25 Mayıs 2011 Çarşamba

SIDIKA HER AY BAYANYANI DERGİSİ'NDE...


MADAM SAKA

- Sıdıka kız... Niye ööle tek başına zifiri karanlıkta oturuyosun? Odanda zenci mi saklamaya çalışıyosun? Kimse çıkar dışarı o marsığı, baban ikinizi de öldürür...

- Anne ordan baksana karanlıkta ışıldıyo muyum?

- Yok bi bok gözükmüyo, körolmayası, yakıyorum ışığı. Söyle o zenciye çıblaksa giyinsin, açıyorum.... Sahi naapıyosun kız ööle karanlıkta manyak gibi?

- Dedim ya anne, ışıldıyo muyum diye bakıyorum. Koca nükleer santral yıkıldı cayır cayır radyasyon var gezegende. Belki de öldük, "tüketim durmasın, küresel ekonomi zarar görmesin" diye bize söylemiyolar.

- Bitmedi mi kız o nükleer şeysi. Televizyon gaste felan bi gram laf etmez oldu. Survivor'daki Nihat Doğan maceralarını gösteriyo hepsi. Sen de normal insanlar gibi ööle şeyleri takip etsene. Tutturmuş gezegen de gezegen diye. Sana ne faydası var salak kızım, gezegen getirip önüne bi tas çorba mı koyuyo?

- Dikkatli düşünürsen göreceksin Safiye Saka. Herşeyi bu gezegen koyuyo önümüze. O yoksa biz de yokuz.

- Mesaj verme lan anneye. Bak koca bakan bile çıktı söyledi, "Bekarlık nükleerden daha tehlikeli" dedi. Bu da kalkmış "Ne yapsam da esnaf bi koca bulup yuvamı kursam, bir an evvel üç çocuk yapsam, beyim Doblo alsa TOKİ'ye girsek" diye düşüneceğine, galaksiyi düşünüyo.

- Bir başka bakan da sana "şişman değil şişko" dememizi söyledi ama...

- Niyeymiş bana şişko deniyomuş? Koskoca Bakan'ın işi yok da özel kalemine "Bundan böyle Safiye Saka'ya şişko densin" diye talimat mı vericek? Uydurma şimdi, konuyu dağıtma. İlmen isbatlanmış işte, bekarların düzenli bi hayatı olmadığı içün, sapır sapır dökülüp ölüyolarmış, nerde kaldı nükleer?

- Orası doğru; ölülerin düzenli bir hayatı olur bak...

- Bişiy sorucam Sıdıka; Madam Küri evli diil miymiş? Radyasyonu bulan kadın o diil mi? Madam Küri'de Mösyö Küri diye bi adamla önce yuvasını kurmuş, sonra radyasyonu bulmuş, sonra da radyasyondan ölmüş. Bak herşey sırasıynan. Madem ananı, atanı diil Madam Küri'yi örnek alıyosun kendine, ozman evvela yuvanı kur, sonra radyumla plütonyumla felan istediğin şeyle uğraşırsın, kocan izin verirse.

- Afferin kız, sen bayaa biliyosun periyodik cetveli, elementleri felan. Plütonyum dedin de mi demin?

- Ne zannettin, gençliğimde ben de altın elementiyle uğraştım. Simgesi "Au", bulmacalarda çıkar hep... Aah ah... Çok uğraştım ben altın elementiyle. Mösyö Zekeriya Saka "araba alıcam" felan diye hep yattı benim altın elementlerinin üzerine. Düğünden sonra üç bilezik, abinin ve senin doğumunda takılan çeyrek altın elementleri, hepsini yidi baban. Mösyö eşşoğleşek...

- Oh madam, neler söylüyorsunuz?

- Az bile söylüyorum senin o kazma babana. Ömrümü yedi herif altın peşinde. Düğünde takılanları anında gasp etti. Sonra anamgil ölünce iki "Ata lira" kaldıydı, baca deliğine sakladıydım. Ne dayak yedim, yerini söylemedim. Herif eve "Define bulma cihazı" getirdi, üç gün evi aradı. Tam cihaz "düt düt " etti altınları buluyodu, bi punduna getirip dışarı attım bunu. Kapıyı kitledim içerden. Terlikle vura vura cihazın düdüğünü bozdum. Merdiven dayayıp balkon camını kırdı içeri girdi. Beni döverek konuşturamayacağını anlayınca abingili sobaya atmakla tehtid etti. Abin ufak tabi o zaman odun sobasına sığıyo. Evladım mevzuubahis olunca çıkardım verdim altınları. At yarışında "hop" diye yiyip yuttu kel varil. Sonra abinin sünnetinde altı tane çeyrek altın takıldıydı. Gizli yerim olan baca deliğini öğrendi diye o altınları da bahçedeki kümese sakladım. Asla bulamaz zannediyodum ama, bir gece sansar gibi kümese dalmış sinsi herif... Sen doğduğunda ise konu komşu, akrabalar yedi çeyrek altın taktılar. Bu sefer...

- Ay yeter anne anlatma, testere filmi gibi... Aferin iyi ki bekâr kalmamışsın, düzenli bir hayatın olmuş, muntazaman dayak yemişsin Mösyö Zekeriya Saka'dan.

- Mösyö deme kız babaya. Beyimdir, nikahlı kocamdır, ben derim ama sen diyemezsin. Sehven dayak yemişim felan etmişim, ama bilimsel olaraktan bekarlardan altı sene daha fazla yaşıycam.

- Bravo madam. Sözün bittiği yerden beş durak sonraki bi yerlerden doğru konuşuyosunuz.

- Kız ikide bir madam deyip durma. Burası Kürigillerin memleketi değil. Bu topraklarda kerhane patroniçelerine felan "Madam" derlerdi eskiden. Kerhane nerde? El cevap: ailenin olmadığı yerde. Kişi evli olsa, hanımıynan veya beyiylen haftanın belli günlerinde cinsi münasebette bulunup banyosunu etse, kerhaneye niye gitsin? Her türlü melânet bekarlarlan dulların başının altından çıkıyo. "Bu çocuk bitti öbürünü yapayım" diye düşüneceğine, ota boka kafayı takıyolar işte bööle. Yok efendim nükleer santralmiş, radyasyonmuş, uranyummuş... Al o zaman kapatıyorum ışığı. Madem nükleere, enerjiye karşısın, elektrik felan sana lazımlı değil, buyur yarasalar gibi karanlıkta otur.

- Peki pencereye rüzgar gülü takabilir miyim, ordan enerji üretsem.

- Sen bilirsin, aslında bize de kolaylık olur. Karakolda "Rüzgar gülü takarken pencereden düşmek suretiyle" diye ifade veririz. Bak söölüyorum, bu ışık açılmıycak Sıdıka Saka, terlik yağdırırım kafana. Baban gelsin adama "mösyö" dediğini de sööliycem. Karanlıklar kaltağı seni.  (Mayıs Bayan Yanı Dergisi'nden)