Balık demiş ki: "Ben öldükten sonra derin gölleri mikeyim" böyle bir argo deyiş var.
Kimileri kanmak bilmeyen bir iştahla çatır çatır etraflarına beton dışkılayıp denizleri ırmakları boz bulanık sulara çevirirken, endemik (Yalnızca bu topraklarda yetişen, dünyanın başka yerinde bulunmayan) bitkilerin üzerinde "duple yol" geçirirlerken, telli turnaların, balıkların köküne kıran sokarken böyle düşünüyorlar heralde.
Yani "Ben öldükten sonra..." diyorlar...
AVM ve GSM manyetiğinde, GDO lu ürünlerle yeşil görmeden balık yimeden büyüyen deli torunları (Üçer yavrıdan ortalama dokuz deli torun) onlara yaşamlarının son günlerini zehir edebilecek şekilde tohumlanıyor halbuki.
Bu denli hırs ve açgözlülükle zehirli bir bakteri gibi durmadan yetiştiği toprakları yiyenler, herşeyin "bittiği" günlerin uzakta, kendi yaşamlarının dışında bir tarihte olduğunu sanıyorlar.
Oysa bu tüketim ve bozunma hızıyla o günler pek yakın.
Dört tane telli turna kaldı.
Lüfer beş on yıla son nefesini verecek.
Arılar hâla kayıp...
Bozunma hızının farkında olmalısınız.
Deli torunları onları yalnızca kirli, gri bir gökyüzünün görünebildiği dev bir gökdelenin tepesine kitleyip, son kalan dişleriyle kemirsinler diye önlerine plastik parçaları atacaklar.
Deli torunlarınızı unutmayın.