28 Şubat 2010 Pazar

ŞAHİN K. KAHVALTIYA ÇAĞIRILACAK MI?

‘4 yapraklı yonca’ kahvaltıda yok
Başbakan Erdoğan, açılım kahvaltısının ikincisini sinema sanatçılarıyla yapacak. Yeşilçam’ın 4 yapraklı yoncası Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik katılmıyor. Kahvaltıya çağrılmadığını belirten Girik, “Birlik beraberlik, demokratik açılım adına yapılan toplantıya bile davet edilirken ayrım yapılıyor” dedi
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta sonu ilkini müzik dünyasının ünlüleriyle yaptığı demokratik açılım kahvaltısının ikincisini sinema dünyasının önde gelen isimleriyle yapacak. Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in organize ettiği kahvaltıya Yeşilçam’ın 4 yapraklı yoncası Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik ise katılmıyor. (Milliyet)

ŞÖHRETSE ŞÖHRET İZLENİLİRLİKSE İZLENİRLİK! "HALK ONU TANIMIYOR, BİLMİYOR" DİYEBİLİR MİSİNİZ?


İLK KAHVALTIYA DAVET ALAN FAİKSİZ SAFİYE, NİHAT DOĞAN VB. GİBİ "HER ZAMAN GÜNDEMDE KALMAYI BAŞARABİLMİŞ, GÖZ ÖNÜNDE OLMUŞ" İSİMLER DÜŞÜNÜLÜRSE, NÜFUSUN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU TARAFINDAN "EROTİC- COMEDY" ESERLERİYLE TANINAN, ÇOK İZLENİLDİĞİ VE ÜNÜ KUŞKU GÖTÜRMEYEN ŞAHİN K. DA KAHVALTIYA DAVET EDİLİNMELİDİR.
SEÇKİNCİ ELİTİST TAVIRLARIN ALEMİ OLMAMALIDIR, OLMASIN....

27 Şubat 2010 Cumartesi

BAG ÖZEL HABER DAKİKA DAKİKA OSCAR GELİŞMELERİNİ KOVALAMAYA DEVAM EDİYOR: TARKAN OSCAR ÖDÜLLERİNİ İZLEMEK İÇİN HÜCRESİNE TV İSTEDİ Mİ! BAKIN NE İSTEDİ

Kuzu Operasyonu çerçevesinde uyuşturucu bulundurduğu iddiasıyla göz altına alınan Mega Star Tarkan'ın hcresine televizyon verilmesi için nöbetçi savcıya avukatı aracılığıyla dilekçe verdi... (BAG Özel)

BAG ÖZEL HABER: BÜLENT ÖZVEREN "YUNAN JÜRİSİ AVATAR'A OY VERECEK YİNE BİLDİK KUMPAS" DEDİ

Çok gelişme oluyo naapıcağımızı bilemiyoruz... Bülent Özveren de bunadı galiba...

(BAG ÖZEL HABER) OSCAR TÖRENLERİ NEDENİYLE YARIN BELEDİYE OTOBÜSLERİ VE KÖPRÜLER ÜCRETSİZ OLACAK

Gelişmeler az sonra BAG'ta...

MÜBAREK OSCAR TÖRENLERİ GELDİ ÇATTI. TATLI BİR HUZURSUZLUK, SEVİMLİ BİR TELAŞ KAPIDA.

Eleştirmenlerin çoğunun favori filmi Avatar olsa da, bu sene yeni oylama sistemi Avatar'ın şansını azaltıp, The Hurt Locker'ın heykelciği alarak süpriz yapabileceği kanısında. Kathryn Bigelow ismi ise "En İyi Yönetmen" ödülünü alması halinde Oscar tarihine bir ilke damgasını vuracak gibi görünüyor.
Sinemaseverlerin merakla beklediği ve bu sene 82’ncisi düzenlenecek olan Oscar ödül töreni 7 Mart Pazar gecesi sahiplerini bulacak. Her sene Şubat ayından gerçekleşen törenin bu yıl Mart ayında gerçekleşme sebebi ise Kanada’da gerçekleşen Kış Olimpiyatları ile kesişmesi olarak açıklandı.

Kodak Theater`da gerçekleşecek olan geceyi ise Hollywood’un iki ünlü aktörü Steve Martin ve Alec Baldwin beraber sunacak.Sinema dünyasının en prestijli ödülleri Oscar'ın adayları 2 Şubat günü Anne Hathaway ve Akademi Başkanı Tom Sherak sunumuyla açıklandı. Uzun yıllardır 5 filmin yarıştığı En İyi Film dalında bu sene sürpriz bir şekilde 10 aday yarışıyor. Beklendiği gibi favori filmler 'Avatar' ve 'The Hurt Locker' (Ölümcül Tuzak) En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri dâhil en fazla adaylık kazanan filmler oldular. Bunun yanı sıra Quentin Tarantino'nun yönettiği “Inglourious Basterds” (Soysuzlar Çetesi), en iyi film kategorisi de olmak üzere sekiz dalda aday.
İŞTE BU SENENİN OSCAR ADAYLARININ TAM LİSTESİ
En İyi film

The Hurt Locker/Ölümcül TuzakAvatarAn EducationDistrict 9/ Yasak Bölge 9 The Blind SideInglourious Basterds/ Soysuzlar ÇetesiA Serious ManUp/ Yukarı BakUp in the Air/ Aklı HavadaPrecious: Based on the Novel Push by Sapphire
En İyi Yönetmen

James Cameron (Avatar)Kathryn Bigelow (The Hurt Locker)Quentin Tarantino (Inglourious Basterds)Lee Daniels (Preciosus)Jason Bateman (Up in the Air)
En İyi Erkek Oyuncu

Jeff Bridges (Crazy Heart)George Clooney (Up in the Air)Colin Firth (A Single Man)Morgan Freeman (Invictus)Jeremy Renner (The Hurt Locker)
En İyi Kadın Oyuncu

Sandra Bullock (The Blind Side)Helen Mirren (The Last Station)Carey Mulligan (An Education)Gabourey Sidibe (Precious)Meryl Streep (Julia & Julia)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

Matt Damon (Invitus)Woody Harrelson (The Messenger)Christopher Plummer (The Last Station)Stanley Tucci (The Lovely Bones)Christoph Waltz (Inglourious Basterds)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Penelope Cruz (Nine)Vera Farmiga (Up in the Air)Maggie Gyllenhaal (Crazy Heart)Anna Kendrick (Up in the Air)Mo'Nique (Precious)
En İyi AnimasyonCoraline (Henry Selick)Fantastic Mr. Fox (Wes Anderson)The Princess and the Fog (John Musker and Ron Clements)The Secret of Kelles (Tomm Moore)Up (Pete Docter) En İyi Orijinal SenaryoThe Hurt Locker (Mark Boal)Inglourious Basterds (Quentin Tarantino)The Messenger (Alessandro Camon ve Oren Moverman)A Serious Man (Joel Coen ve Ethan Coen)Up (Bob Petersan, Pete Docter)
En İyi Uyarlama SenaryoDistrict 9 (Neil Blomkamp and Teri Tatchell)An Education (Nick Hornby)In the Loop (Jesse Armstrong, Simon Blackwell)Precious (Geoffrey Flechter)Up in the Air (Jason Reitman, Sheldon Turner)
En İyi Yabancı FilmAjami (İsrail)El Secreto de sus Ojos (Arjantin)The Milk of Sorrow (Peru)Un Prophete (Fransa)The White Ribbon (Almanya)
En İyi Görüntü YönetmeniAvatarHarry Potter and the Half-Blood PrinceThe Hurt LockerInglourious Basterds The White Ribbon
En İyi Sanat YönetmeniAvatarThe Imaginarium Of Doctor ParnasusNineSherlock HolmesThe Young Victoria
En İyi KostümBright StarCoco Before ChanelThe Imaginarium Of Doctor Parnasus NineThe Young Victoria
En İyi Belgesel (Uzun)Burma VJ (Anders Østergaard)The Cove (Louie Psihoyos)Food Inc. (Robert Kenner and Elise Pearlstein)The Most Dangerous Man in America: Danniel Ellsberg and the Pentagon Papers (Judith Ehrlich and Rick Goldsmith)Which Way Home (Rebecca Cammisa)
En İyi Belgesel (Kısa)China's Unnatural Disaster: The Tears of Sichuan Province (Jon Alpert ve Matthew O'Neill)The Last Campaign of Governor Booth Gardner (Daniel Junge ve Henry Ansbacher)The Last Truck: Closing of a GM Plant (Steven Bognar ve Julia Reichert)Music by Prudence (Roger Ross Williams ve Elinor Burkett)Rabbit à la Berlin (Bartek Konopka ve Anna Wydra)
En İyi Kurgu AvatarDistrict 9The Hurt LockerInglourious BasterdsPrecious: Based on the Novel 'Push' by Sapphire
En İyi MakyajIl DivoStar TrekThe Young Victoria
En İyi MüzikAvatarFantastic Mr. FoxThe Hurt LockerSherlock HolmesUp
En İyi ŞarkıAlmost There - Randy Newman (The Princess and the Frog)Down in New Orleans - Randy Newman (The Princess and the Frog)Loin de Paname - Reinhardt Wagner, Frank Thomas (Paris 36)Take It All - Maury Yeston (Nine)The Weary Kind - Ryan Bingham ve Bone Burnett (Crazy Heart)
En İyi SesAvatarThe Hurt LockerInglourious BasterdsStar TrekUp
En İyi Görsel EfektAvatarDistrict 9Star Trek
En İyi Kısa AnimasyonFrench Roast (Fabrice O. Joubert)Granny O'Grimm's Sleeping Beauty (Nicky Phelan ve Darragh O'Connell)The Lady and the Reaper (Javier Recio Gracia)Logorama (Nicolas Schmerkin)A Matter of Loaf and Death (Nick Park)
Türkiye sinemalarına Oscar’a aday en iyi 10 film arasından sadece 2 filmin vizyona girmemesi, aslında filmleri yorumlamak açısından oldukça bizleri şanslı kılıyor. Otoriteler ‘En iyi film’ kategorisinde Avatar ve The Hurt Locker’ın büyük çekişme içerisinde olduğunu söylese de bu sene Oscar jürisinin oylamasında gerçekleşen bu değişiklikle Avatar’ın heykelciği alma konusunda aleyhine bir durum olarak değerlendiriliyor.
Bu yıl oylama sisteminde değişikliğe gidiliyor
“En İyi Film” seçiminde 1945 senesinden beri oy kullanımı sırasında sadece bir film için oy veriliyordu. 2010 senesinde aday olacak 10 film içerisinden seçim yapacak olanlar en çok beğendikleri film dışında en çok beğendikleri ikinci ve üçüncü film için de oy verecekler. Yeni sisteme göre, Akademi üyeleri en beğendikleri filmi seçmek yerine, aday olan 10 filmi 1’den 10’a kadar sıralayacaklar. Üyelerin yüzde 51’i tarafından “en iyi film” olarak 1’inci sırada gösterilen film Oscar’ı kazanmış olacak. Ancak bu durum, düşük bir olasılık olarak gösteriliyor.Bir filmin oylama sonunda yüzde 51’i bulamaması halinde, sıralamada jüri tarafından en az oy alan “en iyi film” olarak tercih edilen film, oylama dışı bırakılacak. Bu durumda, bu filmi birinci sırada seçen jürilerin ise ikinci olarak belirledikleri (ikincide de yüzde 51’i geçmezse üçüncü belirledikleri) film esas alınıp, oylar tekrar dağıtılacak. Aday filmlerden herhangi birisi yüzde 51’i bulana kadar eleme ve tekrar oy dağıtımı yapılacak.
And the Oscar goes to…
En İyi Yönetmen kategorisinde yer alan adaylar arasında 1 kadın, 4 erkek adayla savaşacak. Önemli iki not verecek olursak; 82 yıllık Oscar tarihi boyunca bu kategoride sadece dört kadın yönetmen aday gösterildi. Daha ilginci ise Oscar tarihinde hiçbir kadına ‘En İyi Yönetmen’ ödülünün verilmedi. ‘The Hurt Locker’ın kadın yönetmeni Kathryn Bigelow’un bu kategoride ödülle dönmesi sanki Avatar’ı da en iyi film yapar gibi hissettiriyor bize. (Ya da tam tersi En İyi film; The Hurt Locker, En İyi Yönetmen; James Cameron )
En iyi erkek adaylar arasında, ülkemizde henüz vizyona girmeyen fakat geçtiğimiz İf Film Fesitvali’nde izleme şansı bulabildiğimiz Crazy Heart filmindeki (kemeri ve ön düğmesi hep açık pantolonu, rahat, umursamaz ve bezgin karakteriyle ) oyunculuğuyla (HİÇ OSCAR KAZANMAYAN) Jeff Bridges Oscar’ı kapar gibi görünüyor. Ancak Invictus filmindeki Morgan Freeman’ın canlandırdığı Mandela performansıyla sürpriz yapabilir. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ya gelirsek, The Blind Side'daki rolüyle ikinci baharını yaşayan Sandra Bullock’a kesin gözüyle bakılıyor. (Medyatava)

26 Şubat 2010 Cuma

MEMLEKETTE İYİ ŞEYLER DE OLUYOR: 760 SAYFALIK KADIN DERGİSİ PİYASADA...

CENGİZ SEMERCİOĞLU / HÜRRİYET
Vogue’la gelen rekabet
Yıllardır geldi, geliyor, gelecek derken efsane kadın dergisi Vogue, bu hafta sonu ilk sayısıyla piyasalara çıkıyor.
Türkiye’ye yıllardır adım atmayan Conde Nast grubu geçen yıl Doğuş Grubu’yla anlaşmıştı, Vogue bu anlaşmanın ilk ürünü...Derginin ilk sayısı önceki gün elime geçti, 562 sayfa tuğla gibi...Peşinen söyleyeyim kadın okurların bu kadar kalın dergiler hakkında bir şikayetleri var.Böyle kalın dergileri masanın üzerine yatırıp okumaktan başka şansları yok.Kucaklarına alamazlar, kuaförde karıştıramazlar, plajda rahat okuyamazlar, yanlarında taşıyamazlar...
O yüzden 562 sayfalık tek parça bir tuğla yerine bir-iki ekli dergi vermek her zaman okur açısından daha kullanışlı.
Mesela ben Vogue’u eve götüreyim dedim vallahi üşendim, gazetede karıştırırım diye bıraktım.Ancak ilk sayı bu, gösterişli olma çabasını anlıyorum.İlanların da maşallahı var, 89 sayfa ilandan sonra başlıyor dergi, toplam ilan sayısı da 250 civarında..
Gösteriş dedim ya, editoryal anlamda da var bu; Vogue’un ilk sayısı tribüne şov yapar nitelikte.Fotoğrafçılar hep Vogue’un efsane isimlerinden seçilmiş, modellerin tamamı yabancı...New York’ta, Mardin’de, İstanbul’da, Bodrum’da yapılan çekimlerde hep yabancı ekiplerin imzası var.Bunun hep böyle devam etmesi imkansız, prodüksiyonlar mecburen yerlileşecek asıl o zaman Vogue Türkiye’nin diğer Vogue’lara göre nerede durduğunu göreceğiz.Bu haliyle Vogue’un pek çok edisyonundan ışıltılı, son olarak Brezilya edisiyonunu gördüm bizimkinin yanında çok sönük kalır.Zaten Conde Nast’ın yöneticileri de Vogue Türkiye’yi çok beğenmişler.Diğer yandan Vogue’un kadın dergileri piyasasına hareketlilik getirdiği kesin.Okur kaptırmamak isteyen diğer kadın dergileri de atağa kalkmaya başladı.
Mesela Elle dergisinin Mart sayısı da 560 sayfa hazırlandı, yanında 200 sayfalık Catwalk eki de var, toplam da 760 sayfa...Voaav...
Diğer moda dergileri de aynı şekilde atakta...
Kadın dergisi okumanın daha da keyifli olacağı bir döneme giriyoruz

BAG DİYOR Kİ: ... O masrafı bize yapın, o kadar paranın miniminnacık bi kısmını bize verin. O kadar kağıt için harcanan ormanı yakacak odun olarak da verebilirsiniz. Karşılığında ne mi yaparız? İşte günün fıkraası.
GÜNÜN FIKRAASI: Şöyle kalantordan bir adam, heybetli arabasını flaşörlerini yakarak ünlü bir şarküterinin önüne bırakıp, hızla dükkâna dalmış. O sırada kaldırımda dolaşan bir dilenci, gösterişli arabayı ve dükkâna giren sürücüyü görünce, çıkışta adamdan biraz para istemek üzere şarküterinin önünde beklemeye koyulmuş... Çulsuz dilenci, dükkânın çeşit çeşit mezelerle dolu vitrinine burnunu dayayıp beklerken, içerden az önce giren adamın sesi duyuluyormuş... “ Yarım kilo kuşgönü pastırma ver ordan, bizim damat pek sever... Şu otlu peynir kalıbını da tart, bayılır bizim damat. Az bi kornişon turşuyla, Anzer Balı da alıcam damada ...” Adamın alışverişi sürdükçe dilenci yutkunmaktan bir hal olmuş... Derken, adam yine damadının çok sevdiğini söylerek iki kangal da sucuk alıp hesabı ödemiş... Dilenci, dükkân çıkışında adamın önünü kesip “Af buyur beyim” demiş, “istemeden alışverişine kulak misafiri oldum. Ne aldıysan hepsinin başında bizim damat pek sever dedin. Hiç böyle kayınpeder de görmedim, ayıptır sorması, ne yapar, hikmeti marifeti nedir senin şu damadın?” Adam dilenciye şöyle bir bakıp pişkin pişkin sırıtarak, “Hiç” demiş. “Benim kızı beceriyo ya hergele”... Dilenci duyduklarına bozulup, sözünü esirgememiş...
“Be allahın adamı, sen bana şurdan çeyrek ekmeğe kaşar al, ben senin yedi sülaleni becereyim”

KRİZ ŞİMDİLİK YATIŞTI, BORSANIN ATEŞİ DÜŞTÜ, PİYASALAR NORMAL SEYRİNE ŞEETTİ






















25 Şubat 2010 Perşembe

SİGARA İÇENLERİN IQ SU DÜŞÜK OLUYORMUŞ. BU REKLAMI YAPABİLEN HAYAL EDEN ŞAHSIN IQ SU YÜKSEK ÖYLE Mİ?



Lan, bu kadar çok vurmayın tiryakilere. Yok gerizekâlı, aptal, vay efendim, pis kokuyo, hastalık saçıyo, cüzamlı, sapık... Yüce gönüllü halkımız daima mağdurun yanındadır, tutar ertesi gün cümleten sigaraya başlar bak.
Ayrıyetten siz de dötünüze, santral bacası sokuyosunuz, otomopil egsozlarını somura somura emiyosunuz, GDO lu mısırı koçanıyla dilliyosunuz, radyasyon saçan baz kuleleriyle... hermeyse... ikiyüzlüsünüz, kimsenin sağlığını düşündüğünüz felan yok yok, biliniyo, hissediliyo, kanser patlaması bekleniyo. Sizinle kim dalga geçsin, sizi kim aşağılayıp itsin kaksın? Hepsine birden savaş açın, inandırıcı olun, görelim delikanlılığınızı...
Vur deyince öldürmeyin gözüm.

LATİF DEMİRCİ/ Hürriyet


24 Şubat 2010 Çarşamba

İç mihrak değil iç sıkıntısı

Penguen'de gündeme dair çok çağrışımlı karikatürler çizen Cem Dinlenmiş, iç mihraklara değil, içsel yolculuğa odaklandığı yeni sergisi 'Dahiliye'yle 13 Mart'a kadar Galeri x-ist'te. (Radikal)

BU HAFTAKİ LEMAN KAPAĞI




İLİŞKİ UZMANI VE YAŞAM KOÇU SARI DOBRA LANBANU OHNUR: DÜNYA İLİŞKİ UZMANLARI KONGRESİ'NDEYDİM


Dünya ilişki, kendini sevme ve tüketim uzmanları kongresi Teksas'ta Dolores Plaza Oteli Kongre Salonunda toplandı sevgili ilişki tutkunları.
Dünyanın dört bir tarafından gelen ilişki uzmanları kongreye bildiriler sundular küçük minik tatlı sürprizler yaşadılar, otelden havlu çalıp açık büfede tereyağlı mısır ve Teksas Keçi Peyniri yediler, ilişki yaşadılar...
Ben de bu kısa tatil boyunca İlişki Uzmanı Wilfırıt. C. Simson'l a bi ilişki yaşadım. İki uzman olarak gerçekten de başarılı bir kısa ilişki yaşadık. Ben Wilfırıt'ın "Kadınları Anlamada Bin Önemli adım. Ölmeden Önce Yaşamanız Gereken 101 İlişki. Niçin Kendimize Aynakıç Bir Tekne ve Tek Motorlu Uçak Almalıyız. Aptallar İçin İlişki Kuralları" adlı kitaplarının Türkçede yayın haklarını aldım. O da benden "Dobra ve Sarı, Sevgiliye Yüz Küçük Sürpriz" adlı kişisel gelişim kitaplarımla, "Butik Otelde Füme Somon" adlı gri ve pembe kapaklı aşk romanımın yayın haklarını aldı.
Kongre süresince tam dokuz gün boyunca birbirimize emek harcadık, bitti. Ama güzeldi...

KONGREDEN KISA NOTLAR...

* Geçen yıl dünya genelinde bir tirilyon ilişki yaşandı. Yaklaşık 400.000 ilişki "Olası erken boşalma sorunu nedeniyle" geri çağırıldı.
* Bir milyon kişi uzmanların tavsiyesiyle küçük kırmızı iç çamaşırları giyerek ofiste partnırına minik tatlı bir sürpriz yaptı. Fotokopi makinasında apış arasını görüntüleyerek fantaazi yaptı ilişkiye renk getirdi. 750.000 kadın ilişkiye heyecan katmak için 4 trilyon kez saç modelini değiştirdi.
* Bu yılki ilişkiler boyunca 410.000 tektaş yüzük tüketilirken, angora, tüvit ve tiftik tüketimi liderliğini korudu. Üçlü priz ve baldo princi piyasası ise ilişkilerden her zamanki gibi onbinde dört oranında pay aldı. Küçük minik çikolata drajeleri, peluş oyuncak tüketimi katlanarak arttı. Çi va va cinsi küçük köpek talebi karşılanamadı. Otomotiv sektörü karacamlı dörtçeker jip saçtı...
* İlişki Sektörü estetik cerrahi sektörüyle el ele vererek geçen yıl boyunca dünya genelinde toplam iki milyar adet, burun kaldırma, baldır emdirme, gamze rendesi, saç ekimi, elmacık kemiği törpüsü, göbek kırdırma, gerdan söndürme, leğen ve pöçü kemiklerini gubardatma işlemi gerçekleştirdi. Bu yıl ilk kez, cidar beyazlatılması, kuku süblimleştirme ve pipi sündürme oprasyonu geçiren ilişkiciler yepyeni ilişki ufuklarına yelken açtılar, mutluluğu buldular, evrenle bütünleştiler.Emek. Sevgi.

İLİŞKİ UZMANLARINDAN ÖZLÜ SÖZLER DRAJE MOTTOLAR.

Wiskonsinli Yaşam Koçu İlişki Ve Kendini Sevme Uzmanı Clara Graham’ın kongre binasının rotundasında ünlü yazar Dan Brown'a dediği gibi:
“Eski ilişkiler tramboline benzer. Yaylanıp yeniden zıplarsanız bir süre sonra otomatik olarak zıplamaya başladığınızı hayretle göreceksiniz”

İlişki Koçu Marta W Obezson diyor ki:
“ İlişkideki beyaz yalanlar, albino sığırlar gibidir... Rengi beyaz olmasına beyazdır ama yine de iri, geviş getiren, büyükbaş bir hayvandır. Hayat yolunda onlarla beraber yürürken geriye baktığınızda üzerinde sineklerin uçuştuğu avuç avuç fışkıdan başka bir şey göremezsiniz”
Nebraskalı Yaşam Koçu Yolanda Simsın’ın ünlü Tolk Showcu Oprah Winfrey’in bir programında dediğine bakar mısınız:
“ Hiçbir ilişki için tam olarak bitmiştir denilemez. İyi bir ev kadını boşalmış yoğurt kaplarını asla atmamalıdır”

Sinsinatili ilişki ve kendini kendikendine sevdirme uzmanı Dona Dabıldabılyu Wilkınsın ise bakın ne diyor:
“ Şükran Günü hindisi yalnızca evdeki fırında pişer. Her erkek başkalarının garajına poker oynamaya gitse bile eninde sonunda evdeki hindiyle tereyağlı mısırı yemek için dönecektir”

Utah’ta yaşam koçluğu yapan Janet W. Bigdonut:
“İlişkiler, park yeri arayan arabaya benzer. Eğer park yeri yoksa araba yük olmaya başlar. O an, arabayı lanet olası bir hurdacıya verip presletmek, ya da Grand Canyon’a sürüp uçurumdan aşağı yuvarlamak, kurtulmak istersiniz”

Minesotalı ilişki ve kendini delice sevme uzmanı Yolanda Susan Wilfordson bakın ne söylüyor:
“İlişkinin olduğu her yerde bir manav vardır. Kimileyin o manavdan ilişkiye kivi taşırsınız, kimileyin şansınıza dört kilo sarı Ayoha Patetesi düşer. Önemli olam Ayoha Patetesi’nden partnerinin damağından tadı yıllarca gitmeyecek bir yabanmersinli donut yapabilmektir. Burada harcını kardığınız hamur, birliktelik, yabanmersini ise küçük tatlı şaşırtıcı sürprizlerdir.”

İlişki uzmanı ve yaşamlar koçu Klerıns W. Obezlerötesi:
“Tek başına aşk bir ilişkideki nalbur gibidir. Renkli dübellerden hangisinin sizin vidanıza uygun olduğunu Tanrı bilir. Oysa önemli olan elmas ucun duvara açtığı delikten başkaca bişey değildir”

Bir başka ilişki ve kendini sevme uzmanı Norah W Somerson bakın neyin altını çiziyor:
"Fanteziler ilişkinin şükran yemeği hindisi gibidir. Eninde sonunda o gün hindi yiyceğinizi bilirsiniz. Ama yine de onu heycanla beklemeden edemezsiniz”

İlişki Gurusu, Duayenler Koçu, Tamara Bradley ne kadar da güzel söylemiş:
“İlişkiler Disneyland’ın batı kapısındaki Şişman Afro Amerikan Güvenlikçi’ye benzer, girişte 47.5 dolar vermenin hüznüyle kendisine gülümsemezseniz, sizi direktman lanet korku tüneline sokar”

Aydaholu İlişki Uzmanı Yaşam Koçu Ve Bitki İnsanı Hoover Bayiisi Marta Allen’in dediği gibi:
“Fuck you!”
Bu aylık da bu kadar ilişkiseverler. Unutmayın, onarılamayacak ilişki yoktur, yaygın servis ağı ve orijinal yedek parça esastır. Esen kalın, ışık gözünüze girsin.

Mart Ayı Lmanyak Dergisinden Özetle

SIKILHAN... BU HAFTAKİ LEMAN'DAN ÖZETLE

- Allo buyrın ben Nurcall size nası yardımcı olabilirığ, konşmlarımız şirkat poltikısı geree banda alınmaktadır, doom tarihinız günayıl olark. Annenizin kızlık zarınının ikincı ve altıncı harflarını alabilr mıyım?
- Ne? Ohanda, burina burinata... Çağrımerkeziniz toptan kırdı kafayı galba Nurcall... Temin ne istediğinin farkında mısın sen...
- Benim ne istadığım öemlı diil beyfandı? Sıkılhan Beyle mi görüşüyarım. Ek kart veriyim mı, yıldıza basın, öbür pakete atlatıyım, tren yolunu tuşlayıp sinyal sesini bekleyin. Kouşmalarımız şirkat plitikısı geree banda alınmahtdr. Babanızın şarap çanağı kulp çeper dodak payı olarak?
- İmdat ziline bas Nurcall, şarıl şarıl beynin akıyo...
- Sormayın Sıkılhan Bey... Öğle yemeğinde çıkan tavuktan tüm çağrı merkezi personeli olarak zehirlenmiş bulunuyoruz. Süpervayzırımdan bi saatliğine mola istedim, o beni Sub Adminstrator Nevval'e yönlendirdi. Nevval beni Pörsınıl Menegement Service Chief Dumrul'a, Dumrul Middıleast Operations Chief Aşur'a, Aşur, General Executive Adminstator Sümeyye'ye pas etti. Sümeyye'nin sekreterinden randevu bekliyorken arada ufak ufak donuma sızdırıyorum... Dünyaya geldiğim güne lanet ediyorum gün ay yıl olarak, zehirlendik işte yavşaklar noolur bi saat mola versek?
- İyi de bütün bunları bana niye anlatıyosun Nurcall? General Eksütiv adminstiratör Sümeyye seni bana mı yönlendirdi, yönlendire yönlendire?
- Konuşmalarımız şirket plitıkısı gereee banda alınıyo... Innhhh... Tamamen saldım...
- Ama fakat...
- Ahzzz... Konuşmalarımız şirket politikası gerei banda alınıyo ya Sıkılhan, o saydığım ibibikler dinliyo bu bantları o yüzden sana anlatıyorum.
- İyi de işten atar seni o beyaz yakalı dazlak kafalı kemik gözlüklü İngilizce ünvanlı esasen Çomba'nın Dübürbük Köyü'nden olan çokuluslu arkadaşlar... Yazık kızım, manyakın felan ama alıştıydım sana. Nasolsa seni atınca yerine başka bi çağrı merkezi cadısı gelip beni delirtme göreviyle o koltuğa oturucak...
- Var ya o koltuğa zçyım ben... Yaptım biraz zaten. Ayrıca senin acımana kalmadım, pis mevduat sahibi, sefil abone. Üçe beşe bakma hangi tuşu bulursan ona bas. Para çarc et bize. Para ver... Kendini sat bize para getir. Yıldız artı kareyi tuşla.. Ahzz...Çarc... Çarc ettim... Çççç...

* * *

- Allo Sıkılhan, bişi söölicam ben Bunalgül. Baksana, Büzge'nin Abisi Elvis Presley bunu biliyo mıydın?
- Yatarken modemi kapa Bunalgül. Başucunda cep telefonuynan uyuma bi de... Zaman içinde insanın beyni pelteleştiriyo diyolar. Aypod kulaklığını da östaki boruna kadar daldırıp basları açma.
- Hemen konuyu yatağa, daldırmaya felan getir de mi sapık... Ben gayet normal bi cümle kurdum bi kere. Beynimde pelte felan yok. Büzge'nin Abisi Doruk, Türk Elvis'i işte ne var. Dünya Elvisler Konfederasyonu Gaziosmanpaşa Şube Başkanı Doruk. Büzge gösterdi; bissürü Elvis kılığı var kendisinin. Favorilerle biriyantin kendinin, kostümleri de annesi Habibe Teyze dikmiş. Belli günlerde toplanıyo bu Elvisler, çeşitli etkinlikler yapıyollar. Bi hobi bu tamam mı? Çin'de bile Elvis toplantıları oluyo. İnternetten bi Hint Elvisiyle yazışıyo Doruk. Afrikalı Elvis Taklitlerine kostüm yolladılar geçengün. Bişi söölicam, bi hobi bir tutku daha: Geçen Roksi'de de Yıldız Savaşları partisi yapıldı. Işın kılıcını, Dark Vader kostümünü kaskını kapan koştu.
- "Karanlık Taraf" a otobüs kaldırıyolar, hıncahınç doluyo di mi?
- Bişi söölicam, gel biz de Navi ırkı hayranı olalım şimdiden. O sektör boş, Avatar daha henüz Ortaanadolu ve Doğuanadolu'da tam patlamadı. Şimdiden Navi kuyruğu saklamak lazım çocuklarımız için. Kült olur ilerde o kuyruk.
- Torruk tüyü var bende gel.
- Ciddi olamazsın hakkaten avatardaki toruk macto kuşunun tüyünü mü buldun biyerden. Ebay'dan felan mı aldın? Mütiş bi yatırım ilerde çok para edicek o toruk tüyü. İnanmıyorum, hemen geliyorum, Kanyon'da buluşalım Toruk tüyünü yanında getir. Çok heycanlıyam, örtüyorum heman telefonu. Toruk yaa süpar, çobaşarılığ, çobaşarılığ...

ABD'de Süpermen çizgi romanının ilk baskısının çok nadir bulunan sayısı 1 milyon dolara satıldı.


ComicConnect.com adlı internet sitesi tarafından yapılan açık artırmada, 1938 yılının haziran ayında basılan derginin 1 milyon dolara satıldığı, bunun bir çizgi romana biçilen rekor fiyat olduğu belirtildi. Sitenin kurucusu Stephen Fishler, çizgi romanının ilk sayısından 100 kadarının var olduğunu, bunların da birkaçının iyi durumda olduğunu düşündüklerini söyledi. Fishler, kitabın son olarak 15 yıl önce 150 bin dolara satıldığını, yeni sahibinin ise meçhul olduğunu ifade etti. Bundan önce bir çizgi romana verilen en yüksek fiyat 317 bin dolardı. Süpermen'in 1938 yılındaki ilk baskısı 10 sentten satılmıştı. İlk baskıda suçlularla savaşan süper kahramanın başka bir gezegende nasıl doğduğu, dünyaya gelerek sevgilisi Lois Lane için Clark Kent kişiliğine bürünmesi anlatılmıştı. (Radikal)

STV HABER GRİZU PATLAMASINI "GARİP BİR TEVAFUK MU" DİYEREK ERGENEKON'A BAĞLADI

Kabul; hakkaten çok kablo, çok kağıt var, herşey çook karışık. Ama gözüm, a benim cânım efendim, nasıl kurdun sen o bağlantıyı . Hakkaten müstesnaymışssınız ya. (Kaynak : Milliyet Video)





HAT ARIZASI ŞİMDİLİK Bİ ŞEKİLDE GİTTİ...

Taşeron Telekom Ekibi geldi. Daha önce İski Taşeron ekibinin dozerle yolduğunu ileri sürdükleri bir kablo demetini kazmak suretiyle buldular. İki ucu klipslenmiş dev bir salama benzeyen kablo topağını kan ter içinde yontarak açtılar, içinden rengarenk teller çıktı... İşte tam bu esnada taşeron kardeşlerden biri "La oğlum kazmadan bi bakın bu değil yanlış bu la" dedi. O topağın üstünü ziftleyip usulca örterken bir başka topak buldular. Ancak burada kısaca anlatılan olaylar nedeniyle saatler geçip hava karardığı içün doğru topağı nihayet bulduklarını ama ancak bir dahaki gelişlerinde son bulunan kablo sucuğunu açıp onarabileceklerini söylediler. O saate kadar taşeron ekibe sigaralar ikram edip "memleket nere hemşerim, sizin iş de zor hakkaten" şeklinde yalakalık yapmakta olan BAG Ekibi o noktada şarlamaya başlayıp gerçek yüzünü gösterdi ve...
...Ve adamlara tıpkı Telekom'un Devletin olduğu günlerdeki gibi ikram sigaralara ilaveten bakkaldan kola almak suretiyle kablo sucuğunun içinden bir tek bizim kabloyu bağlatmayı başarabildik...
Tabii ki bir süre sonra kablo sucuğundaki diğer kopuk kabloları bağlamaya gelicekler. O esnada diğerlerini bağlarken bizimkini kopuk bırakıcaklar ve/veya karıştırıp başka bir yere bağlıycaklar. Aslında olan olmuş deyip on onbeşgün daha bekleseydik topluca diğer kablolarla bi şekilde bağlanmasını bekleseydik keşke. Şimdi o sucuğu açmaya geldiklerinde hepten kafaları karışıcak... Neyse şimdilik internetler akıyo, kovaları dolduruyoruz.
Çok gablo var, herşey garışık.
İski, Telekom, İgdaş. Bunlar gablo ve boru felan döşedıhlarında bunları bazı kağıtlara çızmalılar, taşeronlar o kağıtlara bakararak hareket etse güzel olur.
Tabi kağıda çızmakla iş bitmiyo. Herkeşin elinde kendi kağıdı olursa olmaz. Diyelim ben İski'nin taşeronu Aslen Çankırılı ekmeğinin peşinde biriyim nerden biliyim İgdaş'ın elindeki boruları çızdığı kağıdı. O da benim kabloları çızdığım kağıdı bilemez. Çok kağıt oldu bak bu seferde.
Her taşerona boru kablo kağıdı dağıtsan taşeronun gamyoneti Doblosu kağıt mı taşıyacak merdiveni nereye koyacak?
Çok.. Çok garışık herşey...

21 Şubat 2010 Pazar

"HAT ARIZASI" DEVAM EDİYA! "DOLMA PARMAKLAR" REKORA GOŞIYA!

* Hat arızasını açıklığa kavuşturmak içün ordan oraya ordan oraya tam onbir telefon numarası arasında sektirildik. Belli bir süre sonra (Bu süre üç saat olabiliyor) son aradığınız numara, sizi dokuz önce aradığınız numaraya yönlendiriyor. Aradan geçen süre içinde her çıkana dert anlatıp robota bağladığınız için tekrar başa döndüğünüzü size aynı numarayı arattırdıklarını anlamıyorsunuz. Hadi bir tur daha attırıyolar size.
Çıkanlar içinde gerçekten efendileri var. Gelgelelim,
"Kakamı ediyordum niyçün tam ilk lüleyi bırakırken beni sudan sebeplerle aradınız, bu numarayı size kim verdiğhhhh" ruh haliyle çemkirenler de oluyor.
Devlet memuru olsalar anlayışla karşılayıp "ceberrut devletin mutsuz memuru beni azarladı" diycez ama Telekom tümüyle devletin diil ki. Aksine altyapısını tamamlamak yerine ünlülerle yaptığı reklam kampanyalarına trilyonlar harcayan ona buna çiçek pazarından demetle sarı laleler dağıtan bir "hür teşebbüs".

*"Arıza sizden gaynaklanıyor, o dolma ayak barnaklarınızla yirdeki gaploları birbirine çitişdirmiş olabilirsiniz" mi demek istiyorlar, bilemiyoruz; 121 arıza servisi bıraktığınız arıza notuna otomatikman "şirketimizden kaynaklanmayan nedenlerle hattınıza ulaşılamamıştır" notu yolluyor.
Hadi arıza bitek bizim olsa kendi dolma parmaklarımızı suçlıycaz ama çevredeki çoğu evin yaklaşık on gündür telefonu çalışmıyor. Sel baskınında (İSKİ'nin dolma parmakları ve belediyenin dolmaparmakları el ele verip bir yağmur suyu kanalını ıslah etmedikleri içün) yüzlerce hattın bağlı olduğu bir sahra dolabı yıkıldı. Dolma parmak taşeron ekibi gelip gaploları ordan yolup başka bir yere dutuşturdu işte o esnada ipin yani gaplonun ucu gaçtı. Yani Şirketinizden kaynaklanıyor gözüm, dolma parmaklım. Ha "biz taşerona virdik onlar etti" demek istiyosanız o ayrı. Herşeyi taşerona vermeyin bilhassa içinde dozer kullanımı geçen işleri.  Kepçesini galdırırkene felan seyretmek güzel de o makinalar, o sarı şeyler, karışık gelebiliyo bi sürü taşeron evladına, bissürü fites var, yanlış birine tokanınca...

* Arada cep telefoncu kardeşleri de hayırla analım, hatırları kalmasın... 3G diye reklamlarla günde üç vakit beynimize radyoaktif akın düzenliyollar. Yine reklamlara, ünlülere trilyon döküyolar ama İstanbulda bir çok baz kulesi 3G hizmeti vermiyor. (Bizim burda İstanbul'un en mühim yirinde yok) Yani farkını verip oynamaya aldığınız 3g li cihazlar bırakınız memleketin diğger dağ ova ve meralarını İstanbul'da bile çalışmıyor esasen. Dolayısıynan blog a veri transferi  3g li fekat direk tarafından desteklenmeyen modem ile çook uzun sürebiliyor. O yüzden yine sarı lale ikramcısı telekom'un iplikli hatlarına mecbursunuz.

* İşte bu nedenle BAG'tan bilemiyceğimiz bir süre daha mahrum kalıcaksınız. Pazartesi dolma parmaklar mesaiye başlıycak, koltuğa kaseyi yerleştirip, çayından bi fırt aldıktan sonra sandalyenin minderine ifak bi osuruk salıcak, bi süre boşluğa bakıcak, sonra sarı lale dağıtmak için çalışmaya başlıycak, belki o arada, şansımız varsa bizim işi de aradan çıkarır...

18 Şubat 2010 Perşembe

DOLMA PARMAKLAR İŞ BAŞINDA!

Dolma parmaklar...

* Klavye başında olabilirler. Çay içip dünkü fener maçını konuşurak "sisteme data" girerkene dolma parmaklarıyla hayatınızı karatabilirler. Elin Microsoftu tarafından icad edilmiş fenni bir gelişmeyi "batının iyi taraflarını alacağız" şiarıyla alır, fakat işletemezler. Dolma parmak "geyik çatlatarak data girmek suretiyle"
sizi dakkasında "Yaşar ne yaşar ne yaşamaz" haline çevirebilir. Sistem'e dolma parmakların girdiği datayı ölünceye kadar düzeltemeyebilirsiniz. Yaşarken ölü, kadınken erkek olabilir, 4.5 aylık bir bebekken askere çağrılabilir, durduk yere sistemde vergi borçlusu, sabıkalı ya da römorklu kamyon  olarak görünebilirsiniz.

* Kablo bağlamak, sökmek, takmak, onarmak... Dolma parmak öyle bir canınıza okur ki aklınız almaz. "Kablo içerisinde fenerbahçenin renklerinin de bulunduğu ince ve bükülebilir bazı ipliklerdir". Eğer dolma parmak gününde değilse o kabloları öyle bir bağlar ki, kendi dahil hiç bir kişi ve kurum bir daha içinden çıkamaz...

Telefon hatları selde zarar gören bir saha dolabına müdahale etmek içün gönderilen "taşeron telekom ekibi" tarafından dolma barnaklarla "hehelehooy, hadi yeğen yol bakam gabloyu" diyerekden "tamir edilmek" suretiyle arap saçına çevrildiği için, BAG belirsiz bir süre yayınına ara vericek
Bu arada tebi ki, arıza için telefon filan ediyor, dilekçe neyim veriyor, bizzat telekom beyi makamında rahatsız ediyoruz. Ve tebi ki arkadaşlar içinden çıkamıyor, dolma parmaklı olmakla kalmayıp, derdinizi anlamamakta, bin dereden su getirmekte insan organizmasının sınırlarını zorlayacak kurnazlık ve tutuk zeka örnekleriyle birbirleri arasında top çeviriyorlar.
Yalasınlar teknolojinizi...
Sevsinler aralıksız reklamlarınızı...
Rabbım hepimizi dolma parmakların gadrinden korusun, amin!

16 Şubat 2010 Salı

KREDİ KARTLARINI NAAPMALIYIZ?

YAMYAMLIĞIN SINIRLARINI ZORLAYAN BAZI BANKACI ESNAFININ GÖTÜRÜP GÖZLERİNE KAKTIRA KAKTIRA SIĞDIRMALIYIZ! ÇÜNKÜ
* Zorla biz istemeden yolladıkları kartlara toplamda milyonlarca lira kart parası bindiriyolar.
* Son ödeme tarihlerini canları gibi sevdikleri muudilere (Parası emilecek kökezlenicek şahıs) çaktırmadan birer ikişer gün oynatıyolar. Günü geçen ödemeye bir gün geçmiş bile olsa taa dönem başından başlayarak günlük faiz geydiriyolar.
* Diş gösterirseniz, kişisel hakkınızı ararsanız, sabır içinde yılmadan telefondaki aptala yatan kibar kurnazlara tek tek kararlı olduğunuzu belli ederseniz size özel olarak yavşayıp kartınızı tırtıklamaktan vazgeçiyorlar ama milyonlarca müşteriyi insafsızca kaskallamaya gravat takıp üçkağıt açmaya devam ediyolar.
 Sonra da "kâr ettik" diye böbürleniyolar.
Daha bankamatik yoluşlarını, boş hesaplara yüzlerce lira işletim ücreti istemelerini saymıyoruz.
Yalnızca sizlerin karşınıza çıkardıkları insan- robot karışımı çağrı merkezi görevlileriyle konuşmaktan bıkacağınıza, ekstrelerinizi kontrol etmiyeceğinize, bir iki lira için karşınıza çıkan makinada saatlerce reklam dinleyip üç yüz kere tuş tırmalamalayarak delirmek istemeyeceğinize güveniyorlar.
Dava açar kazanırsanız, seneye yine kart yollayıp yeniden para istiyorlar, yeniden dava açmanız gerekiyor. Onlar açgözlülükten bıkmıyor, sinsice sizin bıkmanızı bekiyorlar.

Bakınız Arada Bir: Tüketici Örgütlleri Federasyonu http://www.tofed.org/

TENTEN ÜZERİNDEN BAZI ÇEVRELER YIPRATILMAYA ÇALIŞILIYOR AMMA İŞTE TENTEN'İN ORTAM DİNLEME VE KAMARAYNAN KAYDEDİLMİŞ GERÇEK YÜZÜ.

Tenten ve Pipo bağımlısı sözde kaptan Hadok uygunsuz ilişkiler mi yaşeya? El Cevab: Evet!
Tenten masum köpeğini alkolun pençesine de düşürüye... Kuduzun kucağına itiye. İşte... İşte belge... Aha... Herkeşin belgesi bilgisi bizde var şükür. Lazım gelirse, çızgıyı aşan olursa çıkartırız BAG'ta yayınlarız. Aha al sızdırdık, çıkar ellerini cebinden!

RTÜK'ten Tenten için tütün cezası

Dizi ve kliplere verdiği cezalarla gündemden düşmeyen RTÜK, şimdi de Tenten adlı çizgi filmdeki pipo içme sahnesi nedeniyle TV 8'e 50 bin TL ceza verdi

. RTÜK cezayı, Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’daki reklam yasağına dayandırdı. RTÜK, son toplantısında TV 8’de gösterilen Tenten adlı çizgi filmde Tenten’in mücadele ettiği mafya üyelerinin sigara içtiği ve bu durumun Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanuna aykırı olduğu kararına varıldı. Karara ret oyu veren üye Hülya Alp, “Animasyonlarda, mutlaka kötü bir karakter ve olumsuz davranışlar olur. Bu karakterler ve olumsuz tavırlar, çocukların kötüyü örnek almaması ve eğitimi içindir” dedi. Tenten’in sadık dostları arasında yer alan denizci Kaptan Haddock ağzından pipoyu eksik etmiyor. (Radikal)



Tenten Adlı şahsın yanında rol yapmakta olan pejmürde kılıklı çızgı karakterlerin çızgı film sırasında sigara içmek suretiyle gençlere kötü emsal teşkil hede hödö... san'at gereği ille de kötü çızgı karaktere sigara içirtilecekse bunun mozaiklenmek suretiyle verilmesine, genç dimağlarda "ortada bişi gözük müyor amma duman çıkıyor, acabağ mozaiklerin arkasından çıkan dumanın esbabı mucibesi ne ola" soru işaretini uyandırarak gencleri araştırmaya ilme ve fenne yöneltmesi hususuna...
Vur deyince öldürmek suretiyle....

FAİLİ MEÇHUL HADİSELERİN AYDINLANMASI İÇÜN ARAŞTIRMALAR CANLA BAŞLA...

2010 ALTYAPI VE TAŞKIN ŞENLİKLERİ ÜLKE SATHINDA TÖRENLERLE KUTLANIYOR

GÜNÖYDİN

11 Şubat 2010 Perşembe

HAFTANIN SIKILHANI

- Aloğ, Sıkıl naaber bebişim. Buğra ben. Var ya kafam nası biliyo musun. Olm dümdüz ettim kafayı lan. Uçtuk harbiden uçtuk Celil Abiyle... İnsansız hava aracı olduk müdür... Ahaho... Var ya... Beynimde karıncalar yiyişiyo, filler tepişiyo, avatarlar evleniyo...

- Bu sefer naaptınız lan beyninize. Bak bi seferinde direk kulaktan kızgın tavaya akıtın çok güzel olur...

- Yok lan tamamen küresel ekonominin ruhsatlı içecekleriyle kafa yaptık. Buğra Abim servis şoforleri hakkında çıkarılan söylentilere efkarlanmış. Lan Ağca’ya bile beş yıldızlı hotellerde mini bar yutturup 500 bin liraya TV programı yaptırıyollar, bizim cezası çekilmiş iki sabıkamız var diye ekmeğimizle oynuyolar. Yürü git bakkaldan bi büyük al, içip efkâr dağıtalım Buğram” dedi. Gelgelelim ortada bakkal yok. Hakkaten bakkal nesli ortadan kaybolmuş. Şöyle gaste kağıdına sarıp rakıyı verecek, yanına bi miktar pastırmayla kaşar kesecek, parayı deftere yazacak bi bakkal yok. Sen biliyo musun Sıkılhan, bakkallara nooldu acaba?

- Eti için kesmeye başladılar bakkalları.

- Yapma yaa. Günah diil mi lan bakkal eti yemek? Gerçi bize uyar, bi sürü bakkalda defterimiz var. Ama yine de niye yesinler elalemin adamını lan, yazık. Vay ki vay... Olm benim dedem de bakkal lan, yemişler midir acaba. Bi araştırsana internette: Efkan Gıda Pazarı. Efkan Suphi Kantarsız. Şöyle şişedibi gözlüklü, ak bıyıkları var, ağır işitiyo.

- Yok olm, şaka dedim lan, hüzün yapma, panik etme. Artık “mahalle arası bakkalı kalmıycak” dedi ya bay başbakan. Hiper market zencirleri dolanıyo oramızdan buramızdan hesabı. Küresel naylon torba, yürüyen merdiven, sonu 95 le biten fiyat etiketleri, bik bik öten kasalar, indirim anonscusu bozuk Türkçeli karılar. Mum kaplanmış elma, gizli kamera, plastik kart.

- Küresine tüküriyim. Yürür haldeyken yürüyen merdivenlerine zçayım. Olm yazık lan, eti için dedemi kesip yidiler mi lan hakkaten. Yediler de bana mı söölemiyosun? Canım dedem yaa. Zaten bakkaldan bi şey kazandığı da yoktu. Sırf kaaveye gitmiyim diye öölesine açıyodu. Hassas teraziyi kullanmayı bilemiyodu, ikide bir değişiyo diye para birimlerini anlayamıyodu, hep kökezliyodu bunu mahalleli.

- Olm yapma lan şaka dedik. Harbi sarhoşsun bak sen, yat bi uyu sonra konuşuruz.. Hay ağzımı kırayım yaa nerden şeettim. Bakkal eti yenir mi hocam yapma, dedenin bişeysi yoktur.

- Bırak şimdi, adamı yedi yırtıcılar, bana söölemiyosun. Dur ben gidiyim iki tane kasiyer karı kesiyim de görsünler günlerini... Yok ama onların ne suçu var. Mağaza müdürü yemek daha iyi. Hani beyaz gömlek gravatla “Bu makarnalar, bu deterjanlar hep bizim şirketin, canım şirketim arabama benzin alayor. Nebraska’ya kursa gönderiyor.. Kasiyerler birbirlerine “bey hanım” şeklinde seslensinler. Bana da Süpervayzır, Dayrektır felan deyin Onu ordan alıp buraya dizin, sirke şişelerinden kule yapın, Dan Brown Kitaplarından duvar örün, hareketli bir parça çalın. Sen, sen, sen, peluş ayı kılığında reyonlarda dolaşın” diye gezinen telsizli dazlaklar oluyo ya, onlardan yiycem iki tane, dedemin kanını yerde komıycam.

* * *

- Allo Yapışkanlar Gourup Çağrı Merkezi bıyrın ben Nurcall, sizi nası yadmcıalabiliriğ? Doom tarihınız günayl olrk? Aeeizin kızlıksoydı. Yei bi kımpanyağmız hakkındablgialmakster mısınızı? Bi üst pakidi veye yan kenara, ek kart alın, yıldıza filan basın üç deyın biza...

- Oo Çağrı Merkezleri Cadısı Nurcall. Bir daha arıycağınızı sanmıyordum. Halam Adeviye Orlonbeyin’i abone yapmıştım sizin şirketlere. Henüz kitlemedi mi sisteminizi?

- Oh Sıkılhan Bey. Biz ettik siz etmeyin, sizi en üst pakede geçirip, fiyatı 7.95 e çekiyoruz, artı, ek kart yollıycaz, bonus vericez. Ayrıyetten söz veriyoruz, çağrı merkezimizden habire arayıp beyninizin ırzına geçmiycez. İstediğiniz dakka bizim sistemden çıkabilirsiniz. Edvayzırlarımız, Süpervayzırlarımız, Ceo muz, bütün üst düzey yöneticilerimiz, alayımız şimdiye kadar yürüttüğümüz açgözlü, yırtıcı pazarlama stretejimiz nedeniyle af diliyoruz. Zorla güzellik olmaz, ekmeğimizin peşinde idik, rızık, lokma, ekonomi, küresel filan. Ama şu halanızı Sayın Adeviye Orlonbeyin’i lütfen ikide bir bizi aramaktan vazgeçirtin...

- Yaa nasılmış. Ama artık çok geç. Halam çok çağrı merkezi delirtti... Çökeceksiniz. Uykularınız kaçacak, dinsizin hakkından imansız gelicek...

- Ama... Ama... Bizzat benimle uğraşıyor Sıkılhan Bey. Dakka başı arıyor. Son olarak bana “Bak Ogün Samast bile hayırlısıynan evlenip yuvasını kurdu, gel seni de evlendiriyim” dedi. Bir çok evlendirme gerillası şişman teyze tanıyorum ama bu... bu bambaşka... Noolur kapamayın Sıkılhan Bey... Alo... Öbür hatta yine halanız var... Bana Özal’ın süikastçısı Kartal Demirağ’ın bi akrabasıyla evlendiriim mi seni?” diye soruyor. “Düğün fuarına gidelim, benim orda standım var” dedi... Uhuuuğ huğğğ... Çıldırıcam ama Sıkılhan Bey. Bööle intikam olmaz çok acımasızsınız... Hırf... Benimde bi canım var... Bak bak halanız şimdi de beni Üzeyir Garih Suikastinin sanığı Firari Er Yener Yenmez’le evlendirebiliceeni sööledi... Alo...

Bu haftaki Leman'dan

10 Şubat 2010 Çarşamba

BAG ÖZEL HABER: GÖNENÇ İÇİNDEYİZ. KIVANIYORUZ. BİR ÜLKEYE DAHA VİZE KALDIRILDI

Hükümetin son dönemde izlediği başarılı dış politika sayesinde Türkiye'ye vize uygulayan ülkelerden biri daha bu uygulamasına son verdi. Naviler diyarı Pandora'yla yürütülen ikili temaslar sonrasında iki ülke yetkilileri ortak bir açıklamada bundan böyle Pandora ve Türkiye arasında kökü tarihe dayanan ikili ilişkilerin vizesiz olarak daha da güçlenerek sürdürüleceği kaydettiler.
Pandora Ulaştırma Bakanı Savnissa Tuboaç "TOKİ Modelini örnek alacağız" derken. Türk işadamları da Pandora'da AVM, buz pisti, go card alanı rezidans ve sahile duble yol yapmak üzere şimdiden proje çalışmalarına başladılar.
Sinema elçisi olarak Pandora'ya giden işadamı kafilesinde yer alan Sinan Çetin Navilerin yerel içeceği blastosöl suyu için bir reklam filmi çekmek üzere anlaşma imzaladı. Buna göre Genç Navi elinde blastosöl suyuyla " Swale thayre, muzni çofrel" yani "Hayatın dadını çıkarıyorum, Blastosöl Suyu gibisi var mı" diyecek. Reklan cıngılında ise Nil Karaibrahimgil "Oh raney Blastosolya naye hunne sunderay" (İçiyorum Blastosöl Suyunu oluyorum ben özgür, hem de kalite) adlı şarkıyı seslendirecek.


LEZB-İ İZDİVAÇ. Sonunda bu da oldu! İzdivaç programında kadın kadına talip oldu!

Esra Erol ile Evlen Benimle programı yeni bir skandala daha imza attı!
Ve sonunda bu da oldu. İzdivaç programına telefonla katılan bir kadın, stüdyoya evlenmek için gelen kadınlara talip oldu... İzleyenlerin ağzını bir karış açık bırakan olay önceki gün atv ekranlarında yaşandı. Esra Erol her zamanki gibi stüdyoda talipleri ağırlıyor, zaman zaman da telefon bağlantıları yaparak, kendine eş arayan Serdar Bey'in taliplerini çeşitlendiriyordu.
Telefon bağlantısı ile canlı yayına katılan Eda Şan adlı kadın önce Erol'a ve programına övgüler yağdırdı. Herkes, Eda Hanım'ın, diğerleri gibi Serdar Bey'e talip olduğunu sandı. Telefondaki kadın daha sonra "Hollanda'da evlendim. Ailemin onaylamadığı bir evlilikti. Bu nedenle bir yıl evli kaldım ve boşandım. Şimdi kendime yeni eş arıyorum" dedi. Esra Erol bu klasik konuşmanın ardından "Nasıl birini arıyorsunuz?" diye sorunca film koptu.
Eda Hanım, "Ben Hollanda'da bir kadınla evlendim. Hollanda'da evim var. Maddi durumum da iyi. Oradaki bayanlardan beni anlayacak biriyle evlenmek, beraber yaşamak istiyorum" deyince başta sunucu Esra Erol olmak üzere stüdyodaki herkes dondu, kaldı.
Sunucu Erol, ilk şoku atlatır atlatmaz, "Haydi git başka programlara" diyerek, sesi yayından aldırdı ve kameraya dönüp, izleyicilerle dertleşmeye başladı. "Bu hanım şov yapmak istedi. Biz de buna istemeden alet olduk. Çeşit çeşit insan var. Kimsenin cinsel tercihi bizi ilgilendirmiyor ama bu sadece şov amaçlı. İyi de Serdar Bey'i niye kullandı?" diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Sinirlerine hakim olmakta güçlük çektiği gözlenen Erol konuşmasını şöyle sürdürdü: "İyi oldu be, renk geldi programa... Hep birlikte güldük, eğlendik. Aslında söyleyecek çok söz var ama terbiyem müsaade etmiyor... Ama ben o telefon numarasını bulurum. Arayan kişinin de canını yakarım..." Bu aralar canlı yayınları telefonla sabote etmek pek bir moda... Sanırım bu da "kafa bulmak isteyen" birinin benzer bir girişimiydi. Yoksa değil mi?.. Yoksa bir "ihtiyacın" tezahürü mü? İster misiniz bir yapımcı çıkıp, lezbiyenler için "Lezb-i İzdivaç" programı ekrana sürsün?


BU HAFTAKİ LEMAN KAPAĞI

GÖNAYDEN