Birisi mizahla savaşıyor. Harakiri’nin bıçağı deler geçer çağ dışı siyah poşeti! Ve Allah interneti yarattı! Mizahla savaşın galibi ortada; mizah her zaman, beş sıfır galip!
Okuldan geldi, çantayı bir yana, okul önlüğünü öte yana fırlattı, çöktü bilgisayarın başına, erişti internet alemi huzuruna çocuk.
-Ödevin yok mu oğlum senin?
diye başına dikilen annesi.
-Coğrafya soruları var. Aydıncan Google’dan yanıtları bulacak, herkese e-mail’liyecek!
diyerek savuşturdu gözünü hiç ekrandan ayırmadan, müthiş bir hızla tuşları tıklayarak.
“Harakiri mizah dergisi 18 yaşından küçükler okuyamayacakmış!”
iletisi düştü ekranına.
“Okuma yazmamız var!”
diye yanıtladı, sonuna bir gülümseme işareti koydu. tıkladı, gönderdi.
“Siyah poşet içinde satılacakmış!.. Satın alırken kimlik gösterilecekmiş!..”
iletisi geldi karşı taraftan!..
“Bizim kapıcıya aldırırım. 18 yaşını bitirdiğinden beri 18 yıldan fazla geçmiş! Siyah poşeti çöp
için kullanırız..”
yanıtını yazıp tıkladı, gönderdi.
“Bizim evin kapıcısı yok!”
iletisi geldi karşı taraftan.
“Babana söyle, sizin eve bir kapıcı alsın! İşsizlik oranı düşer!”
yazdı, sonuna iki tane gülümseme işareti, iki ünlem ekledi, tıkladı, gönderdi.
“Sahte kimlik yapmak daha doğru”
iletisi düştü ekrana.
“Nasıl yapıcaz?”
yazdı hızla, tıkladı, gönderdi!
“Kimliğini önlü arkalı sken et, Cep telefonuna bluğtutla. Benim cebime gönder.”
“N’apcan?”
yazdı, tıkladı, gönderdi.
“Sken edip print edicem, doğum tarihini değiştiricem, bir daha sken edip PVC’lettirecem”
iletisi düştü ekrana.
“Sahte olduğu belli olmaz mı?”
yazıp tıkladı, gönderdi.
“Olmaz! Gayet nemli imza atıcam!” ve peşinde üç gülümseme işareti, üç ünlemli ileti düştü
ekrana.
“Güzel fikir! Barlara, diskolara giriş de işe yarar. Bluğtutlayıp gönderiyorum. Tsk.”
yazıp tıkladı, gönderdi iletiyi bluğ çağına girmemiş çocuk.
Gazete satıcısına, kimlik sorulmasına gerek olmayan kel bir beyefendi yanaştı.
-Bir düzine Harakiri!
diye gülümseyerek para uzattı.
-12 tane mi yani?
-Evet.
-Niye 12 tane alıyorsunuz?
-Bizim sokaktaki fırlama çocuklara dağıtıcam! Bir sivil itaatsizlik olarak!
diye yanıtladı, gayet muzırca sırıtıp aldı bir düzine dergiyi, uzaklaştı muzır adam.
Bluğ çağına ermemiş, çocuğun ekranına:
“Bu haftaki HARAKİRİ”için www.hrkr.com
iletisi düştü!
Birisi heykelle savaşıyor! mizahla savaşıyor. Mizahla savaşın galibi hep mizah olmuştur!
Birisi harakiri mi yapıyor? Bana mı öyle geliyor? Japonya’da değiliz ki! Harakiri bizim
coğrafyamızda görülen bir olay değil. Çok uzak doğu bir onur.
Hitler Almanya’sında kabare tiyatroları bir bir
yasaklanıyor, yasaklanmamış olanlar çok sıkı
denetleniyormuş. Bir tiyatroda oyun izlemekle görevli
gestapolar, birinci perde sonunda kulise
gelmişler surat bir karış! Hiç de memnun değildirler birinci perdenin sonundan.
Almanya’yı andıran, hayali, faşişt bir ülkede geçen oyunun perde sonunda komik;
-Ve büyük şef, siyah mersedesiyle köşeyi döndü!
diyormuş. O sırada Berlin’de sadece
Hitler siyah mersedesle dolaştığı için izleyici oyundaki
büyük şefin Hitler olduğunu anlayarak çılgınca alkışlamış birinci perdeyi. Gestapo oyuncuya;
-Yarın akşam “Ve büyük şef, siyah mersedesiyle köşeyi döndü!” denilmeyecek!
buyurmuş.
-Büyük şefin köşeyi siyah mersedesiyle döndüğünü söylemememi mi istiyorsunuz?”
diye sormuş oyuncu.
-Evet!”
diye bağırmış gestapo.
Devrisi akşam birinci perde sonunda şöyle demiş komik:
-Ve büyük şef köşeyi döndü. arabası siyah bir mersedes değildi elbette!
Bir önceki akşamdan çok daha müthiş, çoşkulu ve ardı arkası kesilmeyen bir alkışa boğulmuş
salon. Gestapolar sinirle tiyatroyu terk etmişler.
Öyküyü ben ustam
Haldun Taner‘den dinledim. Şöyle bağlamıştı sözü usta:
-Baskı rejimleri mizahçıyı, daha ince mizah yapmaya zorluyor.
Mizahın bıçağı bileniyor.
Birisi mizahla savaşıyor. Harakiri’nin bıçağı deler ve geçer çağ dışı siyah poşeti!..
Ve Allah interneti yarattı! Mizahla savaşın galibi ortada; mizah her zaman, beş sıfır galip!
AYDINLIK