13 Ağustos 2008 Çarşamba

Silivri’deki L Tipi Atom Bombası



Silivri’de yeni açılan cezaevinin müdürü, kapı ve pencerelerin en küçük bir zorlama sonunda açılabildiğinden tutun da, yeterli ve yetişmiş personel eksikliğinden doğabilecek sakıncaları, bağlı olduğu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildiren bir yazı yazmış.
Önceki gün Akşam gazetesinde ana hatları yayımlanan bir S.O.S başvurusu da denilebilir bu yazıya.
Bakırköy Başsavcısı’nın elinde bu başvuruya merhem olabilecek yetki de, parasal kaynak da olmadığı için, durum ilgili makama, yani Adalet Bakanlığı Cezaevleri Genel Müdürlüğü’ne yansıtılacak. İyi de Silivri’de yaptırılan ve bu büyük kampusun 10 bin hükümlü ve tutukluyu barındırmayı amaçladığını Müdür Bey’in imdat çağrısının yayımlanmasından bir kaç gün önce Kriminoloji Doçenti Sayın Mustafa Tören Yücel’den sohbet sırasında öğrenince, devletin İstanbul’un yanı başındaki bu turistik kente adeta bir atom bombasını yerleştirmiş olduğunu düşünmüş ve endişelerimi 12 Eylül öncesinde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nü de yapmış olan bu değerli bilim adamına iletmiştim.
Silivri’deki bu yeni cezaevi kampusunun yapılması kararı Sayın Hikmet Sami Türk’ün Adalet Bakanlığı döneminde alınmış. Prof. Dr. Türk, her birisi ortalama 350’şer kişilik 8 cezaevinden oluşan bir kampustan söz ediyor. Her hükümlü için tek başına kalabileceği bir oda ya da hücre, gündüzleri öteki 7 komşu hükümlü ile birlikte olabilecekleri bir koridor-bahçe ve kitaplık düzenine bağlanıyor. Her cezaevi için yargılamaların yapılacağı Ağır Ceza Mahkemesi için yeterli duruşma salonu ve yargıçlar, savcılar odaları. Hikmet Sami Türk’ün sözünü ettiği düzenleme içinde özel olarak güçlendirilmiş kapı ve pencere düzeninden söz edilince, bugünkü henüz kullanılmamış olan durumda küçük bir zorlama ile yerinden sökülebilecek kapılar için Silivri Cezaevi Müdürü’nün yaptığı “Tehlike var” başvurusunun hangi işbilir müteahhitlerin elinde bu hale geldiği, gerçekten merak konusu oluyor.
Ama asıl merak konusu, ortalama 350’şer kişinin kalacağı o 8 cezaevinden oluşan kampusun bugün için nasıl 10 bin kişiyi barındıracak hale getirilmiş olduğudur. Benim, maazallah bir kalkışma halinde o 10 bin hükümlünün bulundukları kent için nasıl bir güvenlik sorunu yaratacaklarını düşünerek “adeta atom bombası" diye tanımlamamın kaynağı da bu hızlı ve olağan dışı büyümeden doğuyor.