30 Aralık 2009 Çarşamba

TİCARED GURUSU ENES VE GEYİK MERKEZİ ARIZALI BUNALGÜL

- Oh ticared ticared, sen ne güzel bir duygu... Ah ticared ticared sen ne müstakil ve müstesnağ bir his, oh müstantik.... İyps... Hey Tanrım bana biğr tanne, bir de yetmez iki tanee, veeğr veğğğr veeğr ver Allahım veğr... “Ver Allahın verdiğine vur Allahın vurduğuna....” Obaaağ... Böhöyttt, lıhayyn, ticaredd...
- Alo Enes?
- Ticared? Kimsin? Adını söyle, aldığımı verdiğimi bileyim, ticaredimi edeyim. Aloğ dediğimi bileyim. Börbs...
- Sıkılhan ben, aradın açtım. Görüyorum ki, kafa dümdüz. Alkol var mı genç?
- Ticared var... Ana, cüzdan yok... Yahu Sıkılhan... Hıyps... Pasaportu da yemişler benim... Lan? Kızlar vardı burda ticared ediyorduk, onlar nere gitti. Oh bin ticared, soyulmuşum... Seyahat çeklerim, rızık sodeksolarım hepsi gitmiş. Aziz milletimize oynanan oyunu görüyor musun?
- Nooldu nerde oyuna geldi aziz milletimiz? Cüzdan pasaport... Başka nelerini yemişler aziz milletin, saat felan duruyo mu giysilerin yerinde mi, otel felan mı orası?
- Yav vize kalktı ticared olayının önü açıldı deye kalktık uzakdoğuya geldik. Daha uçaktayken “Siz de mi ticared yapıyorsunuz, du yu now Ebu Huveyye. Hi is a feymıs mörçınt prins, sales man. hi sed ted “Friendship is one thing, business is another” şeklinde bir kadın yolcuynan muhabbete başladım. “Vize kalktı, artık ticared edek” dedim. Sonra mevzuu mevzuuyu açtı. Kadın uçaktan inişte bana “ Hangi otelde kalacaksınız, lobiye gidip bişeyler içelim bana Ebu Huveyye’nin ticared kıssalarını anlatınız” dedi. Hotele gittik içim ticared sevinciyle doluydu, kendi kendime dedim ki “Ey Enes, küçcücük bir büfeden bir nalbur tükkanına, oradan dünya ticaretine atladın, yürü be hey, seni kim tutar” diyor idim. Oranın yerel bir hoşafından içerken uçakta tanıştığımız hanıma Ebu Huveyye’nin Abbasi Tüccarlara hörgüçmatik adında bir deve yastığını nasıl tanıtıp sattığını anlatıyor idim. Sonra bir anda kendimizi odada bulduk.
- Oh ticared...
- Reca ederim asabımla oynama Sıkılhan. Sana “İban numarası” vereyim bana bi miktar para havale et. Sana faiziyle, düzeltiyorum, işledme ve kâr payıynan, iade ederim.. Oh ticared ah başım...

* * *

- Sıkılhan, miribaağ. Allo. Bak sana bişi söölicam, inan bana inanamııcaksın. Twaylayttaki Ceykıp... Yok pardon onu söölemiycem... Dan Bravnın şeysi var ya Kayıp Sembol. Bence onun kitabı daha iyiydığ...
- Onlar ne Bunalgül, ne diyosun gene...
- İnanmıyoram sana yaa, şaka gibisin Sıkılhan. Hayvan fıkraları gibısııın. Nası bilmessın o insanları. Bişi söölıcam; Dan Brawnın kayıp sembolünü okudım, kitabı daha iyiydı...
- Deli ve Sarhoş fıkraları mısın sen Bunalgül? Filmini seyredince “Kitabı daha iyidi yaa” deniyo. Kitabı okuyunca anca “Daha öncekı daha şeydı benca” felan diyebilirsin. Beyninin otomatik geyik merkezinde arıza çıkmış senin.
- Ay olabilır valla. İvedik 3 ün treylırını seyredince de anneme “Beren Saat’in tırnakları takma” demişim kadın yarıldı. Bişi söölicam, Nil Karaibrahimgil’in üzerine Neşet Ertaş nedeniyle fazla gidilmedı mı sence da, yaa tanımak zorunda diil ki Neşet Ruacan’ı... Ay bu eski geyik yaaa. Öh... Ama... Ama... Yağğ, yivraanç hasta olmuş geyik merkezıım... Bişi söölicam ban bi geyik konusu açar mısın bakalım noolucak. Belki geçici bişidir...
- Nihat Doğan’ın emo saçları...
- Adam popüler kültüre “popi” dedi yaaağ. Ühühh... Hon... Gene oldu bak, bambaşka bişi sööledim. Hepsi birbirine karıştığğ... Ay inanamıyorum kendime yaaağ. Ah çok... Ayfon mu blakböri mi... Ah kafam... Nooluyo bana bööle ya, neler söölüyorum.
- Vavien oluyodur kafanda, gel git... Uyursan geçer belki...
- Vavyenin kitabı daha iyidi... Ühü... Hüğğ... Sen gülme ordan kıs kıs, yeniyılın ilk köpeği! Uyuycam arama beni.

Bu Haftaki Leman Dergisi'nden