... Şu sırada filtrelemenin ‘Romantik bir duygusallık’ olduğunu düşünenlerin dayandığı tek şey olan BTK’nın ‘Standart filtrede hiçbir şey değişmeyecek, yani şu andaki durum korunacak’ açıklaması. Uzaktan ve konuyu bilmeden bakıldığında olay gerçekten de böyle. Fakat biraz durumu biliyorsanız, ‘şu andaki internetin’ sayısı 10 binleri aşan (kimine göre 14 bin, kimine göre 60 bin), BTK tarafından ‘Erişime engelli’ siteye rahatça girdiğini de görürsünüz.
Bu engelli siteler arasında yerli-yabancı bağımsız haber siteleri, sivil toplum kuruluşları siteleri, aktivist çevreci siteleri ve hatta transseksüel forumları bile var (Forumların içeriğinde de ‘Kendime uygun boy ayakkabı nereden alabilirim?’ ya da ‘İstanbul’da gece nerelere gidebilirim, nasıl yaşarım?’ konulu yazışmalar bulunuyor).
Oysa 22 Ağustos’tan sonra bu sitelerin hiçbirine, hiçbir şekilde girilemeyecek. Çünkü bu tarihten itibaren DNS değiştirmek ve ‘şu andaki internete’ erişmek imkansız hale gelecek. Bu böyle bilinsin.
Tabii ki ‘Sansür yoktur’ diyebilmek için, DNS değiştirdiğinizde size değil, servis sağlayıcınıza bir yasal yükümlülük doğacak. Doğal olarak ISS’niz de sizin yüzünüzden zor durumda kalmamak için DNS değiştirmenizi geçersiz kılarak, sizin erişeceğiniz içeriği devletten gelen listeye göre düzenlemeye, filtrelemeye başlayacak.
Servis sağlayıcınız DNS değiştirmenizi de etkisiz hale getirecek, hatta bu denemelerinizi raporlamak zorunda bile kalacak. Bu, sağ ayakla sol kulağı göstermek olsa da sol kulağın memesinde ne yazık ki ‘sansür’ yazıyor olacağından gayet iyi niyetle yaptığımız çocuğumuzun adı yine sansür olacak.
İnternet-sansür-filtreleme üçgeninde kaç haftadır aynı şeyleri yazmaktan sıkıldığım için bu konuyla biraz daha ilgilenenlerin görüşlerini sizlere aktararak, karışık kafaları aydınlatma operasyonuna başlamak istiyorum. Alternatif Bilişim Derneği’nin hazırladığı ‘BTK’nın açıklamalarına yanıt’ başlıklı yazıda durumumuz çok net anlatılmakta:
Her şeyden önce Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) internet ortamının altyapı düzenleyici kurumu olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla, internet ortamını ‘sözde güvenli’ kullanım adı altında ‘filtrelemeye’ hukuken ne yetkilidir ne de görevlidir.
Söz konusu kurul kararının, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 4. ve 6. maddelerine dayandığı iddia edilse de, aslında bu maddeleri açık biçimde ihlal etmektedir. Bu kurul kararına kısaca bakacak olursak:
Kurum tarafından oluşturulacak beyaz ve kara listelerin hangi unsurlar gözetilerek hazırlanacağı bilinmediğinden, şeffaflık [1], sınırlamanın objektif nedenlere dayanması [2] ve yapılacak düzenlemelerde tarafsızlığın sağlanması [3];
Kara listede yer alan herhangi bir site için itiraz prosedürü açıklanmadığından, şeffaflık [4];
Oluşturulacak profiller üzerinden süzülmüş bir içeriğin, kullanıcılara zorunlu olarak sunulması nedeniyle, uluslararası normlara uygunluk [5];
Teknik olarak, İnternet Servis Sağlayıcıları’nı (İSS) kullanıcının bağlanmak istediği içeriği önce listelerden denetleyip, sonra bağlanmasına olanak tanımak zorunda bıraktığı için, bilgi güvenliği ve haberleşme gizliliğinin gözetilmesi [6];
Kararlar yurtiçindeki yer sağlayıcıları bağladığından, yurtdışındaki yer sağlayıcıların rekabet avantajı elde etmesi ve ‘Yurtiçi profil’de yurtdışındaki yer sağlayıcıların yer alamaması nedeniyle, adil rekabet ortamının tesisi [7];
İSS’leri, filtre aşma yöntemlerini engellemek ve sonuçları kuruma bildirmekle yükümlü kıldığı için ve söz konusu sonuçların hangi verileri içermesi gerektiği belirtilmediği için, kişisel veri gizliliğinin korunması [8] ihlal edilmektedir.
[1] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[2] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (d) ve (e)
[3] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j)
[4] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (e)
[5] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (f)
[6] 5809 sayılı kanun, Madde 4 (j) ve Madde 6 (c)
[7] 5809 sayılı kanun, Madde 6 (1) a ve b
[8] 5809 sayılı kanun, Madde 12