- Hayırdır… Dememdir öyle bir şey, dinlerimdir.
- Şimdi Sıkılhan kardeşim, seni kardeşim gibi severim. Hakikaten temiz, şuurlu, on numara bir arkadaşımızsın. O yüzden “Nukuş Evler” le ilgili olarak ilk seni arıyorum.
- Ne kuşu?
- Şimdi şöyle: Nukuş, eski dilde “nakışlar, resimler” demek. Babam müteahhidlik eder. Yanarak orman vasfını yitirmiş bir araziye fevkalade güzel bloklar yaptı kendisi. Ön yüzlerinde renkli mozaikle nakşolunmuş kilim desenleri var o yüzden “Nukuş Evler” deye isim taktık. Nezih kimseler otursun istiyoruz, babam “Yaa Enes, okuldan tanıdığın temiz ahlâk sahibi arkadaşların varsa onlara yüzde on tenzilat yaparım” dedi. Babangile bi sor istersen, Nukuş Evler’den yüzonbeş metrokare bir daire arzu ederler mi? Çift asansör, hidrofor, Dijitürk vardır.
- Ehem… Kesat Evlerde oturuyoruz şu ara…
- Hımm işler kesatsa daha küçük bişe satıyım. 44 yıllığına kiralık kükürtlü su kuyusu. Gayet temiz bakılmış. Alır kaplıca yaparsınız. Alo… Bak bu kadar ucuza Kükürtlü Su Kuyusu satanı bulamazsınız.
- …
- Sultan Abdülmecit zamanında sadrazamlık yapmış bir şahsa ait tükürük okkası. Bu okkanın işletme haklarını satayım sana…He? “Küçük okka” diyip geçme. “Ecdat yadigarı tükrük hokkası” der ziyarete açar, bilet kesersin…
- …
- Pazarlık etmek için susuyosan sen söyle bişey. Ticarette pazarlık mübahtır. Sen bişey söölersin ben bişey söölerim ortada buluşulur. Alo… Bak cüzzam hastalığına dûçar olayım ki fazla bir kârım yok. Alo… Alo… Ticaretten sıkılır mı insan yav… Alo?
Leman Dergisi'nin 823 üncü sayısından kısaltarak
- Merhaba Sıkılhan, ben Enes. Enes Binsatar. Seni bir ticaret işi içün aradım. Şimdi şöyle; mâlum ramazan geliyor Malezya’dan hurma getirelim diyorum, gel ortak olalım, beraberce rızıklanalım.
- Sen beni birisiyle karıştırıyo olabilir misin Enes kardeş… Bak dün de plastik bidon ve Malezya’dan ithal vinil eldiven ticareti için aramıştın.
- İki husus vardır ki asla iş bilen tüccarda bulunmaz: Bunlar zihin karışıklığı ve açgözlülüktür. Karıştırdığım felan yok Sıkılhanım, temiz aile çocuğusun, harçlığın dolgundur, ortakçı olalım, kâr yapalım diye seni arıyorum. “Büyük resmi görünüz, ticaret yapınız” denmiştir.
- Resim büyük olabilir de daha biz küçüğüz.
- Ünlü tacirlerden Hulusi Yumak ve Oğulları ticaret hayatına atıldıklarında henüz dört yaşında idiler. Kendileri ilk kundura dükkanını şimdi finikülerin bulunduğu yere açmış idi. Daha sonra frençayzing ile bayiilikler dağıtmıştır. Venezüella’ya Golden Elma, Yafa Portakalı, Filipinlere ise iskambil kağıdı ve kaput ihrac ettiği de söylenir. Herneyse anlaşılan bu mevzuular senin ilgini çekmiyor. Alo, orda mısın?
- Tükkan kapalı…
- Niye…
- Cenaze nedeniyle…
- Hehe… Bak bunun ticaretini yapalım gel. Sen böyle latife et, espiri yap, ben aracı olayım, simsarlık edeyim yüzdemi alayım. Gayrıciddi bir iş diye yüksünmem, ticaret ticarettir. Stendapta süper rızık var, Cem Yılmaz felan aldı yürüdü bak… Alo… Alo?
Leman Dergisi'nin 824 üncü sayısından kısaltarak