ÇİFTÇİ'NİN YÜZÜ BİR TÜRLÜ GÜLMEK BİLMİYOR...
Sevgili Ohnur; sarı, dobra ve uzman yapınız, ingilisceden çevirdiğiniz kendini sevme ve kendine yardım tekniklerinizle gerçekten bugün memleket sathında bir çok ilişkiyi koruyup kollayan, bol yedek parça temini ve yaygın servis ağıyla onarım ve bakımını yapan kıymetli bir insansınız.
Bugün İzdivaç porogramlarında bakım klavuzu olmadan fütursuzca başlatılan bir çok ilişki, siz ve sizin gibi ingilisceye hâkim 160 gram kuşe kağıda insanlar sayesinde kurtulup yoluna devam edebiliyor.
Partnırım, evimin dayreği Salman esasen piyasaya sezon sonu, ihraç fazlası penye veren bir insan olmakla birlikte, Feysbuk üzerinden çiftçiliğe başlayarak kısa sürede bir çok şeker pancarı, çeltik ve kumpirlik patates yetiştirmeyi başardı.
Doğrusu bütüngün beyaz enerji ampolüyle aydınlatılan dar ve havasız pasajda bilgisayarının başından sanal tarım yapması Salmanımı bir nebze olsun rahatlatır, ayağı toprağa değmiş olur, elektriğini atar diyerekten ben de buna çok sevindim.
Başkalarının kocası gibi görüntülü çet yapıp balıkgözü mercekli gameralar garşısında pantolunu sıyırarak zamparalık etmediği için de ayrıca memnun bile oldum.
Bu nedenle ben Hanımın Çiftliği, Yaprak Dökümü vb gibi dizileri seyrederken kendisinin eve getirdiği Lap Topla güneşin altında tarım yapmasına, beni ihmal eder gibi olmasına bile ses çıkarmadım. Tam tersine, dizi reklama girdiğinde hemen mutbağa koşup tarlada çalışan erkeeme, bi desti ayran götürdüm.
Başlangıçta herşey iyiydi, biraz yoruluyordu amma yine de çiftçinin yüzü gülüyordu. Bir süre sonra:
* Bizim çiftçi asabileşti sabahlara kadar yatağa girmez oldu. Bazı geceler, "don tehlikesi var mahsul yanabilir, ben laptopu alıp üstüme çift yorgan ve naylon örterek yan odada uyuycam" dediği oldu.
* Bilgisayarını koynundan çıkarıp yanından ayırmadığı içün, çet gayıtlarını maillerini felan kontrol edemiyordum. Bir gün kendisi banyodayken tam usulca ayrı yattığı yatağa varmış laptopun kapağını kaldırıyordum kiii... Arkamdan yetişip " O kapağı açma Ayten, Feysbuk'taki tarlaları fare ve gelin böcüü zararlılarına karşı ilaçladım, akşam vakti tarım ilacından zehirlenip hastanelik olmayalım" dedi.
* Sonraki günlerde ise "tarlaları sulıycam" diyerek banyoya giderken laptopunu da yanında götürmeye başladı...
Giderek durumdan arzu dolu vazifeler çıkarıyor ve kıllanıyordum.
"Arzu dolu vazifeler" diyorum, çünkü Salman bu çiftçilik işine sardırmaya başladıktan sonra bana karşı kocalık vazifelerini yerine getirmemeye başlamıştı.
Birkaç kez en erotik geceliklerimi giyip hep tavsiye ettiğiniz gibi, saç modelimi değiştirerek, küçük tatlı minik sürprizler eşliğinde kendisine civelenmek suretiyle
"Bugün tarlaya gitme Salman, gel başbaşa bir butik otelde uzun bir kahvaltı edelim" felan dedim.
"Tarlaya ben gidip çapa yapayım sen kahveye çık pişti oyna, Altıyol'daki kahvede Lig TV var, Fener'in durumunu konuşursunuz" diye önünü kesmeye çalıştım oralı bile olmadı.
Yemedim içmedim, büyük oğlum Şadi ile beraber İnternet Cafe'ye gidip Salman'ın Feysbuk Farmvil kazasında bunun tarlalarına baktım. Bir de ne göreyim
"Şöyle pancar çıktı, böyle dolmalık biber yetiştirdim, vay efendim bostan patlıcanından bire beş aldım" diyerek yerlere göklere koyamadığı tarlada dört tane kıçıkırık karnabahar topağından başkaca bişey yok...
Şadi ile internet cafeye gitiiğimizin akşamı ben evde "Mevzuuyu şöyle mi açayım, böyle mi açayım" diye düşünürken, yarına abimgili çağırıp rakı sofrası gurup abimgile bunun kulağını çektiririm deye planlar kurarken bu erkenden çıktı eve geldi...
"Ayten" dedi. "Ben" dedi "Feysbuk'taki profilinize kim bakmış uygulamasından bugün gelip benim tarlaya baktığını biliyorum" dedi.
Vay efendim bu mahsülleri satmışmış da ondan tarla boşmuş. Bu sene hükümet destekleme alımı yapmıyomuş, kooperatifler pancarına iyi fiyat vermişler bu da ordan mazot almaya gitmiş de bilmem ne...
Ben bunların hiç birini yemedim tabi. Sobanın demirini ve Şadi'yi kaptığım gibi buna "Yalancı Kavaat" diye bağırıp kendimi yatakodasına kitledim.
Ertesigün Ortanca abim Servet'lere gittim Servet Abim, sağolsun beni direkman döğmedi ama sinirinden karısı Şahika'yı dövüp bana evime dönmem gerektiğini kocam Salman'ın elbette istediğ tarımı çatır çatır yapacağını, böyle şeylerin erkeğin elinin kiri olduğunu, az büyüsün yarın Şadi'nin de ipne değilse tarım yapacağını, ipneyse öldürüp bir tarla kenarına gömeceklerini candarmaya kayboldu diyeceklerini, bunların normal olduğunu söyledi.
Ben çaresiz kös kös evime döndüm. Bir de ne göreyim evde bir başka kadın var. Salman getirdiği kadının tarlalarına bakacağını söyledi.
"Bırak bunları Salman, bal gibi kuma getirmişsin bana maraba diye yutturma" dedim
"Ne marabası lan, maraba sensin Rüveysa Hanım bizim tarlaların Ziraat Mühendisliğini yapacak" dedi...
Naapalım ki gidecek yerim yoktu tam söylene söylene yatak odasına kendimi kitlemeye gidiyodum ki Salman
" O odaya bir şinik kekere mekere ektik. İçeri girip ekili yere basma. Bundan sonra sen Şâdilerin odasında yer yatağında yatacan" demesin mi...
Şimdi soruyorum Lanbânu Hanım, herhangi bir zirai mücadele yöntemiyle Rüveysa kaltağını evimden söküp ilişkimi kurtarmanın bir imkanı var mı?
Yoksa benim odamda koyun koyuna uyurlarken içeri dalıp ikisini de ekmek bıçağıyla kafees kafees çizeyim mi?
****
Ahaha çok komiksin Ayten. Bu devirde ööle kafees kafees çizmek bıçaklamak felan mı kaldı. Düşün partnırın Salman internet ortamında şeker pancarı yetiştiriyo, kamerasıyla kilometrelerce uzaktaki insanlarla yüzyüze sanki yanıbaşındaymış gibi sohbet edebiliyo sen haala bıçak diyosun, kafes diyosun balta diyosun...
* Hemmen yönetimi ele al, kocanı sanal çiftçilik yerine amatör tekne kaptanlığı, fishing, dayving, treking vb gibi başka hobbylere yönlendir. Küçük şirin ekose desenli portatif balıkçı taburesi, doğa yürüyüşlerine uygun keten astarlı, bol cepli şık montlar, zarif bir paketle sarmalanmış küçük fonksiyonel bir isviçre çakısı, yumuşak tabaklı geçek deri kılıf içinde şık bir GPS aygıtı, dayving için votırpruuf olmadı votırrezist, deri bilekçekli hoş kol saatleri alarak işe başlayabilirsin.
* Bir de şu; hiçbir zaman vazgeçmemelisin. Aşağı Dakotalı İlişki Uzmanı Marta Sue Aderson'ın dediği gibi
"Artık elimden kaydı diyerek başı boş bırakılan partnır verandada kapağı açık bırakılmış yabanmersini kavanozu gibidir. Lanetolası zar kanatlı böcekler öyle bir hızla üşüşürler ki, 68'de Kinikkırs'a tüm zamanların en fazla sayısını kazandıran Rüzgar Ted (Teddy Summersky) bile yanlarında slovmoğşın kalır"
Esen kalın, ışık gözünüze girsin.
Sevgili Ohnur; sarı, dobra ve uzman yapınız, ingilisceden çevirdiğiniz kendini sevme ve kendine yardım tekniklerinizle gerçekten bugün memleket sathında bir çok ilişkiyi koruyup kollayan, bol yedek parça temini ve yaygın servis ağıyla onarım ve bakımını yapan kıymetli bir insansınız.
Bugün İzdivaç porogramlarında bakım klavuzu olmadan fütursuzca başlatılan bir çok ilişki, siz ve sizin gibi ingilisceye hâkim 160 gram kuşe kağıda insanlar sayesinde kurtulup yoluna devam edebiliyor.
Partnırım, evimin dayreği Salman esasen piyasaya sezon sonu, ihraç fazlası penye veren bir insan olmakla birlikte, Feysbuk üzerinden çiftçiliğe başlayarak kısa sürede bir çok şeker pancarı, çeltik ve kumpirlik patates yetiştirmeyi başardı.
Doğrusu bütüngün beyaz enerji ampolüyle aydınlatılan dar ve havasız pasajda bilgisayarının başından sanal tarım yapması Salmanımı bir nebze olsun rahatlatır, ayağı toprağa değmiş olur, elektriğini atar diyerekten ben de buna çok sevindim.
Başkalarının kocası gibi görüntülü çet yapıp balıkgözü mercekli gameralar garşısında pantolunu sıyırarak zamparalık etmediği için de ayrıca memnun bile oldum.
Bu nedenle ben Hanımın Çiftliği, Yaprak Dökümü vb gibi dizileri seyrederken kendisinin eve getirdiği Lap Topla güneşin altında tarım yapmasına, beni ihmal eder gibi olmasına bile ses çıkarmadım. Tam tersine, dizi reklama girdiğinde hemen mutbağa koşup tarlada çalışan erkeeme, bi desti ayran götürdüm.
Başlangıçta herşey iyiydi, biraz yoruluyordu amma yine de çiftçinin yüzü gülüyordu. Bir süre sonra:
* Bizim çiftçi asabileşti sabahlara kadar yatağa girmez oldu. Bazı geceler, "don tehlikesi var mahsul yanabilir, ben laptopu alıp üstüme çift yorgan ve naylon örterek yan odada uyuycam" dediği oldu.
* Bilgisayarını koynundan çıkarıp yanından ayırmadığı içün, çet gayıtlarını maillerini felan kontrol edemiyordum. Bir gün kendisi banyodayken tam usulca ayrı yattığı yatağa varmış laptopun kapağını kaldırıyordum kiii... Arkamdan yetişip " O kapağı açma Ayten, Feysbuk'taki tarlaları fare ve gelin böcüü zararlılarına karşı ilaçladım, akşam vakti tarım ilacından zehirlenip hastanelik olmayalım" dedi.
* Sonraki günlerde ise "tarlaları sulıycam" diyerek banyoya giderken laptopunu da yanında götürmeye başladı...
Giderek durumdan arzu dolu vazifeler çıkarıyor ve kıllanıyordum.
"Arzu dolu vazifeler" diyorum, çünkü Salman bu çiftçilik işine sardırmaya başladıktan sonra bana karşı kocalık vazifelerini yerine getirmemeye başlamıştı.
Birkaç kez en erotik geceliklerimi giyip hep tavsiye ettiğiniz gibi, saç modelimi değiştirerek, küçük tatlı minik sürprizler eşliğinde kendisine civelenmek suretiyle
"Bugün tarlaya gitme Salman, gel başbaşa bir butik otelde uzun bir kahvaltı edelim" felan dedim.
"Tarlaya ben gidip çapa yapayım sen kahveye çık pişti oyna, Altıyol'daki kahvede Lig TV var, Fener'in durumunu konuşursunuz" diye önünü kesmeye çalıştım oralı bile olmadı.
Yemedim içmedim, büyük oğlum Şadi ile beraber İnternet Cafe'ye gidip Salman'ın Feysbuk Farmvil kazasında bunun tarlalarına baktım. Bir de ne göreyim
"Şöyle pancar çıktı, böyle dolmalık biber yetiştirdim, vay efendim bostan patlıcanından bire beş aldım" diyerek yerlere göklere koyamadığı tarlada dört tane kıçıkırık karnabahar topağından başkaca bişey yok...
Şadi ile internet cafeye gitiiğimizin akşamı ben evde "Mevzuuyu şöyle mi açayım, böyle mi açayım" diye düşünürken, yarına abimgili çağırıp rakı sofrası gurup abimgile bunun kulağını çektiririm deye planlar kurarken bu erkenden çıktı eve geldi...
"Ayten" dedi. "Ben" dedi "Feysbuk'taki profilinize kim bakmış uygulamasından bugün gelip benim tarlaya baktığını biliyorum" dedi.
Vay efendim bu mahsülleri satmışmış da ondan tarla boşmuş. Bu sene hükümet destekleme alımı yapmıyomuş, kooperatifler pancarına iyi fiyat vermişler bu da ordan mazot almaya gitmiş de bilmem ne...
Ben bunların hiç birini yemedim tabi. Sobanın demirini ve Şadi'yi kaptığım gibi buna "Yalancı Kavaat" diye bağırıp kendimi yatakodasına kitledim.
Ertesigün Ortanca abim Servet'lere gittim Servet Abim, sağolsun beni direkman döğmedi ama sinirinden karısı Şahika'yı dövüp bana evime dönmem gerektiğini kocam Salman'ın elbette istediğ tarımı çatır çatır yapacağını, böyle şeylerin erkeğin elinin kiri olduğunu, az büyüsün yarın Şadi'nin de ipne değilse tarım yapacağını, ipneyse öldürüp bir tarla kenarına gömeceklerini candarmaya kayboldu diyeceklerini, bunların normal olduğunu söyledi.
Ben çaresiz kös kös evime döndüm. Bir de ne göreyim evde bir başka kadın var. Salman getirdiği kadının tarlalarına bakacağını söyledi.
"Bırak bunları Salman, bal gibi kuma getirmişsin bana maraba diye yutturma" dedim
"Ne marabası lan, maraba sensin Rüveysa Hanım bizim tarlaların Ziraat Mühendisliğini yapacak" dedi...
Naapalım ki gidecek yerim yoktu tam söylene söylene yatak odasına kendimi kitlemeye gidiyodum ki Salman
" O odaya bir şinik kekere mekere ektik. İçeri girip ekili yere basma. Bundan sonra sen Şâdilerin odasında yer yatağında yatacan" demesin mi...
Şimdi soruyorum Lanbânu Hanım, herhangi bir zirai mücadele yöntemiyle Rüveysa kaltağını evimden söküp ilişkimi kurtarmanın bir imkanı var mı?
Yoksa benim odamda koyun koyuna uyurlarken içeri dalıp ikisini de ekmek bıçağıyla kafees kafees çizeyim mi?
****
Ahaha çok komiksin Ayten. Bu devirde ööle kafees kafees çizmek bıçaklamak felan mı kaldı. Düşün partnırın Salman internet ortamında şeker pancarı yetiştiriyo, kamerasıyla kilometrelerce uzaktaki insanlarla yüzyüze sanki yanıbaşındaymış gibi sohbet edebiliyo sen haala bıçak diyosun, kafes diyosun balta diyosun...
* Hemmen yönetimi ele al, kocanı sanal çiftçilik yerine amatör tekne kaptanlığı, fishing, dayving, treking vb gibi başka hobbylere yönlendir. Küçük şirin ekose desenli portatif balıkçı taburesi, doğa yürüyüşlerine uygun keten astarlı, bol cepli şık montlar, zarif bir paketle sarmalanmış küçük fonksiyonel bir isviçre çakısı, yumuşak tabaklı geçek deri kılıf içinde şık bir GPS aygıtı, dayving için votırpruuf olmadı votırrezist, deri bilekçekli hoş kol saatleri alarak işe başlayabilirsin.
* Bir de şu; hiçbir zaman vazgeçmemelisin. Aşağı Dakotalı İlişki Uzmanı Marta Sue Aderson'ın dediği gibi
"Artık elimden kaydı diyerek başı boş bırakılan partnır verandada kapağı açık bırakılmış yabanmersini kavanozu gibidir. Lanetolası zar kanatlı böcekler öyle bir hızla üşüşürler ki, 68'de Kinikkırs'a tüm zamanların en fazla sayısını kazandıran Rüzgar Ted (Teddy Summersky) bile yanlarında slovmoğşın kalır"
Esen kalın, ışık gözünüze girsin.