12 Aralık 2008 Cuma

BAYRAM SIKILHANI

- Sıkılhan, annen ben yavrum, evet. Seni Afrika’nın İncisi Zambezi’den arıyorum. Sakın “Ne
bezi?” diye espiri yapma, mizah o değil çocuğum, zaten sinirlerim tepemde…
- E hani siz, Kurban Bayramı Tatilinde bi Avrupa Ülkesine gideceğidiniz? Niçün tee
oralara gittiniz. Bu kriz ortamında daha az paraya Şirin sahil Kasabamız Şile’ye gidip Şile Bezi
görürdünüz hiç olmazsa.
- Baban Şengen Vizesini yedi Sıkılhan, o yüzden.
- Nahsı? Neçün ama
- Basbayaa pasaportun o sayfasını cayır cayır yedi. Zaten üç günlük seyehat vizesi
verinceye kadar, trilyon evrak istemişler, saatlerce süzüp tipimizi değerlendirmişler, bi takım
jimnastik hareketleri yapmamızı, düz çizgide yürümemizi, gözlerimiz kapalıyken işaret
parmağımızı burnumuza değdirmemizi, çarpım tablosunun yediler bölümünü ezbere saymamızı
istemişler, yeterince eziyet etmişlerdi. Fransa Orly Havaalanı’nda Piyer Adında bir güvenlik
görevlisi bizi sıradan ayırıp kenara çekince babana sinirden tik geldi.
- “Tikerim gümrüğünüzü, kapınızı çerçevenzi, ne kıymetli ülkeniz varmış lan” diye
girişmiştir.
- Yok gayet uygar, Avrupalı bir centilmen gibi vakur ve sakin bir şekilde kendine
denilenleri yaptı, bi tek sol gözü pıt pıt pıt seyiriyodu…
- “pıt pıt pıt” tan bişe olmaz, “pot pot pot” yahut “vik vik vik” şeklinde seyirmelere
karşıdır uygar dünya…
- Oldu ama… Mösyö Piyer, uygar dünyayı korumak, ilkel sızıntıları önlemek amacıyla
babana “Lutfen seyirmekte olan gözünüzün göz kapağını ters çeviriniz Mösyö” dedi.
- Iyk…
- Aynen öyle… Ben de durumun yarattığı huzursuz edici görüntüden ötürü “Iyk” dedim. Mösyö Piyer babanı bırakıp yıldırım hızıyla bana döndü. “Niyçün öyle tuhaf bir ses çıkardınız Madam, dilinizin altını görebilir miyim” dedi.
- Oha!
- Evet oha yani. Baban da herif benim dilimin altını görmek isteyince boş bulunup “Oha” dedi. Bu kez Piyer, beni dilim dışarda bırakıp bir göz kapağı kıvrık durmakta olan babana
bakarak “Yavaşça dilinizi çıkarın bayım, sizin de damağınıza bakıcam” dedi.
- Vay vay, iş çekiç örs ve üzengi kemiklerine doğru gidiyo.
- Evet, zannedersem gidicekti. Fekat bir göz kapağı ters çevrilmiş ve dili dışarıda olan babanı gören Amerika’nın Minesota Eyaleti’nden Yolanda adındaki küçük sarı bir kız çocuğu korkup çığlık atmaya başladı. O bağırınca zaten cümleten paranoyak olan uygar dünyanın başka
cazgır karıları paniğe kapılıp canavar düdüğü gibi öttü. Herifler “Dont muv .Fak fak fak, şit fak, şit fak” diye şakımaya başladılar. Fransısca İngilisce ve diğer uygar dünya dillerinde bi sürü
çığlık havada uçuştu.
- Oh mondiyö. Tam bir kaos çıkartmışsınız matmazel.
- Reca ederim dalga geçme Sıkılhan. Daha sonra bizi havaalanındaki özel bir odaya alıp iks
ışınıyla içimize baktılar, tek tek eşyalarımızı kokladılar, telefonlarımızı söküp sim kartları
konuyla ilgili özel eğitilmiş sincaplara yalattılar…
- Sincap mı?
- Bilemiyorum küçük köpek de olabilir. Hayvan telefonu, sim kartı fiti fiti yaladı, sonra gidip odanın köşesine işedi.
- Sincap odaya işeyince delirmiştir Piyer, titiz ve uygar bi insana benziyo kendisi… -
-Yok yok sincap işedi Piyer ferahladı. Eğer telefonu yaladıktan sonra işemez de hemen yanına çömelir kafasını sağa doğru çevirip kuyruğunu bukle yaparsa, söz konusu cihazda bombaya kumanda edecek bir düzenek bulunduğu anlamına geliyormuş. Telefon temiz olduğu için hayvan
işedi hepimiz rahatladık. Piyer avrupai bir nezaketle “San’atin ve aşkın başkenti Paris’e hoşgeldiniz” dedi. Gerçekten zarif bir adam, ben tam kendisinden iyi şarap ve peynir
tadabiliciimiz adresler almayı düşünüyordum ki baban delirdi. “İstemez, girmiyorum işte ülkenize madem” diye pasaportundaki Şengen Vizesi’ni yedi. Her neyse kapamalıyım, vize yok diye buraya geldik ama Zambezili yetkililer babanını eğitimli bir zürafaya koklatıyolar…
Bu haftaki Leman Dergisinden Alınmıştır