“… Hemen söyleyeyim: Geldim gördüm, burası hiç de öyle çamur attıkları gibi "dinci minci" falan bir yer değilmiş. Herkes benden şık ve çağdaş, ben tapon kaldım. Babıali puştlarının çıkardıkları söylentilere inanmayınız. (Beklentileri de yerine getirdik, adam "küfürbaz yazar" ya, işte küfrünü de etti.) Sonra da, gelenek olmuş, özelliklerimizi sıralayalım: Bu satırların yazarı, hiç öyle "kanaat önderi liberal aydın" falan değildir, yalnızca gazeteci ve yazardır, o kadar. Dolayısıyla, kimseyle "ittifak mittifak" kurmaz, sonra da "ellerim kırılsaydı" diye ağlamaz. "İkinci cumhuriyetçi" falan hiç değildir, ama numarası kaç olursa olsun, cumhuriyetin yanlışlarını dile getirmek de görevlerinden biridir. Bu satırların yazarı, gerçekleri yazar, üstüne aklının erdiğince, dilinin döndüğünce kendi yorumunu da katar, işi budur. Bilinmeyeni bildirir, görülmeyeni gördürür, bu arada güldürüp eğlendirir. Latin yazarı Horatius'un "prodesse et delectare" ilkesini uygular: Keyif vererek yararlandırmak. Fakat yalancılık etmez, amigoluk yapmaz, gazete köşesinden memleket yönetmez, hükümet kurup hükümet devirmez. O gerçeklerin kimin işine gelip kimin işine gelmeyecekleri, kime yarar kime zarar sağlayacakları da onu hiç ilgilendirmez! Yüreği yufka, dili sivridir. Yaşı elli altıdır. Kereviz sevmez..”. (Engin Ardıç/Sabah)
“… Elalem kadının neresiyle uğraşıyor bakın... Neyse ki komşuda pişiyor bize de düşüyor, yoksa bizimkilere kalsak hálá vajinaya "kuku" diyorduk. Efendim duymuşsunuzdur, İtalyan bilim adamları G noktasının varlığını ultrasonla belirlediler. Bugüne kadar var olduğu söyleniyordu fakat gözüyle gören yoktu. Kadınların beyanına kalmıştı ki bir kadının bu hususlarda doğruyu söylediği pek duyulmuş bir şey değildir. Sahiden de "soğuk kadın" olarak anılmaktan korktuğu için midir artık, seks sırasında yeri göğü inletir kadın. Erkeğin yalan beyanı ise daha çok hadiseden sonra, arkadaşlar arasındaki sohbet sırasında gündeme gelir. Uzatmayayım, varlığından emin olunsa bile yeri tam olarak belli değildi G noktasının. Yine kadının beyanıydı söz konusu olan. Fakat "Biraz aşağı...", "Biraz sağa..." şeklinde, kadının yönlendirmelerinden hareketle, tam üstüne basamasalar da bir bölge tespit etmişlerdi bilim adamları…” (Pakize Suda/Hürriyet)
Alper Atalan