Sevgili Lanbânu, koçum, yaşam koçum, aslanım… Şimdi şöyle; bizim ilişkimiz adeta bir uçuruma gidiyor, erkek arkadaşım Can’la hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Alışverişe gittiğimizde Can doberman almak istiyor ben korniş, ben rap cdsi almak istiyorum o spenç tavuğu alıp balkonda beslemek istiyor. Ben tektaş pırlanta istiyorum, o “yetmişbeşlik havşa başlı sac vidası ve akü suyu alalım aşkım” diyo. Ben birinci köprüden gidelim diyorum, o “motorla üsküdara geçelim ordan İcadiye Dolmuşları’na bineriz” diyo. Ben kumpirde pancar turşusuna karşıyım o bayılıyo. Geçenlerde yoğuşmalı kombi almak istiyodu bu, ben için için Fener 1907 Mağazasından sarı lacivert banyo terliği almak istediğim halde bu arzumu bastırıp sırf ilişkimiz kurtulsun diye yoğuşmalı kombi istiyomuş gibi yaptım. O dakka yoğuşmalı kombiden vazgeçip altılı set Kuzuluk Tabii Madensuyu ve Danimarka Vizesi almak istediğini söylemeye başladı. Ben bunu nasıl yola getiririm, ilişkimiz ne şekil kurtulur?
-İlişkinize küçük heyecanlar, tatlı süprizler katmalısınız. Minik çukulatalar, tatlı iççamaşırları, ipek, kaşmir, nohut… Tüketime dayalı birtoplumda maalesef bu tip anlaşmazlıklar oluyor, bu yüzden ilişkiler yıpranıyor, partnerler birbirlerinin dolgun saçlarını yolarak ayrılıyorlar. En eski taktiklerden “Gösterip Vermeme” olayı burda da işe yarar ilişkiye heyecan katar. Partneriniz yetmişbeşlik havşa başlı sac vidası almayı delice arzuluyor diyelim. Koşun siz ondan önce alın, saç renginizi değiştirip hafif makyaj yapın, sevdiği yemekleri pişirin, seksi iç çamaşırları giyip havşabaşlı sac vidalarını donunuzun içine koyun. Partner dondaki vidayı almak istedikçe “Başım ağrıyo… Bi saniye, Star tv de Desti izdivaç porogramı başlıyo onu izlemem lazım” filan diyerek yanından uzaklaşın. İki ayın sonunda size köpek olmazsa gelin yüzüme küçük minik tatlı süprizlerle tükürün.
* “Dobra olucam diye kobrayı öldürdü, afedersiniz”
Lanbânu lan! Açık konuşucam, ne de olsa sen de dobralığıyla tanınan bi insansın. Kız arkadaşım Sûdesu ile iki yıldır çıkıyoruz. Kendisi şu sıra herkesin yakasına yapışan “dobralık” rahatsızlığının pençesinde. Geçen sene moda olduğu üzere nobrandı kendisi. Bir önceki yıl, hodbin, ketum, sallapati, sarsak, yırtık ve huysuz dönemleri oldu. Ama hiçbir zaman ilişkimiz kendisinin dobra dönemi kadar zorlanmadı. Herşeyi pattadanak söylüyo ve yapıyo. Daha geçengün birlikte günbatımını seyrederken “Kenan kakam var” dedi. Elbette gayet insansal bi durum. Herşeyimizi paylaşıyoruz bunu da paylaşırız. Fakat bu herkese dobra. Biz bununla gün batımını bırakıp en yakındaki benzinciye gittik. Karı pompacıya “Dobra konuşucam, olduğum gibiyim, kakam geldi nereye yapabilirim” diye sordu. Ben klasik bi erkeğim böyle durumlara gelemiyorum. Sırtarmakta olan pompacıya bir kibrit çakıp hızla uzaklaştım ordan. Şu an Sudesu’ya karşı hiç bir şey hissetmiyorum, ayrılcak mıyız biz, naapalım?
-İlişkinizin heyecanı sönmüş, küçük farklı tadlar, minik bir elmas yüzük, romantik bir film çıkışı pab da küçük bir salata, yasemin yaprakları serpilmiş küvette küçük bir banyo sefası, cins bir ufak köpek… Bunlar birbirinizi yeniden keşfetmenizi sağlayacak tatlı renkler olucaktır. Partnerin saç rengini açsın, sen kokunu değiştir, üstüne vanilya kokusu sindir örneğin. Kulak memelerine kekremsi tadlar sür, ceplerine can eriği, çağla gibi iştah açıcı meyveler doldur. Birlikte yoga ve çömlek kursuna yazılın, kozmetik ve optikte dört taksit fırsatından yararlanın. Göreceksiniz ilişkiniz kurtulacak.
* “Sevgilimin ortanca oğlu benim donlarımı giyiyor”
Selam Lanbânu, 23 yaşlarında sağlıklı bir erkeğim. Partnerim, Fevriye fantezi okuyan bir şarkıcı. “Sanatçının yaşı olmaz” diyerekten aradaki yaş farkına rağmen üç yıldır birlikteyiz, mutlucanayız. “Canayız” diyorum, çünkü tam olarak mutlu değilceneyiz. Araya girenler var. Sevgilimin ortanca oğlu Nafiz, çok yüzsüz bi insan. Askerden döndüdöneli habire benden otlanıyo. Başlangıçta bir iki tişört alışverişi felan oldu, ben “ne güzel aramızda bi samimiyet oldu zıtlaşmayalım” gibisinden sevindim. Ama yüzverince afadersiniz adeta halıya sçtı bu. Sabah bi bakıyorum benim ayakkabıları giyip gitmiş. Fevriye bana parfüm aldı ayıptır söölemesi, bi kere sıkınmak kısmet olmadı kendime, hepsini Nafiz sürdü sürüştürdü. Ayrıyetten annemin yolladığı acur turşusundan bi lokma yiyemeden hepsini bitirdi. Çoraplarım, donlarım hepsine ortakçı çıkıyor. Fevriye ortanca oğlunu çok sevdiği için herife ses de edemiyorum. En son dövizli askerlik için biriktirdiğim cumhuriyet altınlarını bozdurup alt çenesini komple porselen diş yaptırdı. Ben o dişleri kırdım kırıcam, Fevriye yokken dalıcam lavuğa. İlişkiyi nerden kurtarabilirim.
-Gerilim yapmış o ilişki. Nafiz’i cami avlusuna bırakın diycem ama epey serpilmiş, bu yaştan soona olmaz. Küçük pembe haplar al, sakinleş. Fevriye saçının tonunu açsın. Evinizin bahçesine minik bir sera kurup çeri domatesleri yetiştirin. Salonun perdelerini değiştirip mutfakta beraberce çin yemeği yapmayı deneyin. Egzotik bi atmosferde başbaşa yapabileceğiniz kısa bir tatil de ilişkinize taze bir nefes getirecektir. Kalp şeklinde şekerlemeler, güzel bir şarap, ipek bir eşarp, yoga, bal maskesi, Kars kaşarı, tüvit bir tunik, angora hırka, sitar, baharatlı kokular, dilimlenmiş kiviyle birlikte servis edilen yaban güvercinleri… Bunları deneyin, olmazsa ayrılın.
Atilla Atalay'ın Nisan ayı Lemanyak yazısından alınmıştır