19 Aralık 2011 Pazartesi

ARALIK LEMANYAĞINDAN ÖZETLE LEZZET LALESİ



Yazan: Yüksek Gurme Süheyl Başdamak

* Sevgili damak dostları, bazıları yemeğe katılan ekstra acıyı pek sever. Basit bir makarna yerken bile, meksika jalopeni, isot, kara ve kırmızı biberler katmakla kalmayıp hemen en yakındaki diş hekimine giderek ağzına iki de morfin vurduran manyaklar tanıyorum. Ağzı uyuşturmak, yemek değildir. Acı biberle bu denli örselenen dil ve damak karyola yayı mı yutuyo, suşi mi yiyo, üçbıçaklı jilet mi yalıyo, peynir mi emiyo anlamaz, anlayamaz. Katılan çeşni ana yemeğin lezzetini altına alıp hoyratça ezerse ona çeşni değil ayı yutmak denir.

* “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman”. Bu halk türküsünü hepimiz biliriz, ama kulak vermemeliyiz. Çünkü günümüz füzyon mutfağında zeytinyağlılarla birlikte pekala basma fistan, pazen don, keten fanila, hatta babet ayakkabı giyilebilmektedir.

* Minik kızım Arya “sucuk” diye bir hayvanın olduğunu, onu kesip yediğimizi sanıyor.

* Tıpkı hünkarbeğendi gibi “hünkarburunkıvırdı” diye bir yemeğin olduğunu biliyor mıydınız? Bendeki kaynaklara göre Sultan 3. Selim zamanında catering ağası Mürşid Efendi patlıcan, yer elması ve zencefilden uydur buydur bişeyler yapıp öğle yemeğinde sultanın huzuruna çıkarmış.

Rivayete göre; sultan yemekten pek az yedikten sonra yanında bulunan lalasına “Bre lala, bu Mürşid Efendi yemekleri hepten bozdu. Hafazanallah hepimizi mide fesadından hal edecek. Kendisini usulünce başka bi saraya yollayalım, az da onların midesine çalışsın” dedikten sonra yanındakilere “Tiz bana dışardan bişeyler söyleyesüz” manasında bir buyruk vermiş. Ol tarihten sonra Mürşid Efendi Matbah-ı Amire’den alınıp Taif Zındanlarına aşçı olarak atanmış ve o yemeğine de “hünkarburunkıvırdı” adı konmuş.

Söylenen o ki; Mürşid Efendi zından tabiltodunda her haftanın Perşembe gecesi çıkarttırdığı hünkarburunkıvırdı ile bir çok mahkumu telef etmiş.

* Geçenlerde bir Amerikan tohum firmasının ülkemizdeki temsilcisi sevimli bay Richard Obezson bana zarif bir telefon etti. GDO’lu gıdaların sanılanın aksine son derece faydalı şeyler olduğunu, GDO lu gıdayla beraber mısır şekerini daha fazla tüketmemiz gerektiğini söyledi. Yazılarımda bunun altını sık sık çizersem beni bedava şarabın beşiği Napa Vadi’sine yollayabileceğini ve kızım Arya Mey’in okul taksitlerini ödemekten memnuniyet duyacağını zarifçe ifade etti.

Ne yalan söyliyeyim başlangıçta bu teklife sıcak baktım. Çünkü aldığımız maaş belli. Leman’ın bulunduğu sokaktaki Malibu Pavyon’da garsonluk yapmasam, çocukların üst başını Leman tişörtleriyle takviye etmesem geçinemeyeceğim. Tabi, bi de plakası Suat Bey’e ait Aslan Bey’in duraklı taksisinde gece şöförlüğü yapıyorum. Yeri gelmişken; Aslan Beycim arabayı gündüzcü çarpmış. Allah belamı versin ben devraldığımda çamurlukta o göçük vardı. Haybeye benim yevmiyeden kestiniz.

Herneyse, bu köşeyi şahsi meselelerim içün kullanmaktan asla hazzetmem. Uzatmıyayım, ben bu Richard Obezson denilen beyle yemeğe çıktım. Amacım detayları konuşurken lezzetli bir yemeğe eşlik eden nadir şaraplarla damağımızı şenlendirmekti. Gelgelelim, herif antrelerin hemen ardından siparişverdiğimiz kiremitte kalkan’la beraber kırmızı şarap söylemez mi? Bir gurme buna dayanamaz işte. Adam adeta damağımdan kurşunladı beni. Yeryüzündeki herkes bilir ki balıkla beraber soğutulmuş beyaz şarap içilir. Herşeyi gözden çıkarmıştım fakat bu hareket üzerine adama “Sen beni satılık mı zannettin şişko!” diye bağırdım. “Bu ülkenin insanlarını mısır şurubu ve GDO ile şişirmenize izin vermem. Ne kalemim, ne köşem, ne ben satılık değiliz!”

Mekânın adamlarından epey bi dayak yemişim. Gözlerimi Taksim İlkyardım’da açtım. Bu satırları hemşireden aldığım tükenmezle yazıyorum. Aslan Bey “Söz, sana bi laptop ayarlayıp getiricem hastaneye abi” demişti ama ortalıkta yok. Sanıyorum telefonda bi yanlış anlaşma oldu. Ayrıca hanım “Taksi’nin gece şöförlüğünden de aldılar seni haberin yok. Suat Bey’in Faysal adındaki bir yeğenini koydular yerine” diyo. Abim Süha ise “Daha dur hastane paraları da giricek dötümüze. Dedim sana sigorta yaptırtıcaktın kendine” şeklinde cavcav ediyo.

Bunların hiç biri önemli değil, kötü gündür, geçer. Fakat hastane yemekleri iğrenç. Aşçıya hemşireyle “Tuzu hafif arttırsın, çiçek yağından zeytinyağına dönsün, bi de mümkünse buharda pişirelim”diye haber yolladım. Sen misin herifin tersine gidip çıkıntılık yapan... Gece saat sıfır dörtte kat hemşiresi sigaraya çıktığında herif odaya dalıp beni uykumda serum hortumuynan boğmaya çalıştı.

Bilmiyor tebi zavallı, bir aşçı bir gurmenin hayatını bitiremez ama gurme aşçıyı bitirir. İyileşeyim, ilk iş ağzını burnunu kırıcam o şerefsizin... Saygılarımla.