kopmuş göndermiş. Senin hazmedemediğin benim gibi, halkın içinden çıkmış bir Ömür Dayı'nın, bir gönül insanının, bir tabi'at adamının, bir fakülteye girmesi. Bu zihniyyet değil mi Ömür Dayı'yı arasına almamak içün bin dereden su getiren, bu zihniyyet değil mi "Sıkılhan, kızları topla da gelin bi lan" diye inleyen en kalbî çığlıklarımı yıllarca duymazdan gelen? "Tebrik ederim dayıcığım, gel ortamlara gir, kantinlere ak, âlemin cıvırı hepimize yeter, gel aramızda kızları pay edelim" diyeceğine, hemmen "yanlış olmuş, yuh olmuş!" Geçti artık o günler efendi, yaz şunu defterine kitabına:Ömür Dayı da payını alacak.
- Oh şurup. Dayı sen olayın mantığını kapmışın, kesin alırsın payını. Da, yanlış yerden istiyosun; taşeronluk işi filan değil ki bu, üniverste sınavı.
- Lan tamam, işin içinde bi yanlış olduğunu ben de biliyorum. Sen gene de tut evi, kızları getir. Çıkacaksa da yanlış orda ortaya çıksın. Hep beraber "Noolucak bu YGS'nin hali, bu ne talihsizliktir abi yaa" felan diye triplere girer dertleşiriz. Samimi bir ortam doğar, ilerleyen saatlerde, ne bileyim, bi kaç bira içilir, dividi seyredilir, derken alkolun da etkisiyle... Kapadıysan gerisini anlatmıyım. Alo...
- Harikasın dayım yaa... Azmettin sonunda ortamlara girmeyi başardın. Azimle deldin hakkaten yani. Yalnız nası direk siyasala girdin onu anlamış diilim. Daha ikinci sınav yapılmadı ki..
- Ne ikincisi? Ben birincisine de girmedim... Öyle bi kaat yollamışlar, "Sayın Ömür Kartzambak, merkezimiz sınav neticesinde tamamen ilmi metodlarla sizi Siyasal İlimler Fakültesine yerleştirmiştir" deye...
- Oha, sehven kere sehven... Çoyanlış,çoçoyanlış.
- Ne ohası, ne çoçosu şerefsiz? Hemmen komplocuların, derin ÖSYM'nin tuzağına düşme. Noolmuş sınava girmemişsem canım? Bilgisayarın gönlünden kopmuş göndermiş. Senin hazmedemediğin benim gibi, halkın içinden çıkmış bir Ömür Dayı'nın, bir gönül insanının, bir tabi'at adamının, bir fakülteye girmesi. Bu zihniyyet değil mi Ömür Dayı'yı arasına almamak içün bin dereden su getiren, bu zihniyyet değil mi "Sıkılhan, kızları topla da gelin bi lan" diye inleyen en kalbî çığlıklarımı yıllarca duymazdan gelen? "Tebrik ederim dayıcığım, gel ortamlara gir, kantinlere ak, âlemin cıvırı hepimize yeter, gel aramızda kızları pay edelim" diyeceğine, hemmen "yanlış olmuş, yuh olmuş!" Geçti artık o günler efendi, yaz şunu defterine kitabına:Ömür Dayı da payını alacak.
- Oh şurup. Dayı sen olayın mantığını kapmışın, kesin alırsın payını. Da, yanlış yerden istiyosun; taşeronluk işi filan değil ki bu, üniverste sınavı.
- Lan tamam, işin içinde bi yanlış olduğunu ben de biliyorum. Sen gene de tut evi, kızları getir. Çıkacaksa da yanlış orda ortaya çıksın. Hep beraber "Noolucak bu YGS'nin hali, bu ne talihsizliktir abi yaa" felan diye triplere girer dertleşiriz. Samimi bir ortam doğar, ilerleyen saatlerde, ne bileyim, bi kaç bira içilir, dividi seyredilir, derken alkolun da etkisiyle... Kapadıysan gerisini anlatmıyım. Alo...
5 Mayıs 2011 Perşembe
118 ve 80 olarak olarak tanındılar şimdi ise komşuların yardımıyla yaşıyorlar.
(Bag Özel) Firmanın yerlerine bir miki alarak kendilerini işten çıkarması üzerine bunalıma giren 118 ve 80 adlı gençler zor günler yaşıyor.
Galeri: Cahide Sonku'nun hayatı
Galeri: Ne idiler ne oldular.
Galeri: Ünlü ölüler.
Galeri: Bişeyin pençesindeki şöhretler.
Galeri: Ünlüler de kusar.
Galeri: Cahide Sonku'nun hayatı
Galeri: Ne idiler ne oldular.
Galeri: Ünlü ölüler.
Galeri: Bişeyin pençesindeki şöhretler.
Galeri: Ünlüler de kusar.
4 Mayıs 2011 Çarşamba
Ntvmsnbc: TİB, Ekşi Sözlük'ün hosting firmasına bir mektup göndererek sitenin alan adının barındırılmasının 'derhal' durdurulmasını talep etti.
Türkiye'nin en çok ziyaretçi toplayan forumlarından Ekşi Sözlük'ün kapatılması için hosting firmasına Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı'nca mektup gönderildi.
Mektupta, ekteki alan adlarının barındırılmasına derhal son verilmesi, aksi halde yasal işlemlere başvurulacağı belirtildi. Mektubun basına yansıması ve gerek firmanın gerekse vatandaşların TİB aleyhine suç duyurusu ve dava açma hazırlıklarına başlaması üzerine kısa bir açıklama daha yapan TİB, 'bir engelleme kararı yok' dedi. (Ntvmsnbc)
3 Mayıs 2011 Salı
Geçen yıl ile karşılaştırıldığında bu yıl ilk 20 yazarın yarattığı ciro önceki yıla göre yüzde 40, 5 artarak 55, 9 milyon liraya yükseldi. Yazarların elde ettikleri telif geliri ise 1, 1 milyon lira artarak 8, 1 milyon lira oldu.
Vatan Gazetesindeki Haber Linki...
Gözüm varsa gözüm çıksın. Ama bu tip haberler şahsımdan üzerine yatılmak üzere borç para istenmesine ve esnaf tarafından acımasızca kazıklanmama neden oluyor. Ayrıca ailem tarafından kendilerinden para kaçırmakla itham ediliyorum. Ben yokken evi karıştırıp gizli ziynet eşyaları arıyorlar. Halbuse ben yıllar önce yazdım: "Diyelim ki öyküsünü yazdın beş para etmez" diye:)) A.A
Gözüm varsa gözüm çıksın. Ama bu tip haberler şahsımdan üzerine yatılmak üzere borç para istenmesine ve esnaf tarafından acımasızca kazıklanmama neden oluyor. Ayrıca ailem tarafından kendilerinden para kaçırmakla itham ediliyorum. Ben yokken evi karıştırıp gizli ziynet eşyaları arıyorlar. Halbuse ben yıllar önce yazdım: "Diyelim ki öyküsünü yazdın beş para etmez" diye:)) A.A
2 Mayıs 2011 Pazartesi
Yaza incecik girin. Hollywood yıldızları "ayıcık" rejimiynen zayıflıyor.
* Sabah yarım kepekli armut, kirpi kukusu kadar beyaz peynir
* Öğlen, balık (lepistes)
* Akşam çeyrek çekirdek.
1 Mayıs 2011 Pazar
HARAKİRİ'DEN LEZZET LALESİ
Yeni Dergi Harakiri'de Kutlukhan Perker'in deseniyle tam sayfa hisli Bir A.A öyküsüyle beraber, bi de şööle bi tip olcak her ay.
* "La nostra istituzione non è responsabile per la perdita del bene"... Eyüp'deki İtalyan Lokantası La Cousine Cubbe'nin duvarında bu cümle yazıyor. Merak edenler için hemen söyliyelim bu cümle "Kaybolan eşyadan müessesemiz sorumlu değildir" demekmiş. İki dakka helaya gittim masanın üstünden çantasıyla beraber laptopumu yemişler. Ben hakkımı arayacak olunca da şef garson Bay Aşur Dangaz "Beyefendi biz oraya yazdık" diye yokuş yaptı. Yemekler tatsız, servis rezalet, garsonlar hırsız diyorum ben de. Hah... Men dakka dukka. Merak edenler için hemen söyliyeyim bu laf da arapça "Çalma kapımı çalarlar kapını" demektir. Buyur. Kapiş?
* Sürpriz kukileri, damak şenlendiren kuruvasan ve elmalı strudelleri özleyenler müjde... Nişantaşı Houchhi Cafe'nin Pasta Şefi Kudret, Siirt- Pervari'deki vatani görevini tamamlayıp mutfağa döndü.
* Tereyağlı sazan balığında ilk on adresten biri olarak kabul edilen Sapanca Kıyı Restaurant bugünlerde gurme misafirlerini "tadilat nedeniyle kapalıyız" yazısıyla karşılıyor.
İşletmeci Nusret Bey ve nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız eşi Behiye Anne'ye cep telefonlarından ulaşamadım ama lokantanın bekçisi Yeter Bey bana ufak bir dedikodu çıtlattı. Buna göre Behiye Anne alabalık ve sazanların bulunduğu havuzu dip köşe temizlemek için, balıkları kepçeleyip varillere koymuş, boşalttığı havuzu tahta fırçası, arap sabunu ve çamaşırsuyuyla ayna gibi yapmış. Ancak yeniden havuza konulan balıklar kısa süre sonra topluca ölmüşler. Kahveden döndüğünde yediyüz elli balığının çamaşırsuyundan zehirlenip öldüğünü öğrenen Nusret Bey, nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız Behiye Anne'yi havuza itip kafasına tırmıkla vurmuş. Behiye Anne şu anda sigorta hastanesinde iyileşmek için gün sayıyormuş...
* "Limon mu Sirke mi?" Turşu konusunda Adile Naşit ile Münir Özkul arasında geçen bu tatlı (ekşi mi demeliyim) çekişmeyi hepimiz biliriz. Japon Şef Sayakama bu soruya "Sönmemiş kireç" diyerek cevap veriyor. Ankara Lustral AVM'deki Suşi Lokantasının başaşçısı Mastır Şef Sayakama başarılı bir turşuda en güzel ekşinin sönmemiş kireçle elde edilebileceği konusunda iddalı. Doğrusu kireç kaymağına yatırılmış kara lahanayla yaptığı suşiyi yiyince kendisine hak vermeden edemedim. Çıkışta damağımda suşi tadı, kulağımda tonton Adile Teyze'nin masallarıyla sönmemiş kireç edinmek için nalburun yolunu tuttum.
* Hiç pil yaladınız mı? Damağın gerisiyle küçük dil arasında heyecanlı bir kaşıntı, ufak bir karıncalanma... (Eksi kutbu tavsiye ediyorum)
* Açık söylemem gerekirse ben tercihimi hep döşten yana kullanmışımdır. Evet, itiraf ediyorum ben bir döş tutkunuyum. Özellikle dana döş, hayvan etinin en lezzetli yeridir. Gurmeliğimin ilk yıllarından beri beni okuyanlar "Be allahın adamı dana gerdan üzerine yazdığın bunca hayranlık yazısı ne olacak o zaman?" diye soracaklar. Gelin size dana gerdandan döşe dönmemin sebebini anlatayım. Florya'nın köklü et lokantalarından Çombazlar Steak House dana döşünden yaptığı spesyallerle benim aklımı çeldi. Aşçı Turgay Bey "Hayvanı doğduğundan kesildiği ana kadar biz büyütüyoruz" diye açıklıyor bu lezzetin sırrını. Eti sinirli ve gergin olmasın diye hayvana her gün antidepresan verip Vivaldi dinletiyor, ahıra televizyon ve gazete sokmuyorlarmış.
LEZZET LALESİ
* Sürpriz kukileri, damak şenlendiren kuruvasan ve elmalı strudelleri özleyenler müjde... Nişantaşı Houchhi Cafe'nin Pasta Şefi Kudret, Siirt- Pervari'deki vatani görevini tamamlayıp mutfağa döndü.
* Tereyağlı sazan balığında ilk on adresten biri olarak kabul edilen Sapanca Kıyı Restaurant bugünlerde gurme misafirlerini "tadilat nedeniyle kapalıyız" yazısıyla karşılıyor.
İşletmeci Nusret Bey ve nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız eşi Behiye Anne'ye cep telefonlarından ulaşamadım ama lokantanın bekçisi Yeter Bey bana ufak bir dedikodu çıtlattı. Buna göre Behiye Anne alabalık ve sazanların bulunduğu havuzu dip köşe temizlemek için, balıkları kepçeleyip varillere koymuş, boşalttığı havuzu tahta fırçası, arap sabunu ve çamaşırsuyuyla ayna gibi yapmış. Ancak yeniden havuza konulan balıklar kısa süre sonra topluca ölmüşler. Kahveden döndüğünde yediyüz elli balığının çamaşırsuyundan zehirlenip öldüğünü öğrenen Nusret Bey, nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız Behiye Anne'yi havuza itip kafasına tırmıkla vurmuş. Behiye Anne şu anda sigorta hastanesinde iyileşmek için gün sayıyormuş...
* "Limon mu Sirke mi?" Turşu konusunda Adile Naşit ile Münir Özkul arasında geçen bu tatlı (ekşi mi demeliyim) çekişmeyi hepimiz biliriz. Japon Şef Sayakama bu soruya "Sönmemiş kireç" diyerek cevap veriyor. Ankara Lustral AVM'deki Suşi Lokantasının başaşçısı Mastır Şef Sayakama başarılı bir turşuda en güzel ekşinin sönmemiş kireçle elde edilebileceği konusunda iddalı. Doğrusu kireç kaymağına yatırılmış kara lahanayla yaptığı suşiyi yiyince kendisine hak vermeden edemedim. Çıkışta damağımda suşi tadı, kulağımda tonton Adile Teyze'nin masallarıyla sönmemiş kireç edinmek için nalburun yolunu tuttum.
* Hiç pil yaladınız mı? Damağın gerisiyle küçük dil arasında heyecanlı bir kaşıntı, ufak bir karıncalanma... (Eksi kutbu tavsiye ediyorum)
(Harakiri'nin 1. Sayısından kısaltılarak)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)